"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/9 E., 2022/1202 K.
SUÇLAR : Kasten yaralama, tehdit
HÜKÜMLER : Beraatlere dair
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Zamanaşımı nedeniyle düşme
Sanıklar hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Kurtalan Asliye Ceza Mahkemesinin, 18.02.2016 tarihli ve 2015/342 Esas, 2016/102 Karar sayılı kararı ile sanık ... hakkında sair tehdit, sanık ... hakkında basit kasten yaralama suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatlerine verilmiştir.
2. Kurtalan Asliye Ceza Mahkemesinin, 18.02.2016 tarihli ve 2015/342 Esas, 2016/102 Karar sayılı kararının katılan vekili ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 01.12.2020 tarihli ve 2020/13249 Esas, 2020/17745 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
3. Kurtalan Asliye Ceza Mahkemesinin, 13.12.2022 tarihli ve 2021/9 Esas, 2022/1202 Karar sayılı kararı ile sanık ... hakkında sair tehdit, sanık ... hakkında basit kasten yaralama suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatlerine verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanıklar müdafiinin temyiz isteği; beraat eden sanıklar lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiğine ilişkindir.
IV. GEREKÇE
Zamanaşımı yönünden
1.Sanık ... hakkında yargılama konusu mağdurlara sair tehdit eylemi için, 5237 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile sanık ... hakkında mağdur ...'e yönelik basit kasten yaralama eylemi için aynı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (e) bendi uyarınca belirlenecek cezanın türü ve üst haddine göre aynı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereği 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin öngörüldüğü anlaşılmıştır.
2. 5237 sayılı Kanun’un 67 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca zamanaşımı süresini kesen son işlemin sanık ...'nin mahkemece savunmasının alındığı tarih olan 16.02.2016; sanık ... için mahkemece savunmasının alındığı tarih olan 18.02.2016 olduğu ve bu tarihten, temyiz incelemesi tarihine kadar, 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu belirlenmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Kurtalan Asliye Ceza Mahkemesinin, 13.12.2022 tarihli ve 2021/9 Esas, 2022/1202 Karar sayılı kararına yönelik sanıklar müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesinin birinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin verdiği yetkiye dayanılarak sanıklar hakkındaki kamu davalarının 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası gereği gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜŞMESİNE,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
30.04.2024 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
Sanıklar hakkında kasten yaralama ve tehdit suçundan açılan kamu davasında yerel mahkemece her bir sanık hakkında verilen beraat kararları sanıklar vekilince temyiz edilmekle dosya Yargıtay'a geldiğinde 30.04.2024 tarihinde yapılan inceleme sırasında her bir sanık hakkındaki isnad olunan suçun zamanaşımına uğradığı kabul edilerek sanıklar hakkındaki her bir kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmiştir. Sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının onanması gerekir iken sanıklar aleyhine zamanaşımı nedeniyle Dairemizce verilen düşme kararına muhalifim. Şöyle ki;
Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2023/6-7 Esas, 2023/481 Karar sayılı 27.09.2023 tarihli kararında açıklandığı üzere; CMK'nın 223. maddesinin 9. fıkrası; "Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez." şeklinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde de; "Fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hallerde derhal beraat kararı verilebileceği," açıklamalarına yer verilmiştir.
Kanun koyucunun söz konusu düzenlemeyi yapmasındaki amacının, sanığın daha lehine olan beraat kararının verilebileceği durumlarda durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararları verilmesinin önüne geçilmesi olduğu açıktır. Burada uyuşmazlık konusunu çözmek için esas tespit edilmesi gereken husus ise dava zamanaşımı gerçekleşmesine rağmen beraat kararının verilip verilemeyeceğidir. Bunun için de öncelikle söz konusu fıkrada geçen; "Derhâl beraat" kavramının nasıl yorumlanması gerektiği üzerinde durulmalıdır.
"Derhâl beraat" kavramını, fiilin ilk bakışta suç teşkil etmemesi veya kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması hâlleri ile sınırlı tutmak, söz konusu düzenlemenin konuluş amacına ters düşecektir. Zira, fiilin ilk bakışta suç teşkil etmemesi durumunda zaten iddianame düzenlenemeyecek, düzenlenmiş olsa bile söz konusu iddianame iade edilecektir. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş veya kanun değişikliği ile fiil suç olmaktan çıkartılmış ise de zaten aşağıda belirtilen sebeplerle söz konusu durum derhâl beraat verilmesi gereken bir hâl olarak kabul edilecek ve fail hakkında beraat kararı verilecektir.
Fıkrada geçen "derhâl" sözcüğü, henüz yargılamanın başında olmayı değil, dosyanın mevcut durumunu ifade etmektedir. Yani, yargılamanın geldiği aşama itibarıyla dosyadaki mevcut delillere göre herhangi bir araştırma yapılmasına gerek olmaksızın beraat kararı verilebilecek bir noktada, sanığın daha lehine olan beraat kararı yerine, örneğin zamanaşımı nedeniyle sanığın daha aleyhine olan düşme kararı verilmesi yasaklanmaktadır. Kanun koyucu burada, o anki dosya durumu itibarıyla birden fazla kararın verilme imkânının olduğu hâllerde, sanığın daha lehine olanın tercih edilmesini istemektedir. Daha güvenceli olan aynı zamanda daha önceliklidir.
Ayrıca özellikle dava zamanaşımının, önemli ölçüde, çeşitli sebeplerle muhakemenin yavaş işlemesi ve yargılamaların makul sürede sonuçlandırılamaması sonucunda gündeme geldiği düşünülecek olursa, bu durumda beraat yerine düşme kararı verilmesi, devletin üzerine düşeni yapmamasının sonuçlarının sanığa çektirilmesi anlamına gelecektir. Zira muhakeme, dava zamanaşımı süresi içerisinde sonuçlandırılabilseydi beraat edecek olan sanık, kendi dışında sebeplerle muhakeme uzadığı için beraat imkânından yoksun bırakılmaktadır. Böyle bir durumda beraat yerine düşme kararı verilmesi hem
CMK'nın 223. maddesinin 9. fıkrasının hem de sanık haklarından birçoğunun ihlali anlamına gelmektedir. (Cumhur Şahin- Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku II, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara 2019, 9. Bası, s.183-185).
Bu aşamada masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı üzerinde de durulmasında yarar bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin ikinci fıkrası; "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır." şeklinde düzenlenmiş olup Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası da buna paralel olarak; "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." hükmüne yer vermiştir. Hukuk devletinin bir gereği olan bu ilke nedeniyle, bir kimsenin suçluluğunun kesinleşmiş yargı kararıyla ispat edilmiş olmasına kadar, o kişinin suçsuz olduğu varsayılacaktır. Bu şekilde suç isnadı altındaki kimselerin lekelenmemesi amaçlanmaktadır.
Ceza yargılamalarında amaç, maddî gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakılmaksızın ortaya çıkarılmasıdır; kuşkunun bulunması hâlinde, mahkûmiyet kararı verilmesi ceza hukukunun genel ilkelerine aykırıdır. Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi, bir suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkûm olmasına tercih edilmesidir; başka bir ifade ile masumluk karinesidir.
Suçluluğunun kesin hükümle sabit olmasına kadar sanığın suçsuz sayılması anlamına gelen masumiyet karinesi ve aralarında sıkı bir ilişki olan lekelenmeme hakkı kişinin toplum nezdinde onurunu, şerefini korumaya yönelik ve adil yargılanma hakkı kapsamında da önemli olan iki haktır. Lekelenmeme hakkı adil yargılanma hakkı kapsamındaki masumiyet karinesiyle yakından ilişkilidir. Yargılamanın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde adil yargılanma hakkı kapsamındaki ilkelere dikkat edilerek hareket edilmelidir.
Lekelenmeme hakkının ve masumiyet karinesinin korunması anlamında önemli olan durumlardan birisi de failin hakkındaki suçlamalar ile ilgili beraat kararı almasıdır. Anılan karar ile kişinin atılı suçu işlemediği sabit olup bu şekilde toplum nezdinde zarar görmesinin önüne geçilmektedir. Masumiyet karinesi kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık hakkında suç isnadı olan kişi statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Yargılamanın geldiği aşama itibarıyla hakkında beraat kararı verilmesi gereken sanık yönünden zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi durumunda ise sanığın atılı suçu işleyip işlemediği hususu açığa çıkarılamamış olacağından bu durumun lekelenmeme hakkının ve masumiyet karinesinin yani adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olacağı kabul edilmelidir.
Bu aşamada ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davalara etkisi üzerinde de durulması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 18.01.2022 tarih ve 1437-15 sayı ile; "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde 'Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.' hükmü öngörülmüştür. Bu açık hüküm karşısında; ceza mahkemesince verilen beraat kararı,
kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle 'fiilin hukuka aykırılığı' konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir." şeklinde karar verilmiş olup ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş tespitin hukuk mahkemelerindeki yargılamayı da etkileyeceği açıkça belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun ilgili kararında ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere sanıklar hakkında ayrı ayrı tehdit ve kasten yaralama suçlarından yapılan yargılama sonucunda sanıkların müsnet suçlardan beraatlerine karar verildiği, bu kararın zamanaşımına göre sanıkların daha lehe olduğu anlaşılmakla beraat kararının onanması gerekir iken zamanaşımı nedeniyle bozulmasına ve düşürülmesine dair Dairemizin çoğunluğunun kararına muhalifim.