"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine karşı borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, senet üzerindeki yazının ve imzanın borçlu eli ürünü olmadığını, kaldı ki 90 yaşını geçtiğini ve kambiyo senedi düzenlemek için fiil ehliyetinin de bulunmadığını ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, Mahkemece; senet tanzim tarihinde ve eldeki davanın açıldığı tarihte verilen kısıtlılık kararı bulunmadığı, imzanın davacıya ait olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, borçlu tarafından temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Fiil ehliyeti, Türk Medeni Kanunu'nun 9. ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiili ile hak elde edebilir ve borç altına girebilir” şeklindeki 9. maddesi hükmüyle, hak elde edebilmeyi ve borç altına girmeyi fiil ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırtım etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır” hükmünü getirmiştir. Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde; “Yaşının küçüklüğü yönünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da buna benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden olmayan herkes bu kanuna göre ayırtım etme gücüne sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesi bulunmaması nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz. 11.06.1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde, ayırtım gücünden yoksun olan kişilerin tasarruf ehliyetlerinin geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Bir kimsenin ehliyetinin tespitinde, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur.
Bunun yanında, HMK’nın 266. maddesinde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması, kişiye, eyleme ve işleme göre değişmesi, bu yönde yetkili sağlık kurullarından rapor alınmasını gerektirmektedir. Esasen Türk Medeni Kanunu'nun 409/2. maddesi, akıl hastalığı ve akıl zayıflığının, bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Somut olayda, borçlu ve vekilinin aşamalarda tekrar edilen beyanlarında borçlunun senedin düzenlenme tarihinde 89 yaşında olup kambiyo senedi düzenleme ehliyeti bulunmadığını, bu nedenle vesayet davası açtıklarını ve bu davanın Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/146 Esas sayılı dosyasından aktarma Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2023/185 Esas sayılı dosyası ile devam etmekte olduğu bildirildiğine göre, davacının senedin düzenlenme tarihi itibariyle kambiyo senedi tanzim etme ehliyetinin yine takip tarihi itibariyle takipte taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması bakımından vesayet dosyası getirtilerek, kısıtlılığa yol açabilecek tüm raporların da temini ile, senedin düzenlenme tarihinde ve takip tarihinde borçlunun ehliyetli olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ :
Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 19.09.2024 tarih ve 2024/977 Esas 2024/1024 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Niğde İcra Hukuk Mahkemesinin 04.06.2024 tarih ve 2023/377 Esas 2024/229 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.