"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 13.03.2025 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
Üye Dr. ...'in Karşı Oy Yazısı:
Alacaklı ...'nın ... aleyhine 2.500.000 TL asıl alacağı %15,5 avans faizi ile birlikte tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yaptığı, takip talebinde borcun sebebi olarak "Alacaklının hissedarı olduğu ... Gıda ve ... Gıda şirketlerinin usulsüz yönetilmesinden kaynaklı olarak ve Turgutlu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/759 esas 2019/311 karar sayılı dosyasından verilen fabrika binasının ESAS NO : 2025/84
satılmasına ilişkin genel kurul kararına rağmen satılmış olması nedeniyle uğranılan zararlara ilişkin fazlaya ve sorumluluk davasına ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla açılacak sorumluluk ve tazminat davaları ile tahsilde tekerrür doğmamak kaydıyla doğmuş olan alacaklarımızın tahsili talebidir. Fazlaya ilişkin haklarımız saklıdır" açıklamasını yaptığı görülmektedir. Borçlu, icra mahkemesine verdiği dilekçede alacaklı ile kendisinin ... Gıda A.Ş.'nin ortakları olduğunu, alacaklının şirkete ait bir hakkı kullanmaya çalıştığını şirketin kötü yönetildiği iddiası ile yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu temelinde bir alacak talebinde bulunduğunu, alacaklının icra takip yetkisi bulunmadığını, paranın kendisine ödemesini istediğini, bu durumun takip talebinden açıkça anlaşıldığını dava/icra takibi yetkisinin re’sen gözetilmesi gereken kamu düzenine ilişkin bir dava şartı olduğunu ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
TTK’nın 551/1 hükmüne göre pay sahibi yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu kapsamında tazminatın şirkete ödemesini isteyebilir. TTK 369 maddesi hükmüne göre özenli bir vekil olarak hareket etmesi gereken yönetim kurulu üyelerinin kanundan ve esas sözleşmeden ... yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri ve bunun neticesinde bir zarar çıkması halinde ise hukuki sorumlulukları gündeme gelir. Öncelikle bu sorundan kaynaklanan dava hakkı şirket tüzel kişiliğine aittir. Çünkü oluşan zarar kural olarak şirket malvarlığında gerçekleşmektedir. Şirket malvarlığında gerçekleşen bu zarar dolayısıyla pay sahibi de yansıma yoluyla (dolaylı) bir zarara uğramış olur. İşte bu nedenledir ki TTK m. 555/1 maddesinde şirkete ortaklarına dava açma hakkı verilmiş olup bu davada tazminatın şirkete ödenmesi talep edilecektir. Pay sahibinin şirkete ödenmek üzere bir taahhütte bulunması aslında şirkete ait olan bir takip yetkisinin kullanılması anlamına gelir.
Dava takip yetkisi HMK madde 53 te düzenlenmiş olup anılan maddeye göre “Dava takip yetkisi talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir . Bu yetki kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir.” Dava takip yetkisi maddi hukukla ilişkin bir kavram değil aksine usuli bir kavramdır. Bu yetki davayı kendi adına yürütme ve kendi adına esas hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanmaktadır. HMK 114/1 maddesi uyarınca dava takip yetkisi dava şartı olarak kabul edilmiştir. HMK 53. maddenin gerekçesinde dava takip yetkisinin maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukukundaki yansıması olarak tanımlanmaktadır. Maddenin gerekçesinde kanunda aksi belirtilmedikçe bu yetki kural olarak maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Davayı takip yetkisi tamamen şekli taraf kuramının bir sonucudur. Kural olarak dava ehliyeti bulunan kimsenin davayı takip yetkisi de mevcuttur. Ancak bazı durumlarda tarafın dava ehliyeti olmakla birlikte dava takip yetkisi kendisi dışında üçüncü bir kişi tarafından kullanılabilir ya da kanun gereği kullanılması zorunlu olabilir. Bu yetkiyi kullanan kişinin gerçekte hukuki ilişkinin tarafı olmasına gerek yoktur. Davayı takip yetkisi bir dava şartı olup mahkeme bunu kendiliğinden göz önüne alır. Davayı takip yetkisine örnek olarak İİK 94/2. maddesini, iflas masasına karşı açılacak davalarda veya iflas masasının açacağı davalarda iflas idaresi tarafından temsil edilmesinde olduğu gibi örnekler verilebilir. Bu örneklerde aslında borçlunun normal olarak dava ehliyeti mevcuttur fakat alacaklının borçlunun alacağını tahsili için icra dairesinden davayı takip yetkisini alarak borçlu adına davayı takip eder. Bu halde borçlunun ne taraf ehliyeti ne de dava ehliyeti kaldırılmamış olup sadece alacaklıya borçlunun alacağını tahsili için bir yetki verilmiştir. Dava takip yetkisi asıl hak sahibi ile dava takip yetkisini kullanan arasındaki usuli ilişki ve hukuki bağı, sıfat ise asıl hak sahibi ile hak arasındaki maddi ve esasa ilişkin bağı ifade eder.
İcra takip yetkisi de medeni usuldeki dava takip yetkisinin icra hukukundaki görünümüdür. Buna göre icra takip yetkisi icra takibini yürütebilme ve taraf takip işlerini yapabilme yetkisi olarak anlaşılmalıdır. İcra takip yetkisi bir takip şartı olduğu için bu şarttaki eksik her zaman şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülebilir. Bu takip şartının icra memuru tarafından da kendiliğinden gözetilmesi gerektiği de şüphesizdir. TTK'nın 555/1 maddesinin hükmüne göre pay sahibine şirkete ödenmek üzere tazminat isteme hakkı verilmesi başkasına ait dava takip yetkisinin kullanılması anlamına gelmekte olup kanunda özel olarak düzenlenmiştir. Somut olayda alacaklı takip talebinde 2.500.000 TL’nin doğrudan kendisine ödenmek üzere takip talebinde bulunduğu açıktır. Bu talebe göre şirkette meydana gelen zararların tahsili için kendi adına ilamsız icra takibi yapması mümkün değildir. Şu hale göre alacaklının takip şartı olan icra takip yetkisinin bulunmaması karşısında takibin iptali gerekir.
Alacaklı, takip talebinde şirketin hesap numarasını vererek ödemenin şirket hesabına yapılmasını istese idi icra takip yetkisi ile takip yapmış ve bu takip usule uygun olacaktı. Bu gerekçeler ile takip şartı yokluğundan dolayı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddine karar verilmesi bu kararın şikayetçi borçlu tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir. İcra takibinin itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olması borçlunun icra mahkemesinde şikayet yoluyla takibin iptalini istemesine engel değildir. İcra takibine itiraz olsa icra mahkemesinde itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilse dahi, borçlunun takibi iptal ettirmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Bu gerekçelerle kararın bozulması görüşünde olduğumdan çoğunluğun kararın onanmasına yönelik görüşüne katılamıyorum. 13.03.2025