Logo

11. Hukuk Dairesi2024/6573 E. 2025/566 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalılar tarafından bazı bilgilerin gizlendiği iddiasıyla, hisse devir protokolünün feshi ve buna bağlı olarak ödenen bedelin iadesi ile çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, ticari şirket olarak basiretli davranıp gerekli araştırmaları yapması gerektiği, gizlendiği iddia edilen hususların basit bir inceleme ile anlaşılabilecek nitelikte olduğu ve davacının öğrenmesine engel olacak şekilde gizlendiğinin ispatlanamaması gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararını onayan istinaf kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1235 Esas, 2023/274 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2016/792 E., 2019/976 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili ile katılma yoluyla birleşen davada davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

1.Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden ... firmasının davalılara ait ... Hidroelektrik Santrali projesini devralmak amacıyla davalılar ile protokol imzaladığını ve protokol gereği projeyi bünyesinde bulunduran ... Enerji ...Ltd. Şti. hisselerini devraldığını, ancak davalıların proje ile ilgili pek çok olumsuzluğu davacıdan gizlediğini, bu durumun protokolün koşullarına aykırılık teşkil ettiğini, projenin gerçekleştirme maliyetinin müvekkilinden gizlenen ancak sonradan ortaya çıkan sorunlar ışığında yapılan araştırmalara göre arttığını, bunun da projenin gerçekleştirilmesini imkansız kıldığını, taraflarca proje devir bedelinin 900.000,00 USD olarak belirlendiğini, müvekkilince davalıya bir kısmının nakit olarak ödendiğini, kalan kısım için ise davacılardan ... firmasının ... lehine keşide ettiği çeklerin davalılardan ... lehine cirolanarak davalıya teslim edildiğini, açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki protokolün haklı olarak feshedildiğini ileri sürerek ... firmasınca keşide edilip, ... tarafından ... lehine ciro edilen 220.000,00 TL bedelli 01/06/2015 tarihli çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden ... firmasının davalılara ait ... Hidroelektrik Santrali projesini devralmak amacıyla davalılar ile protokol imzaladığını ve protokol gereği projeyi bünyesinde bulunduran ... Enerji ...Ltd.Şti hisselerini devraldığını, protokol gereğince ... Enerji tarafından ... lehine keşide edilen ve ciro yoluyla davalılar teslim edilen iki adet çek ile ... firması tarafından ... lehine keşide edilip ciro yoluyla davalılara teslim edilen çeklerin davalılar tarafından icra takibine konu edildiğini, ancak davalıların projenin devrinden önce önemli bilgileri müvekkillerinden saklanması nedeniyle projenin uygulanması için ciddi maliyetlerin ortaya çıktığını, bu kapsamda protokolün müvekkilince haklı olarak feshedildiğini ileri sürerek taraflar arasında imzalanan protokolün davacı tarafından haklı olarak feshedildiğinin tespiti ile protokol kapsamında davalıya ödenen meblağın istirdatına, davalı yanca icra takiplerine konu edilen çekler nedeniyle ... ve ... firmalarının davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleşen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, projenin devriyle ilgili tarafların uzun süre görüştüklerini ve davacı tarafın gerekli inceleme ve araştırmaları yaptıktan sonra proje devrinin gerçekleştiğini, müvekkilleri tarafından projeyle ilgili herhangi bir bilginin saklanmasının söz konusu olmadığını, davacı tarafın tacir sıfatıyla basiretli davranıp gerekli araştırmaları yapabileceğini, bu nedenlerle müvekkilleri aleyhine açılan asıl ve birleşen davadaki menfi tespit isteminin ayrı ayrı reddi ile tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından davalılara ait HES projesinin devralınması kapsamında düzenlenen protokolün taraflarca projeyle ilgili belli bir süre görüşmeler yapıldıktan sonra imzalandığı, davacı tarafın kendisinden saklandığını iddia ettiği bilgilerin basit bir araştırma ile veya alınacak teknik danışmanlık hizmeti sonucunda elde edilmesinin mümkün olduğu, sözleşmenin haklı olarak feshi için ileri sürülen hususların sözleşmeyi feshedecek nitelikte bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafın ticari şirket olarak basiretli iş adamı gibi davranıp devralacağı projeyle ilgili her türlü araştırmayı yapması gerektiği, dinlenen tanık beyanlarına göre yalnızca yerel halkın tepkisiyle ilgili bilginin davacı tarafa verilmediğinin beyan edildiği, bölgede yer alan HES'lerle ilgili yerel halkın olumsuz görüş ve tepkilerinin kamuoyuna bile mal olduğu, dolayısıyla projeyle ilgili bu kapsamdaki olumsuzlukların davacı tarafından bilinmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bu nedenlerle sözleşmenin haklı olarak feshini gerektirir herhangi bir neden bulunmadığı, asıl dava yönünden menfi tespit kapsamında mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiği ve kararın da belirlenen teminatın yatırılmış olması nedeniyle infaz edildiği, bu kapsamda davalılar lehine asıl dava yönünden 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 72/4 maddesi gereğince tazminata karar vermek gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine, asıl dava yönünden tedbire konu alacağın %20'si üzerinden hesaplanan tazminatın davacılardan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile karşı taraf ayrıca bilgilendirmeye gerek duyulmaksızın gerçek durumu öğrenebilecek konumdaysa aldatmanın varlığından söz edilemeyeceği, davacı tarafça ileri sürülen hususların basit bir teknik inceleme ile anlaşılabilecek olduğu, ayrıca davalı tarafça 2.81 MW olan kurulu gücün 3.61 MW gücüne yükseltilebileceğinin belirtildiği iddia edilmiş ise de bu hususun ispatlanamadığı, bu kapsamda davacının ileri sürdüğü hususların davacının öğrenmesine imkan vermeyecek şekilde gizlendiğinin kabul edilemeyeceği, hisselerin devrine ilişkin protokol tarihi itibariyle Türk Borçlar Kanunu'nun 36. maddesi anlamında aldatma eyleminin bulunduğunun ispatlanamadığı, bu nednelerle davacının sözleşmeyi iptale hakkı olmayıp sözleşmeden dönmesi geçerli olmadığından davacı tarafın davaya konu çeklerden sorumlu bulunduğu, ayrıca sözleşmenin ifası için ödenen tutarların da iadesinin istenemeyeceği, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, İİK'nın 72/4. maddesi uyarınca alacaklı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine uygulanmış ihtiyati tedbir bulunması gerektiği, ancak birleşen dava yönünden verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından birleşen davada davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili ile katılma yoluyla birleşen davada davalılar vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, hisse devir sözleşmesi kapsamında verilen çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti; birleşen dava hisse devir protokolünün feshi nedeniyle, yapılan ödemelerin istirdatı ve çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili ile katılma yoluyla birleşen davada davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine, 05.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.