Logo

11. Hukuk Dairesi2024/593 E. 2024/8876 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin sermaye azaltım kararına karşı ayrılma hakkını kullanan davacının, ödenmeyen hisse bedeli alacağı için başlattığı takibe yapılan itirazın iptali talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirketin, iptal edilmiş olsa dahi genel kurul kararına dayanarak ayrılma hakkı bedellerini ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve davacının hisselerinin vergi borcu nedeniyle satılmış olması karşısında, davalının itirazının haksız olduğu ve ilk derece mahkemesinin davayı kabul kararında isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/895 Esas, 2023/1640 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2014/452 E., 2021/64 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının halka açık şekilde İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören davalının hisselerini satın aldığını, davalı şirketin "sermaye azaltımı ve eş zamanlı sermaye artırımı" gündemiyle yapılan 08.10.2013 tarihli Genel Kurulu'nda diğer bazı hissedarlarla birlikte ayrılma hakkını kullandığını, davalı şirket tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) gönderilen bilgilendirme yazısında Genel Kurulda ayrılma hakkını kullananların toplam hisse değerlerinin belirtildiğini, ancak icra takip tarihine kadar davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının hisse bedeli olan 907.321,02 TL'nin ödeneceği konusunda davalı şirketin ve Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK)beyanına da güvenerek hisselerini davalı şirket tarafından açılmış ... Menkul Değerler A.Ş.'deki emanet hesabına virman etiğini ve hisselerin bu hesapta bloke halinde olup davacıya iade edilmediğini, bu bedelin tahsili amacıyla davalıya yönelik takip başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek davalının itirazının iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ayrılma hakkını dayandırdığı sermaye azatlımı ve eş zamanlı sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının iptali davası ikame edildiğini, halen derdest olan bu davada mahkemece genel kurul kararının iptal edilmesi olanağı bulunduğunu, bu nedenle davacının ayrılma hakkını kullanarak şirketten ayrılmasına gerek kalmayacağını, davacı tarafa bir ödeme yapılmasının hukuken himaye edilemeyeceğini, ayrılma hakkına ilişkin bir alacağın doğmasından da bahsedilmeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafın 907.321,02 TL'lik ayrılma hakkının davalı tarafından ödenmediği, hisselerin davalının borçları dolayısıyla satıldığı, dolayısıyla hisselerin davacıya iade imkanının da kalmadığı anlaşılmakla, davalı şirketin genel kurul kararı ile belirlenen hisse değeri üzerinden davacının alacak talebinde bulunmakta haklı olduğu, asıl alacak üzerinden takibin devamına dair karar vermek gerektiği, dava konusu alacağın miktar itibariyle olağanüstü genel kurul toplantısında belirlenmiş olması nedeniyle likit kabul edilerek haksız itiraz nedeniyle davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, takip dosyasına yapılan itirazın asıl alacak yönünden iptali ile 907.321,02 TL asıl alacağın takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden takibin devamına, asıl alacağın likit olması ve itirazın haksız olması nedeniyle asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanan 181.464,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, halka açık anonim şirket niteliğini haiz davalı şirketin sermaye azaltımı ve eş zamanlı arttırımı kararının Kurulca önemli nitelikte iş kabul edildiği, davacının ilgili karara olumsuz oy kullandığı muhalefetini ve davalı şirketin çağrı ilanında belirttiği ve KAP'da açıkladığı 0,46 TL fiyat üzerinden ayrılma hakkını kullanacağını tutanağa geçirttiği, ayrılma hakkının doğumuna esas teşkil eden genel kurul kararının butlan ile sakat olduğunun 05.02.2020 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edildiği, butlan ile malul kararın baştan itibaren geçersiz olduğu sabit ise de davalı şirketin Kurul'un uyarı yazısına rağmen, davacının ayrılma hakkı bedelini 10.12.2013 tarihine dek ödememiş, 12.12.2013 tarihine dek de payların iadesini sağlamamış olması, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle, davalı şirket adına dava dışı aracı kurum nezdindeki hesapta blokeli olarak saklanan davacı paylarının, yine davalı şirketin vergi borcuna istinaden 6183 sayılı kanun kapsamında 25.03.2014 ve 26.03.2014 tarihlerinde satılarak, bedellerinin 28.03.2014 tarihinde vergi dairesine gönderilmiş olması, alınan bilirkişi raporu ile davalı tarafından KAP'da yapılan açıklamalar kapsamından, genel kurul kararına karşı 07.01.2014 tarihinde açılan davadan sonra ayrılma hakkını kullanan başka bazı pay sahiplerine ödeme yapıldığının anlaşılması karşısında davalı tarafından dayanak genel kurul kararının batıl olduğunun ileri sürülmesi, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğunu öngören, hakkın kötüye kullanılması yasağının da dayanağını oluşturan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2. maddesine aykırılık teşkil edeceği, davalı şirketin, anılan genel kurul kararının batıl olması nedeniyle ayrılma hakkının doğmadığına, ayrılma bedelinin talep edilemeyeceğine, ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade talep edilebileceğine yönelik istinaf sebebinin yerinde görülmediği, ilk derece mahkemesi tarafından, davacının aracı kurum nezdindeki hisselerinin davalı vergi borcuna mahsuben satılmış olması, davalının iadesini sağlayabileceği pay bulunmaması nedeniyle davanın kabulüne karar vermesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davalı şirketin sermaye azaltımına olumsuz oy kullanarak 6362 sayılı Kanunu'nun 24 üncü maddesi uyarınca ayrılma hakkını kullanan davacının, ödenmeyen hisse bedelini tahsil amacıyla başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.6362 sayılı Kanunun 23/1, 24/1

3. Değerlendirme

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve özellikle davaya konu alacakla ilgili İstanbul 36. İcra Müdürlüğü'nün 2014/1894E. sayılı icra takip dosyasına ödeme var ise bu hususun icra müdürlüğünce ilamın icrasında göz önüne alınacak olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 10.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.