"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2023/264 E., 2023/733 K.
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükümlerin onanması
Sanıklar hakkında bozma üzerine verilen kararların; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286/1. maddesi uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1. maddesi gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık ... müdafii ile sanık ... ve müdafiinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 20.10.2021 tarihli ve 2020/231 Esas, 2021/596 Karar sayılı kararları ile sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümlere yönelik sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiinin istinaf başvuruları üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 11.05.2022 tarihli ve 2022/784 Esas, 2022/1589 Karar sayılı kararları ile 5271 sayılı Kanun’un 280/1-g maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280/2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararlarının kaldırılması ile sanık ... hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası cezalandırılmasına, sanık ... hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım etme suçundan 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu kararların katılanlar vekili, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı (sanık ... lehine), sanık ... müdafii ve sanık ... müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, 13.12.2022 tarihli ve 2022/7988 Esas, 2022/9941 Karar sayılı ilâmı ile özetle; sanıkların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekirken suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 82/1-a maddesi uyarınca tasarlayarak kasten öldürme suçundan cezalandırılmaları, sanık ...'in 5237 sayılı Kanun'un 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak cezalandırılması gerektiği halde yardım eden sıfatıyla aynı Kanun'un 39. maddesi ile cezalandırılması nedenleriyle bozulmasına ve dava dosyasının 5271 sayılı Kanun’un 304/2-b maddesi uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 01.03.2023 tarihli ve 2023/264 Esas, 2023/733 Karar sayılı kararları ile; sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 37/1. maddesi yollamasıyla 81/1, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz sebebi özetle; sanık ...'in öldürme suçuna yardım etmekten 5237 sayılı Kanun'un 39. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğine ilişkindir.
2. Sanık ... müdafiinin temyiz sebepleri özetle; sanığın öldürme kastının bulunmadığına, eksik inceleme yapıldığına, adlî ve tıbbî hatalara dayalı ve keyfi mantık yürütmeyle karar verildiğine, haksız tahrik ve takdirî indirim hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkindir.
3. Sanık ... ve müdafiinin temyiz sebepleri özetle; sanığın diğer sanık ...'ın eylemine iştirak etmediğine, sanığın suça katıldığına dair somut delil bulunmadığına, beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. GEREKÇE
1. Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü sanık ...'ın kullandığı telefondan Denizli İlinde ikamet eden maktulü 10.03.2020 tarihinde saat 20:30-21:00 sıralarında arayarak konuşmak ve buluşmak istediğini, onu aracıyla alacağını söylediği, maktulün de kabul ettiği, sanık ...'ın yanına ruhsatsız Blow marka tabanca alarak eşi adına kayıtlı araçla ... İlçesi İmrallı Mahallesinde oturan eniştesi olan sanık ...'yı aldığı, aracın sürücü koltuğuna sanık ...'nın, sanık ...'ın da aracın ön yolcu koltuğuna oturduğu, sanık ...'nın kullandığı araç ile Denizli iline doğru seyrettikleri, sanıkların Denizli il merkezine 10.03.2020 tarihinde saat 21:43 sıralarında geldikleri ve ikametinin yakınında bekleyen maktulü araca aldıkları, maktulün aracın arka koltuğuna oturduğu, sanık ...'ın araçta alkol aldığı ve bir süre araçla ilerledikten sonra maktule "neden borcunu ödemiyorsun" dediği, maktulün sanık ...'a herhangi bir cevap vermediği, sanık ...'ın belinde bulunan tabancayı çıkarıp maktule doğru iki el ateş ettiği, tabancadan çıkan mermilerden birinin maktulün göbek deliği alt kısmına, diğerinin de göğüs sol meme üst kısmına isabet ettiği, maktulün can havliyle araçtan aşağıya atladığı, sanık ...'nın kullandığı araçla sanıkların olay yerinden kaçtıkları, maktulün araçtan atladığı Gerzele Mahallesi Gerzele Caddesi mevkiinde bir süre yürümeye çalıştığı ve daha sonra yere düştüğü, akabinde olay yerinde öldüğü, her ne kadar maktulün ölümüne sanık ...'ın ateş etmesi neden olmuş ise de sanık ...'nın sanık ... ile birlikte maktulün yanına gidip onu araca almaları, sanık ...'nın sevk ve idaresindeki araç ile sanık ... ile birlikte maktulü olay yerine götürmesi, sanık ... ile maktul arasındaki husumetin bilinmesi, sanık ...'ın araç içerisinde maktule ateş ettikten sonra olay yerinden sanık ... ile birlikte ayrılması, maktulün ateşli silah ile yaralandıktan sonra kendi çabalarıyla araçtan atladığının anlaşılması, sanıkların olay yerinden ayrıldıktan sonra tanık anlatımlarına göre maktulün hâlâ hayatta olduğunun anlaşılması, sanık ...'nın olay yerinden ayrıldıktan sonra sanık ...'ın evine gidip bir süre burada ev sakinlerine bir şey anlatmadan oturması, ardından kendi evine gitmesi ve kolluk görevlilerince burada yakalanması, bu süre içinde tanık anlatımlarından da anlaşılacağı üzere hayatta olduğu anlaşılan maktulün ölmesini engellemeye yönelik hiçbir çaba içerisine girmemesi, emniyet ve sağlık ekiplerine haber vermemesi karşısında sanıkların fikir ve irade birliği içerisinde, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmak suretiyle eylemi gerçekleştirdikleri dolayısıyla sanık ...'nın da müşterek fail olduğu anlaşılmıştır.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan ve dosya kapsamına göre yeterli olduğu anlaşılan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, hükme esas alınan adlî raporların yeterli olduğu, dava dosyası tekemmül ettirilerek karar verildiği, eksik incelemenin bulunmadığı, eylemin sanıklar tarafından öldürme kastı ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket edip fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmak suretiyle gerçekleştirildiğinin saptandığı, sanık ...'nın da 5237 sayılı Kanun'un 37/1. maddesi uyarınca müşterek fail olarak cezalandırılmasının isabetli olduğu, eyleme uyan suç vasfı ve ceza yaptırımlarının doğru biçimde belirlendiği, maktulden sanık ...'a yönelen ve haksız tahrik oluşturan söz veya eylem bulunmadığından Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmenin ve haksız tahrik hükmünün uygulanmamasının isabetli olduğu, takdirî indirimin
Mahkemenin takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmamasına karar verildiği anlaşıldığından, ileri sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
IV. KARAR
Gerekçe başlığı altında (2) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 01.03.2023 tarihli ve 2023/264 Esas, 2023/733 Karar sayılı kararlarında Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, sanık ... müdafii, sanık ... ve müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, sanık ... yönünden oy birliğiyle, sanık ... yönünden oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
Hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre göz önüne alındığında, sanık ... ve müdafiinin tahliye taleplerinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/4. maddesi uyarınca Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.05.2024 tarihinde karar verildi.
K A R Ş I O Y
Bilindiği gibi; ceza yargılaması, failin suçu işlediği yönünde hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte şüphe bulunup bulunmadığının tespit edildiği soruşturma evresi ile başlar ve kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte herhangi bir delil elde edilememesi ya da en azından kuşku bulunamaması halinde kovuşturmaya yer olmadığına, dava açılmasını gerektirir yeterlilikte bir şüphe veya delil bulunması halinde ise iddianame tanzim olunarak açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde kanunda belirtilen hükümlerden birinin verilmesi ve hükmün kesinleşmesi ile sona erer. Kovuşturma evresi sonucunda mahkemece değerlendirilen deliller, suçun var olduğu ve yargılamaya
konu olan fiilin sanık tarafından işlendiği hususunda yeterli vicdani kanaat oluşturuyorsa mahkûmiyet hükmü kurulacak, aksi durumda sanığın beraatıne karar verilecektir.
Amacı her somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit bulunan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan ve Latince; "in dubio pro reo" olarak da ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü bir ceza davasında sanığın cezalandırılmasına karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi durumunda da geçerlidir. Sanığın üzerine atılı bulunan suçlardan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaatlere değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanılarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in " ölen kişi benim eşimin halasının oğlu olur, maktulü 10 yılın içinde on kez görmemişimdir, aramızda husumet ya da sıkıntı yoktur, maktul ile ... arasında husumet olduğunu olaydan önce bilmiyordum, olaydan sonra öğrendim, ...’lere misafirliğe gittiğimizde ölüm olayından 3,5-4 ay önce tabanca olduğunu görmüştüm, d olay günü hayvanlarımı otlatmaktan gelmiştim, ... beni aradı, canım sıkılıyor, gezelim dedi, yaklaşık 3 ya da 4 dakika sonra ... geldi, şoför koltuğuna ben geçtim, kendisi yanıma oturdu, viski içmeye başladı, çıtak kasabasında lokantaya yemek yemeye gittik, ancak lokanta kapalıydı, daha sonra Denizli’ye gezmek için gidelim, çocuklara birşeyler alırız dedi, bunun üzerine Denizli’ye geldik, ... Denizli’de bir arkadaşınıda alalım, gezelim dedi, benim haberim olmadan yolda ...’ü aramış, emniyetin üst kavşağında ...’yı aldık, ...’ü görene kadar onu alacağımızı bilmiyordum, ... araca bindi, ben acıkmıştım, nerede yemek yiyeceğiz ben acıktım dedi, ... yol tarif etmeye başladı, ben ...’ün tarif ettiği yere doğru aracı sürerken araçta silah sesi duydum, silah patlamadan önce ... ve ... sohbet ediyorlardı, viski içiyorlardı, ben Denizli’yi bilmediğim ve trafiğin de yoğun olmasından dolayı yola bakıyordum, silahın patlamasıyla araç başka bir aracın üzerine doğru gidiyordu, ben aniden frene bastım, bu sırada ikinci kez patladı, ... "hak yerini buldu, Allahu ekber" diyordu ve "aracı sür" diyordu, ben hareket etmeden önce zannedersem ... araçtan atladı, ... tabancayı bana doğru doğrultarak aracı sür dedi, tam olarak hangi yoldan gittiğimi hatırlamıyorum, ... sağa dön, sola dön diyerek yol tarifi yapıyordu, daha sonra Buldan tarafına geldiğimizi fark ettik, daha sonra ...’e gittik, ...’in üst tarafından ... sağa çek dedi, aracı sağa çektim, daha sonra ...
direksiyon koltuğuna geçti, beni eve bıraktı, Denizli’den ...’e dönerken olayla ilgili hiç konuşmadık, ... sürekli bağırıyordu, tekbir getiriyordu, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, benim Denizli’de ...’ü alacağımız ana kadar ... ve ...’ün buluşacağından haberim yoktu, ayrıca silah patlayana kadar ...’da silah olduğundan da haberim yoktu" şeklindeki savunması,
Sanık ...'nün "Benim eşim hamile olduğu dönemde maktulün ve babasının işletmiş olduğu lokantada bulunduğumuz sırada bana sen benim arkamdan konuşuyormuşsun, senin ananı, avradını sinkaf ederim diye bana küfür etti, ben de bana edilen bu küfür üzerine iddianamede bahsi geçen mesajları maktule göndermeye başladım, ... benim halamın oğlu oluyordu, ...’ün babasının bana ve babama 1.850 TL borcu vardı, aslında ...’le aramızda hiçbir problem yoktu, bahsettiğim küfür olayından sonra aramız biraz bozuldu, bahse konu mesajları göndermeme rağmen yine yüz yüze geldiğimizde aramızda herhangi bir problem olmamıştı, ben şizofreni hastasıyım, on yıldır ilaç kullanıyorum, ben olayda kullanılan tabancayı çok daha önceki tarihlerde almıştım, iddia edildiği gibi ...’ü öldürme amacıyla silah aldığım ya da bir şekilde temin ettiğim doğru değildir, kaldı ki ...’ü öldürmek amacıyla herhangi bir plan da yapmadım, olay günü eniştemi gel gezelim, ...’ün yanına gideriz diye çağırdım, zaten benim durumumu da bildiği için kendisi şoför koltuğuna geçti, ancak eniştemin iddia edildiği gibi ...’ü öldürmeye karar verdiğim ve bunu enişteme anlattığım gibi hususlarla ilgili bilgisi yoktur, kaldı ki benim de ...’ü öldürme gibi bir niyetim yoktu, ... bana lokantada küfür edince bendeki hastalığın da etkisiyle o küfür kafama takıldı, sürekli olarak aklıma geliyordu, ben de bana niye küfür etti bunu ...’e sormak ve konuşmak istedim, eniştemin kullandığı araçla ...’ün bulunduğu yere gittim, ...’ü telefonla aramıştım, ... eniştemin kullandığı benim de ön yolcu koltukta bulunduğum aracın arka koltuğuna bindi, ...’le buluşmamızın ...’ün babasının bize olan borcuyla hiçbir alakası yoktur, arabacın içerisinde ben viski kapağıyla viski içiyordum, hatta ... arabaya bindikten sonra kendisi de bir kapak viskiden içti, ben ...’e lokantada ettiği küfürü düşünerek "sen bana neden küfür ediyorsun" dedim, ancak borçla ilgili herhangi birşey söylemedim, bana cevap vermeyince sinirlendim, korkutmak amacıyla yanımda bulunan daha önce almış olduğum silahı ...’e doğru doğrulttum, ateş etme gibi bir niyetim yoktu, ...’e doğrultunca ... silahı tutmak istedi, silahı tutmak isterken silah iki kez ateş aldı, ardından da ... arabadan atladı, ben o anki korku, panikle ne yapacağımı bilemedim, enişteme sür dedim, eniştem aslında durup yardım edecekti, maktul araç bir ara durduğunda araçtan atlamıştı, eniştem yardım etmek istedi, fakat ben silahı enişteme doğrultarak kendim de korkmuş olduğumdan devam etmesini istedim, yolda giderken tabancayı da tepeye bir yere sakladım, ancak daha sonra zaten polise yerini gösterdim, polis tabancayı buldu, ardından eve gittik, eve daha sonra polisler geldi, benim öldürme amacım yoktu, ayrıca eniştem ...’in bu olayla hiçbir ilgisi yoktur, Denizli’ye gelene kadar ...’ün yanına gideceğimizden de haberi yoktu, ben ona gezelim diyerek benimle gelmesini sağladım." şeklindeki savunması,
Sanıkların önceden maktulü öldürme hususunda anlaşmaları halinde bu eylemin hareket halindeki bir araç içerisinde gerçekleştirilmesinin aracı kullanan sanık ... acısından çok büyük bir tehlike oluşturacağı, aracın hakimiyetini kaybetmesi sonrası aracın takla atması veya şarampole yuvarlanması sonucunda sanıkların her ikinin de ağır bir şekilde yaralanmasının veya ölmelerinin veya sanık ...'ın tabancasından çıkan kurşunlardan birisinin sanık ...'ya isabet etmesinin veya sanık
... tabancasını araç içerisinde çıkardığında maktulün bu tabancaya müdahale etmesinin de söz konusu olabileceğini önceden düşünecek durumda olabilecekleri için bu eylemin araç içerisinde gerçekleştirilmesinin her iki sanığın aksi sabit olmayan savunmalarında belirttikleri üzerine aniden gelişen bir olay olduğunun yani sanık ...'nın sanık ...'la maktule yönelik önceden bir anlaşma yapmadıklarının kabulü gerektiği,
Sanık ... ile maktul arasında önceye dayalı bir husumet bulunmadığı için maktulü öldürme suçuna iştirak etmesinin mantıklı olmadığı,
Sanıkların daha önceden maktulü öldürmeyi kararlaştırdıkları hususunda da herhangi bir delil bulunmadığı,
Maktulün otopsi raporunda alkollü olduğunun tespit edilmiş olmasının da sanıkların savunmalarında belirttikleri üzere araç içerisinde viski içtiklerinide gösterdiği,
Sanıkların maktulü öldürmeyi önceden kararlaştırmaları halinde bu eylemi yukarıda değinildiği üzerine araç içerisinde değil araç dışında ve her iki sanığında silah kullanarak gerçekleştirmesinin çok daha mantıklı olduğu da gözetildiğin de sanık ...'nın aksi sabit olmayan diğer sanık ...'ın da beyanları ile desteklenen ve hayatın olağan akışına uygun savunmasına itibar etmek gerektiği, oluşan şüpheden de zaten yaralandırılması gerektiğinden sanık ...'nın üzerine atılı kasten öldürme suçundan CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.