Logo

1. Ceza Dairesi2023/8379 E. 2024/4557 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığa gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın bildirdiği en son adresine tebligat yapılmadan doğrudan MERNİS adresine tebligat çıkarılmasının 7201 sayılı Tebligat Kanunu'na ve AİHS'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırı olduğu, bu durumun sanığın kanun yoluna başvurma hakkını kısıtladığı gözetilerek dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 2022/1943 E. 2023/457 K.

SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

HÜKÜM : Mahkumiyet

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz isteminin reddi

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 21.02.2023 tarihli ve 2022/1943 Esas, 2023/457 Karar sayılı kararının, sanık tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde gereği düşünüldü:

Temyiz incelemesine konu gerekçeli kararın, sanığa tebliğe çıkarıldığı ancak söz konusu tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.

Şöyle ki, 7201 sayılı Kanun'un "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10. maddesine göre;

"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."

Mezkûr hüküm gereği yapılan inceleme neticesinde; sanığın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince yapılan 21.02.2023 tarihli duruşmada "Cumhuriyet Mahallesi Zakkum Sokak No:28 .../Aydın" adresini bildirdiğinden sanığın bilinen en son adresinin bu adres olduğu, ancak sanığa gerekçeli kararın bu adrese herhangi bir tebligat yapılmaksızın doğrudan "Tepecik Mahallesi Zakkum sokak No:30 .../Aydın" şeklindeki Merkezî Nüfus İdaresi Sisteminde (MERNİS) kayıtlı olan adres esas alınmak suretiyle tebligat çıkarıldığı belirlenmiştir.

7201 sayılı Kanun'un 10/1. maddesi gereği, sanığın öncelikle bilinen en son adresleri esas alınarak gerekçeli kararın tebliği yoluna gidilmesi, 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21/1. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca bu adreslere tebligat çıkarılıp söz konusu tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun'un 10/2. maddesi gereği en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde 21/2. maddesi uyarınca MERNİS adresi esas alınarak tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/3 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 7201 sayılı Kanun'un 10/2. maddesi hükmü gereği gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği, muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın iade edilmesi veya MERNİS adresinin bilinen adresten farklı olması hâlinde MERNİS adresine “MERNİS” şerhi düşülerek 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca, usûlüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümler barındıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Türk hukuk sisteminin bir parçasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihadî değerlendirmeleri ile kapsamı belirlenen AİHS’in “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesi, bazı zımnî hakları da bünyesinde barındırır. Bu haklar arasında “çelişme ilkesi”, “silahların eşitliği ilkesi”, “mahkemeye erişim hakkı”, “duruşmaya etkili katılma hakkı”, “delil sunma hakkı” ve “gerekçeli karar hakkı” yer alır. (Fahri Gökçen Taner, Ceza Muhakemesi Hukukunda Adil Yargılanma Hakkı Bağlamında Çelişme ve Silahların Eşitliği, 2. Baskı, Ankara, 2021, s.52)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre olağan kanun yolları, yargılama sürecinin bir parçasıdır. (Dallos/Macaristan, B. No: 29082/95, 01.03.2001) Bu nedenle AİHM, AİHS’in 6. maddesi ile öngörülen adil yargılanma hakkının yargılamayı bir bütün olarak kapsadığını kabul eder. (Van Kück/Almanya, B. No: 35968/97, 12.06.2003, §§ 46-47; Khamidov/Rusya, B. No: 72118/01, 15.11.2007, § 170)

Ayrıca AİHM, Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No. 12945/87, 16.12.1992 kararında, ilgilisinin gerekçeden haberdar edilmemesinin AİHS’in 6. maddesi kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlâli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Söz konusu karara göre; “Gerekçeli karar, dinlendiklerini taraflara göstermek ve böylece kendi taraflarındaki kararın daha istekle kabul edilmesine katkıda bulunmak amacına hizmet eder. ... Gerekçeli karar, bir başvuru sahibinin mevcut herhangi bir temyiz hakkını yararlı bir şekilde kullanmasını sağlamak için önemlidir.” Aynı kararda, gerekçeli kararın taraflara süresinde tebliğ edilmesi zorunluluğu da vurgulanmıştır. Aksi hâlde taraflar kanun yolu mercilerine

başvuru konusunda hak kaybı yaşarlar ki bu durum sadece gerekçeli karar hakıkının değil, AİHM tarafından, AİHS’in 6. maddesi kapsamında bulundukları belirlenen “çelişme ilkesi”, “silahların eşitliği ilkesi”, “mahkemeye erişim hakkı”, “duruşmaya etkili katılma hakkı”, “delil sunma hakkı” gibi hakların da ihlâli anlamına gelir.

Nitekim AİHM, gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi hususunda, gerekçeli karar hakkının yanı sıra özellikle mahkemeye erişim hakkı üzerinde durmuştur. AİHM, her ne kadar AİHS’in 6. maddesi ile mahkemeye erişim hakkı açıkça düzenlenmemiş ise de söz konusu hakkın hukukun temel prensibi olduğunu, mahkemeye erişim hakkı bulunmaksızın adil, alenî bir yargılamadan söz edilemeyeceğini ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceğini vurgular. (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35) Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil, kanun yollarına etkili bir şekilde başvurma hakkını da içerir. AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını hukukun üstünlüğü ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukukî belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlâl edildiğine karar verilmektedir. (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34) O hâlde davanın taraflarına gerekçeli kararın usûlüne uygun olarak bildirilmesi suretiyle tarafların, bu gerekçeye göre ayrıntılı itiraz/istinaf/temyiz nedenlerini bildirerek kanun yoluna etkili bir şekilde başvurma haklarının kamu gücüyle ihlâl edilmemesi, herkesin sahip olduğu adil yargılanma hakkına uygun davranılması zorunludur.

Keza Anayasa Mahkemesi de ..., B. No: 2014/15969, 21.06.2017, § 48; ... , B. No: 2018/33546, 28.01.2021 kararlarında gerekçeli kararın ilgilisine tebliğ edilmemesi nedeniyle mahkemeye etkili erişim hakkının ihlâl edildiğine hükmetmiştir.

Mevcut açıklamalar ışığında, inceleme konusu gerekçeli kararın sanığa usûlüne uygun şekilde tebliği ile tebliğ ve tebellüğ evrakının ve hükmü temyiz etmesi durumunda temyiz dilekçesinin dava dosyasına eklenmesi ve bu durumda ileri sürülen yeni temyiz istemi hakkında ek Tebliğname düzenlenmesinden sonra dava dosyasının, geri gönderilmek kaydıyla, Mahkemesine iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

Oy birliğiyle, 24.06.2024 tarihinde karar verildi.