"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurusunda, yetkiye, imzaya ve borca itiraz edildiği, İlk Derece Mahkemesince, borçlunun tacir kaydının bulunmadığı ve fiilen tacir olduğuna ilişkin savunma yapılmadığı gerekçesi ile yetki itirazının kabulüne, karar kesinleştikten talep halinde sonra takip dosyasının yetkili Torbalı İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
İİK'nın 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nın yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca; bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde, ancak 6102 sayılı TTK'nın 777/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenlenme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun düzenlenme yerinde icra takibi yapılabilir.
Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Madde metninde tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması, gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
Aksi kararlaştırılmadıkça, dava yalnız yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemede açılır. Taraflar, yetkili kıldıkları mahkemenin yanında, kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini isterlerse, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekir.
Takip dayanağı bono incelendiğinde keşidecinin İlknur Eczanesi kaşesi ile Eczacı ... olduğu, bonoda düzenlenme yerinin bulunmadığı, keşidecinin adresinin Torbalı/İzmir’de olduğu, ancak yetki sözleşmesi ile İzmir Mahkemeleri’nin yetkili kılındığı görülmüştür.
Eczacılık 24.12.1953 tarihinde yürürlüğe giren 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 1 inci maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, “Eczacılık; eczane, ecza deposu, ecza dolabı, galenik, tıbbi ve ispençiyari mevat ve müstahzarat laboratuarı veya imalathanesi gibi müesseseler açmak ve işletmek veya tıbbi veya ispençiyari müstahzarat izhar veya imal etmek veyahut bu kabil resmi veya hususi müesseselerde mesul müdürlük yapmaktır”. Ancak burada bir tanım yapmak yerine, eczacıların çalışabilecekleri yerler sayılmıştır. Daha sonra 17.05.2012 tarihinde kabul edilen 6308 sayılı Kanun ile 6197 sayılı Kanun’un birinci maddesi değiştirilmiş ve bugünkü hâlini almıştır. Buna göre “Eczacılık, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılması, farmasötik etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmetidir”.
Eczacılar ve Eczaneler Kanunu, eczane açmak, devralmak veya satın almak hakkını ilke olarak eczacılara tanımıştır (6197 sayılı Kanun md. 5, 11). Anılan Kanun hükümleri toplum sağlığı ve kamu düzeni ile doğrudan ilgili hükümlerdir. Dolayısıyla kamu düzeniyle ilgili bu hükümlere uyulması gerekir. Söz konusu düzenlemedeki eczane işletmekten kasıt, eczanenin eczacı tarafından ve kural olarak kendi adına işletilmedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 12/1 inci maddesinde bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişinin tacir olacağı belirtilmektedir. Bu hükme göre eczaneler ticari işletme sayılırsa, eczacılar da tacir olarak nitelendirilebilir. Bu yüzden üzerinde durulması gereken konu, eczanenin bir ticari işletme sayılıp sayılmayacağıdır.
Türk Ticaret Kanunu’nda ticari işletmenin ne olduğu tanımlanmıştır. Buna göre, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir” (TTK md. 11/1). Kanunda yer alan tanımdan hareketle bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için gelir sağlamayı hedeflemesi gerekir. İkinci olarak, devamlı olarak iktisadi faaliyette bulunma amacı olmalıdır. Üçüncü olarak işletmenin hem iç ilişkide hem de dış ilişkide, başka bir ticari işletmeye bağlı olmaksızın faaliyetini yürütüyor olması gereklidir. Son olarak, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşmalıdır. TTK'nın 15 inci maddesinde esnaf; “İster gezici olsun, ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin 2 inci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla TTK’da ticari işletme ve esnaf işletmesi arasındaki sınırın, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir kararname ile gösterileceği belirtilmiştir (TTK md. 11/1). Bununla birlikte 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesi hükmü gereğince, Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında Kanun incelendiğinde eczaneler, gelir sağlamayı hedefleyen, devamlı olarak ticari faaliyette bulunma amacıyla açılan, diğer ticari işletmelerden bağımsız bir şekilde faaliyette bulunulan işletmelerdir. Yine eczaneler, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşmaktadırlar. Çünkü eczanelerde eczacıların ekonomik faaliyeti sermayeden fazla bedeni çalışmasına dayanmaz. Burada sermaye daha öndedir. Yine işlerin hacmi, başka bir ifade ile kazancı bakımında esnaf faaliyetini aşan bir ölçüye sahiptir. Dolayısıyla eczaneler ticari işletmelerdir. Eczanelerin ticari işletme olduğu hem doktrinde hem de uygulamada kabul edilmektedir.
Eczaneler ticari işletme olduğu için, eczaneyi işleten eczacılar da, yukarıda ifade edildiği üzere, TTK md. 12/1 hükmü gereğince “tacir” olmaktadır. Tacir sıfatı, kanun koyucunun bir ticari işletmenin işletilmesi olgusuna bağladığı bir sonuçtur. Buna göre eczacılar gerçek kişi tacirdir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.05.2022 tarih ve 2022/666 E. - 2023/546 K. sayılı kararı)
O halde, eczacılar tacir olup bononun lehtarı da bir tacir olduğundan yetki sözleşmesi geçerlidir ve takibin başlatıldığı İzmir İcra Daireleri yetkilidir. İlk Derece Mahkemesince, yetki itirazının reddi ile borçlunun sair itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nin 14.11.2023 tarih ve 2023/228 E. - 2023/2919 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 02.11.2022 tarih ve 2022/390 E. - 2022/702 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.05.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.