"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde; borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda, takip konusu bono üzerindeki imzanın, borçlu şirketi borçlandırma yetkisine haiz bir temsilciye ait olmadığı, dolayısı ile borçlu şirketin sorumlu olmayacağı ve borçlarının bulunmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, bononun kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi unsurunu taşıdığı fakat ... ...’den başka 27.04.2022 tarihine kadar borçlu şirkette yeni yetkili bir yönetim kurulu üyesi bulunmadığı, tek yetkilinin adı geçen olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zaman aşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 778, 883).
İİK’nun 169. maddesinde; ‘Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.’ denilmektedir.
Öte yandan, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği İİK’nın “İtirazın incelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin 1. fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir” hükmünü içermektedir.
İİK’nun 169/a-5. maddesinde ise; ‘İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açmak hakkı mahfuzdur. Alacaklı, genel mahkemede dava açarsa, inkâr tazminatı ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan inkâr tazminatı ve para cezası kalkar.’ ibaresi yer almaktadır.
Somut olayda, borçlu şirketin kuruluş tarihinden itibaren 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçilen ... ...’den sonra 2022 yılına kadar herhangi bir görev değişikliğine gidilmediği, dolayısı ile borçluyu temsil ve ilzama yetkili tek üyenin adı geçen olduğu, ayrıca 30.07.2012 tarihindeki tescil hususu ile adı geçenin, sadece üç yıl için borçlu şirketin tek yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği ve üç yılın sonunda da yönetim kurulunda herhangi bir değişikliğe gidilmediği anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin "şirket için borçlanma yapma ve ... muharrer senetler vermeye" yetkili olduğu Ticaret sicil gazetesinde de açıkça belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 362. maddesinde “Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede aksine hüküm yoksa, aynı kişi yeniden seçilebilir.” düzenlemesi ve mülga 6762 sayılı Ticaret Kanununun 314. maddesinde “İdare meclisi azaları en çok üç yıl müddetle seçilirler. Esas mukavelede aksine hüküm yoksa tekrar seçilmeleri caizdir.” Düzenlemesi yer almaktadır. Fakat üç yıllık süre sonunda şirketi temsil ve ilzam yetkisinin kendiliğinden uzayacağına dair bir hüküm kanunda yer almamaktadır.
Dolayısı ile uyuşmazlığın çözümünde öncelikle takibe konu bononun keşide tarihi olan 31.12.2015’te senet üzerinde imzası bulunan ... ...’ün borçlu şirketi temsile yetkili olup olmadığının ve buna bağlı olarak borçlu şirketi bağlayıcı işlem yapıp yapamayacağının saptanması gerekmektedir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, somut olayda; 30.07.2012 tarihinden itibaren sadece 3 yıl süre ile ... ..., borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır. Takip konusu senet ise ... ...’ün yetkisinin sona erdiği 30.07.2015 tarihinden sonraki bir tarih olan 31.12.2015 tarihinde düzenlenmiştir.
Takibe konu senetin tanzim tarihi itibariyle temsil ve ilzam yetkisi sona ... ... ... tarafından imzalanmış olması, şikayetçi şirketin senet bedelinden sorumluluğuna neden olmayacağından mahkemece; itirazın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 03.06.2024 tarih ve 2023/392 E. - 2024/1183 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 27.12.2022 tarih ve 2022/426 E. - 2022/938 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 22.01.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.