Logo

12. Hukuk Dairesi2025/654 E. 2025/3243 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İflas masasına karşı açılan istihkak davasında, haczedilen malların taşınmazın bütünleyici parçası veya eklentisi olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Haczedilen malların taşınmazın bütünleyici parçası veya eklentisi olup olmadığının tespiti için yeterli teknik inceleme yapılmadan ve tarafların itirazları değerlendirilmeden hüküm kurulduğu gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı üçüncü kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Uyuşmazlık, İİK’nın 228 maddesi uyarınca açılan iflasta istihkak iddiasına ilişkindir. Mahkemece, haczedilen menkul malın mütemmim cüz niteliğinde olmadığı, gayrimenkulü tahrip veya tağyir etmeden ayrılmasının mümkün olduğunun tespit edildiği, mahcuzun taşınmazın tapu kaydında da gösterilmediği, satış ilanına da konu edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin vardığı sonuçta istinaf sebepleri yönünden usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4721 sayılı TMK'nın bütünleyici parça başlıklı 684. maddesinin 2. fıkrasında bütünleyici parça şöyle tanımlanmaktadır: Yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.

Anılan hükme göre bir şeyin bütünleyici parça sayılabilmesi için üç şartın varlığı aranır: 1-Bütünleyici parça ile asıl şey arasında dıştan görülebilen maddi bir bağlılık olmalıdır (dış bağlılık), 2-Bütünleyici parça asıl şeyin varlığına dâhil olmalı bütünleyici parça ile asıl şey arasında içten, sürekli bir bağlılık bulunmalıdır (iç bağlılık), 3-Bütünleyici parça ile asıl şey arasındaki iç ve dış bağlılık yerel âdetlere göre de mevcut sayılmalıdır.

TMK'nın 684. maddesinin 1. fıkrasına göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bunun sonucu olarak da bütünleyici parça asıl şeyin hukuki kaderine tabi olur. Asıl şey üzerinde kurulan ayni haklar (ipotek gibi), onun bütünleyici parçalarını da kapsar ve bütünleyici parça üzerinde bağımsız bir ayni hak kurulamaz.

Bütünleyici parça (mütemmim cüz) yerel âdetlere göre asıl şeyin (taşınmazın) temel unsuru olduğu ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmadığı için taşınmazdan ayrı (bağımsız) olarak da haczedilemez.

Eklenti ise TMK'nın 686. maddesinin 2. fıkrasında "...asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır..." şeklinde tanımlanmaktadır.

Anılan bu hükme göre bir şeyin eklenti sayılabilmesi için üç unsur gereklidir:

Birinci unsur; ancak bir taşınır mal eklenti olabilir. İkinci unsur; eklenti ile asıl şey arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılık olmalıdır. TMK'nın 686. maddesinin 2. fıkrasında bu bağlılığın birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınma şeklinde olacağı ifade edilmiştir. Bu bağlılığın maddi bir bağlılık biçiminde olması gerekmez. Bu bağlılığın bütünleyici parçada olduğu kadar sıkı olması da gerekmez. Bu bağlılık eklentinin asıl şeyin ekonomik amacına hizmet etmesi ve bunun üçüncü kişiler tarafından anlaşılabilmesidir. Anılan maddenin 3. fıkrasında eklentinin asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmeyeceği de belirtilmiştir. Üçüncü unsur ise; özgüleme amacıdır. Bir taşınır malın asıl şeyin eklentisi sayılabilmesi için, asıl şeyin işletilmesini, korunmasını veya ondan yaralanılmasını sağlamak üzere onun ekonomik amacına sürekli bir biçimde özgülenmiş olması gerekir. Bir malın diğer şeyin ekonomik amacına özgülendiği ya malikin açık arzusundan ya da yerel âdetlerden anlaşılmalıdır. Bir malın diğerinin ekonomik amacına özgülenmesi konusunda Tapu Sicil Tüzüğünün 53. maddesine göre tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılan kayıt malikin özgüleme arzusunu gösterir ve beyanlar sütununda eklenti olarak gösterilen şeylerin eklenti sayılmasına ilişkin bir karine teşkil eder (TMK m. 862/II). Ancak beyanlar sütununa yapılan kayıt eklenti için aranan diğer bütün unsurlar bulunmadıkça bir malın eklenti niteliği taşımasını sağlamayacağı gibi taşınır mal tapu kütüğünün beyanlar sütununa eklenti olarak kaydedilmese dahi yerel âdetlere göre özgüleme unsurunun ve diğer unsurların bulunması durumunda eklenti niteliğinde olur.

TMK'nın 687. maddesinde belirtilen durumlarda özgüleme amacı bulunmadığından eklenti niteliğinin olmayacağı ifade edilmiştir; "... Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece korunmak, satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler eklenti sayılmaz..."

Somut olaya gelince, dava konusu 27638 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, betonarme fabrika ve arsası niteliğindedir.

Mahkemece, alınan bilirkişi raporu içeriğinde bütünleyici parça tanımı ve rapor içeriğinden mahcuzların değerlendirilmesinin bütünleyici parça vasfında olup olmadığı yönünde yapıldığı , eklenti yönüyle değerlendirme taşımadığı görülmektedir. Haciz tarihinde fabrika binasının hangi işle iştigal ettiği, hangi üretimin yapıldığı, mahcuz makinaların o tarihte yapılan üretim işine katkısı olup olmadığı, bu mahcuzların bulunmaması halinde üretimin olumsuz etkilenip etkilenmeyeceği hususları üzerinde durulmaksızın sonuca varılmıştır.

O halde, taşınmazın niteliği ve yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak mütemmim cüz yanında teferruat (eklenti) yönünde de iddia ileri sürüldüğü gözardı edilmeksizin konusunda bilgi sahibi Tekstil Mühendisi ile Makine Mühendisi bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle mahcuzların açıkça ne surette mütemmim cüz (bütünleyici parça) veya teferruat (eklenti) olup olmayacağı, mahcuzların fabrikanın üretimine katkı sağlayıcı, imalatın devamlılığını, verimliliğini artırıcı niteliği bulunup bulunmadığı, bu hali ile teferruat (eklenti) niteliği taşıyıp taşımadığı hususlarının netleştirilmesi için açık ve denetime elverişli rapor alınarak sonuca gidilmelidir.

Öte yandan, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında "taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep" yer alması gereken zorunlu unsurlardır. İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik olarak tarafların istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü itirazların değerlendirilerek, itirazlara dair bir gerekçe tesis edilerek başka bir ifadeyle somut olaya özgü bir hukuki gerekçe ihtiva etmesi gerektiği de göz ardı edilmemelidir.

SONUÇ :

Davacı üçüncü kişini temyiz itirazlarının kabulü ile;yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 16.04.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.