Logo

12. Hukuk Dairesi2025/265 E. 2025/1868 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kiracıya karşı açılan tahliye davasında, kiracının eşi ve aynı zamanda kefili olan kişinin, üçüncü kişi olarak kabul edilip edilemeyeceği ve icra müdürlüğünün tahliye işlemine karşı yapılan şikayetin kabulünün yerinde olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Kefilin, takip hukukunda borçlu sayılması ve tahliye taahhüdünde de bulunması nedeniyle üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla aile mahkemesinden alınan koruma kararının İİK'nın 276. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, icra mahkemesinin şikayeti kabulüne ilişkin kararının bozulması gerektiği yönünde karşı oy kullanılmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalılardan ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre ilgilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 03.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Üye ...’ın Karşı Oy Yazısı:

İİK’nın "KİRALANAN TAŞINMAZDA ÜÇÜNCÜ ŞAHIS BULUNURSA“ başlıklı 276. maddesi "Tahliyesi istenen yerde kiracıdan başka bir şahıs bulunur ve işgalde haklı olduğuna dair resmi bir vesika gösteremezse derhal tahliye olunur.

Şu kadar ki, bu şahıs resmi bir vesika gösterememekle beraber daireye ibraz olunan mukavele tarihinden evvelki bir zamandan beri orayı işgal etmekte bulunduğunu beyan eder ve bu beyanı icra müdürü tarafından mahallinde yapılacak tahkikatla teeyyüt ederse memur, tahliyeyi tehirle üç gün içinde keyfiyeti icra mahkemesine bildirir.

İcra mahkemesi, tarafları dinliyerek icabına göre tahliyeyi emreder veya taraflardan birinin yedi gün içinde mahkemeye müracaat etmesi lüzumuna karar verir. Bu müddet içinde mahkemeye müracaat edilirse, davanın neticesine göre hareket olunur. 36'ncı madde hükümleri burada da uygulanır. Dava etmiyen taraf iddiasından vazgeçmiş sayılır.

Borçlunun nesep ve sebepten usul ve füruu, karı veya kocası, ikinci dereceye kadar kan ve sıhri hısımları ve iş ortakları ile borçluya tebaan mecurda oturdukları anlaşılan diğer şahıslar, bu madde hükmünün tatbikında üçüncü şahıs sayılmazlar."

BK'nın "Kefalet sözleşmesi tanımı" başlıklı 581. maddesi "Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir." şeklindedir.

İcra ve İflas dairesi, İcra ve İflas Kanununu birinci derecede uygulamakla görevlidir. Bu görevleri yaparken kanunu yanlış uygular, kanunun kendisine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmaz, bir hakkı yerine getirmez veya bir hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakırsa usul ve yasaya aykırı hareket etmiş olur. İcra ve iflas dairesinin bu gibi usulsüz işlemlerine karşı, bundan zarar gören ilgililer icra mahkemesinde şikayet yoluna başvurabilir. Şikayet; icra ve iflas dairelerinin icra ve iflas hukukuna aykırı olan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesini sağlamak için kabul edilmiş kendine özgü bir kanun yoludur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı).

İİK’nın 16. maddesinde “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kural; şikayete konu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük süreye tabi olmasıdır. Bu kuralın (süreye tâbi şikayetin) iki önemli istisnası vardır:

1-İİK'nın 16/2. maddesi gereğince “Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman (süresiz) şikayet olunabilir.” Bu hükmün amacı ilgilileri icra memurunun bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasına karşı korumaktır.

2-Kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı da süresiz şikayet yoluna başvurulabilir. Anılan ilke doktrinde bu şekilde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir.

Somut olayda; Muğla 2. İcra Müdürlüğünün 2023/6892 Esas sayılı takip dosyasıyla davalı/kiralayan ... tarafından davalı/kiracı ... aleyhine örnek 14 nolu tahliye taahhüdüne dayalı tahliye emri gönderildiği, takip dayanağı olarak 20.05.2022 tanzim tarihli taahhüt edenler ... ve şikayetçi ... imzalı taahhüt ve 25.04.2022 başlangıç tarihli kiracısı ... ile kefili ... olan 3 sayfadan

oluşan kira sözleşmesinin eklendiği, 20.07.2023 tarihinde icra müdürlüğünce örnek 57 nolu "Adrese gelindi. Adreste borçlunun eşi ... hazır geliş nedeni anlatıldı. Anladım dedi. Alacaklı vekili söz aldı. Adresin tahliyesi için taraflara 15 gün süre verilsin dedi. Mahalde hazır ...'e adresin tahliyesi için 15 gün süre verildi. Kendisine ihtarı yapıldı. Mahalde yapılacak başkaca bir işlem kalmadı." şeklinde tahliye tutanağı oluşturulduğu, bunun üzerine şikayetçinin kiracı/borçlu ile boşanma aşamasında olduklarını, aile mahkemesince verilen koruma kararı nedeniyle tahliye istenilemeyeceğini belirtir nedenlerle müdürlük işlemini şikayette bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince "şikayetin kabulü" şeklinde hüküm kurulduğu, bu kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

İcra müdürlüğünce tahliyenin yerine getirilmesi, bir diğer anlatımla taşınmazın boşaltılması için mahalline gidildiğinde, taşınmazda takip borçlusundan başka biri bulunur ise, ortaya çıkan sorun İİK'nın 276. maddesine göre çözümlenecektir. Madde başlığında da görüldüğü üzere kiralanan taşınmazda "ÜÇÜNCÜ ŞAHIS" bulunursa bu madde devreye girecektir. Takip dayanağı kira sözleşmesine göre şikayetçi aynı zamanda kiracı/borçlunun kefilidir. Borçlar Kanun'unda kefalet sözleşmesinin tanımına bakıldığında; kefil, borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olan kişi olup takip hukukuna göre de borçludur.

Takip dayanağı tahliye taahhütnamesi incelendiğinde; taahhüt edenler olarak borçlu/kiracı ile kefil eş/şikayetçinin tahliyesi istenen adreste birlikte ikamet ettikleri bir tarihte (20.05.2022'de) verdikleri taahhütnameye istinaden tahliye yapılmasının istendiği, bu durumda borçlu/ kiracının kefili olan ve aynı zamanda tahliye taahhüdünde bulunan eşi şikayetçi "üçüncü kişi" sayılamayacağından icra marifetiyle zorla tahliyesi gerekir. Bu durumda üçüncü kişi sayılamayan şikayetçinin, aile mahkemesinden aldığı koruma kararına dayalı olarak İİK'nın 276. maddesinden faydalanması da hukuken mümkün değildir.

Belirtilen tüm bu sebeplerle temyizen incelenen kararın bozulması gerekirken, aksi yöndeki Dairemizin sayın çoğunluğunun onama şeklindeki görüşüne katılamıyorum. 03.03.2025