Logo

1. Ceza Dairesi2024/2880 E. 2025/1026 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sınır dışı edilmek üzere karakola getirilen kişilerin kaçmaları üzerine polis memuru tarafından açılan ateş sonucu ölümlerin meydana geldiği olayda, sanığın eyleminin "kasten yaralama sonucu ölüme neden olma" suçu mu yoksa "taksirle ölüme neden olma" suçu mu olduğuna ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın, kaçan araca ateş ederken ölüm sonucunu öngörüp kabullenmediği, amacının durdurmak olduğu, ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak ölüme sebebiyet verdiği gözetilerek, eyleminin "taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma" suçunu oluşturduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 2023/1807 E., 2024/244 K.

SUÇ : Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma

HÜKÜMLER : Mahkûmiyet

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Ret, temyiz başvurusunun esastan reddi ile hükümlerin onanması

Katılan ... ve vekilinin yüzüne karşı 05.02.2024 tarihinde usulüne uygun şekilde tefhim olunan karara karşı, katılan vekilinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 291/1. maddesinde belirtilen 15 günlük kanuni süre geçtikten sonra temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.

Sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden; sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin; 5271 sayılı Kanun'un 307/3. maddesi uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi gereği temyiz edenin

hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294/1. maddesi gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299/1. maddesi gereği takdiren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.02.2020 tarihli ve 2019/287 Esas, 2020/111 Karar sayılı kararının katılan ... vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 27.06.2022 tarihli ve 2020/1047 Esas, 2022/1043 Karar sayılı kararı ile sanığın maktul ...'ya yönelik olası kastla öldürme eyleminden kurulan hükme ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, maktul ...'a yönelik olası kastla öldürme eyleminden kurulan İlk Derece Mahkemesi kararının ise kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 81/1, 62/1 maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu kararın Cumhuriyet savcısı (lehe) ve sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, 02.11.2023 tarihli ve 2022/11502 Esas, 2023/6738 Karar sayılı ilâmı ile sanığın, maktullere yönelik eyleminde suç vasfının kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 05.02.2024 tarihli ve 2023/1807 Esas, 2024/244 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında maktullere karşı kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan 5237 sayılı Kanun'un 87/4-2. cümle, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca iki kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafiinin temyiz istemi özetle; sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiğine, eylemin kolluk görevlisinin meşru savunması veya meşru savunmada sınırı aşması olarak değerlendirilmesi gerektiğine, haksız tahrik indirimi yapılması gerektiğine, sanığın beraatine karar verilmesine ilişkindir.

III. GEREKÇE

Maktul ... hakkında fuhuş suçundan işlem yapılması sonucu sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresine teslimine karar verildiği, olay günü maktul ... ve arkadaşının bu amaçla Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğinde bulundukları sırada Pendik Devlet Hastanesinden rapor aldırılmak üzere polis memuru sanığın da bulunduğu ekipçe hastaneye götürüldükleri, sonrasında İl Göç İdaresine götürülecek araca yanında sınır dışı edilecek başka şahıslar da olduğu halde binmek istememeleri üzerine aynı polis ekibince olayın yaşandığı Çamçeşme Şehit ... Taşpınar Polis Merkezi Amirliğine getirildikleri, araçta aynı zamanda hakkında yakalama kararı bulunan tanık ... Ö. isimli şahsın da olduğu, ekipte görevli diğer polis memurunun tanık ... Ö. isimli şahsı indirdiği sırada polis memuru sanığın da maktul ... ve arkadaşını araçtan indirdiği, araçtan inen maktul ...'nın bir süre ilerledikten sonra çantasını yere atıp karakola geliş süreçlerinde kendilerini takip eden ve içerisinde maktul ...'un da bulunduğu araca doğru koşmaya başladığı, arkadaşının ise farklı yöne kaçtığı, maktul ...'nın araca bindiğini gören sanığın dur ihtarında bulunduğu ancak aracın durmaması üzerine aracı durdurmak maksadıyla 3-4 el silahla ateş ettiği, ancak aracın durmayarak olay yerinden uzaklaştığı, olay yerinden kaçan ve kaçıran şahısların yakalanması amacıyla yapılan çalışmalar neticesinde maktullerin özel bir hastaneye kaldırıldığının tespit edildiği, hastaneye ulaşıldığında maktul ...'un hastanede öldüğü, maktul ...'nın ise yaralı olarak hastanede olduğunun tespit edildiği, maktul ...'nın tedavi gördüğü hastanede 06.10.2017 tarihinde yaşamını yitirdiği olayda,

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.01.2024 tarihli ve 2021/1-388 Esas, 2024/4 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun (2559 sayılı Kanun) “Zor ve Silah Kullanma” başlıklı 16/7-(c) maddesi kapsamında polis silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir. Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

5237 sayılı Kanun'un 24/1. maddesinde; "Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez." denilmektedir.

Kanun hükmünün yerine getirilmesinde, kanunun çizdiği sınırın aşılmaması gerekir. Aksi takdîrde hukuka aykırılık yeniden ortaya çıkar ve faile şartları mevcutsa sınırın aşılmasına ilişkin 5237 sayılı Kanun'un 27. maddesi doğrultusunda ceza verilir.

Hukuka uygunluk sebebinde sınırın aşılması hâlinde, olayda bir hukuka uygunluk sebebi mevcuttur ama hukuka uygunluk sınırı aşılmıştır. Böyle hallerde sınırı aşan fiil, hukuka aykırı olur.

Sınırın aşılması kasten ya da taksirle olabilir. Eğer kişi sınırı kasten aşmışsa, artık hukuka uygunluk sebebinin varlığı önemli değildir. Kişi kasten işlediği suçtan sorumlu olur.

Hukuka uygunluk sebebi taksirle de aşılmış olabilir. Kanun hükmü gereği görevini ifa etmekte olan zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlileri, zor kullanma yetkilerini taksirli bir biçimde aşar ve ölüm meydana gelirse 5237 sayılı Kanun'un 27/1. maddesi hükmü uygulama alanı bulur ve sınırı aşan kimse taksirle öldürmeden bu madde uyarınca sorumlu tutulur.

5237 sayılı Kanun'un 27/1. maddesinde, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.

Gerekçe bölümünün birinci paragrafında ayrıntılarına yer verilen somut olayda, polis memuru sanığın sınır dışı edilmek üzere Polis Merkezine getirdiği maktul ...'yı kaçıran araca "Dur" ihtarında bulunduğu, ardından ihtara uymayan aracın arka lastikleri istikametine ateş ettiği, olay yeri inceleme tutanağında tespit edilen maktullerin bulunduğu araçtaki mermi isabet noktaları, sanık savunması ve olaya ilişkin görüntü kaydı nazara alındığında sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla maktullerin ölümüne neden olduğu, sanığın eylemlerinin 5237 sayılı Kanun'un 24/1. maddesi kapsamında kanun hükmünün icrası sırasında meydana geldiği ancak; bu eylemde 5237 sayılı Kanun'un 27/1. maddesi kapsamında "kanunun çizdiği sınırın kast olmaksızın aşıldığı" anlaşıldığından, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Kanun'un 85/2 ve 27/1. maddeleri uyarınca "Taksirle Birden Fazla Kişinin Ölümüne Neden Olma" suçundan cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

IV. KARAR

A. Katılan ... Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden

Katılan ... ve vekilinin yüzüne karşı 05.02.2024 tarihinde usulüne uygun şekilde tefhim edilen kararın katılan vekilince 5271 sayılı Kanun'un 291/1. maddesindeki 15 günlük süreden sonra 21.02.2024 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmakla, katılan vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı Kanun’un 298/1. maddesi uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

B. Sanık Hakkında Maktullere Karşı Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma Suçundan Kurulan Hükümler Yönünden

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 05.02.2024 tarihli ve 2023/1807 Esas, 2024/244 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302/2. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, Başkan vekili ... ve Üye ...'ın hükmün onanmasına dair karşı oyları ve oy çokluğuyla BOZULMASINA,

Bozma nedeni ve tutuklulukta geçirdiği süre göz önünde bulundurulduğunda, sanık ...'ın başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise derhal TAHLİYESİNE, bu hususta ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/2-(b) maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

13.02.2025 tarihinde karar verildi.

K A R Ş I O Y

Sanık Polis Memuru hakkında, yerel mahkeme olan İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.02.2020 tarihli ve 2019/287 Esas, 2020/111 sayılı Kararı ile maktullere karşı olası kastla öldürme suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 21/2. maddeleri uygulanarak, iki kez 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Kararın istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 27.06.2022 tarihli ve 2020/1047 Esas, 2022/1043 Karar sayılı kararı ile;

1.Sanığın maktul Magruba'ya yönelik olası kastla öldürme suçundan, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun CMK’nın 280/1-a. maddesi uyarınca Esastan Reddine,

2.Sanığın maktul ...'e yönelik olası kastla öldürme suçundan, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılan ... vekili ve sanık müdafiinin istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı CMK’nın 280/1-g. maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde, aynı Kanun’un 280/2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanık hakkında kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 62/1. maddeleri uygulanarak sanık hakkında doğrudan kastla öldürme suçundan 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir.

Kararın sanık vekili ve BAM C.Savcısı (sanığın eylemlerinin olası kastla öldürme olduğu) tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairemizin 02.11.2023 tarih,2022/11502 Esas, 2023/6738 sayılı kararı ile sanık polis memurunun maktullere karşı eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 87/4-2. cümle maddesinde düzenlenmiş bulunan“Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçunu oluşturduğu belirtilerek kararın Bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma üzerine, dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi bozmaya uyarak, 05.02.2024 tarih, 2023/1807 Esas, 2024/244 sayılı kararında, sanık polis memurunun maktullere karşı eyleminin “Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçunu oluşturduğu belirtilerek, TCK'nın 87/4-2. Cümlesi, 62/1. maddeleri uygulanarak sanık hakkında 2 kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

Kararın sanık müdafii ve katılan vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairemizin 12.02.2025 tarih, 2024/2880 Esas, 2025/1026 sayılı kararı ile sanık polis memurunun eyleminin “taksirle ölüme sebebiyet verme suçu” olduğu belirtilerek kararın yeniden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay bozmasına uyularak İstanbul BAM 1. Ceza Dairesince verilen kararın “Onanmasına” karar verilmesi gerekirken “Yeniden bozulmasına” karar veren sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki gerekçeler ile muhalifiz. Şöyle ki;

21.05.2017 günü yapılan fuhuş baskını sırasında, maktul ...'nın fuhuş yaptığının tespit edildiği, maktul ...'in de operasyon sırasında evde bulunduğu, bunun üzerine başlatılan soruşturmada maktul ... ve arkadaşının sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresine teslimine karar verildiği,

Maktul ...'in içerisinde bulunduğu, şoför ... ... tarafından kullanılan kiralık aracın maktul ...'nın emniyetteki işlemleri sırasında ekip otosunu takip ettiği, maktul ... ve arkadaşının başkaca sınır dışı edilecek kişilerle aynı araca binmek istememesi, taşkınlık çıkarması üzerine, polis memuru tanık ... Ç.'nin kullandığı ve polis memuru sanığın da bulunduğu ekipçe olayın yaşandığı polis karakoluna getirildikleri, araç içerisinde başka bir suçla ilgili yakalanan tanık ... Ö.'nün de bulunduğu, tanık ... Ç.'nin tanık ...'ı indirdiği sırada, içerisinde maktul ...'in bulunduğu aracın gelerek karakolun önünde durduğu,

Maktul ... ve arkadaşının da araçtan indikleri, maktul ...'nın yürürken birden çantasını yere atıp koşarak maktul ...'in sağ ön koltuğunda oturduğu aracın sağ arka koltuğuna bindiği ve aracın hareket ettiği, sanık Polis ...'ın "Dur" ihtarında bulunduğu, ancak aracın durmayarak hareketine devam ettiği, sanığın aracı durdurmak amacıyla arkasından 3-4 el ateş ettiği, mermilerin maktullerin kafasına ölümcül bölgelerine isabet ettiği ve olayın sonucunda maktul ...'in olay günü kaldırıldığı hastanede, maktul ...'nın ise olay tarihinden yaklaşık beş ay sonra yaşamını yitirdiği olayda;

T.C. Anayasasının 17. maddesinde "yaşam hakkının” güvence altına alındığı, bu hakkın istisnalarının yine Anayasanın 17/son. maddesinde düzenlendiği, bu istisna hallerinin; Meşru müdafa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi hali, bir tutuklu yada hükümlünün kaçmasının önlenmesi hali, bir ayaklanma veya isyanının bastırılması hali, olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumların, somut olayda uygulama yeri bulunmadığı,

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16/7-c. maddesinde, “Zor ve Silah Kullanma” başlığı altında, “Polis silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir. Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Fuhuş yaptığı için sınır dışı edilecek olan maktul Magruba Arıpova'nın olay mahalline kadar ekip otosunu takip eden içerisinde arkadaşları ve maktul ...'in bulunduğu araca koşarak binmesi ve maktuller ile arkadaşlarının olay yerinden kaçmaya çalışmalarından ibaret eylemleri nedeniyle,henüz şüpheli durumunda bulunan sanık hakkında kanunen verilmiş bir yakalama emri ve kararı bulunmadığı ve polise karşı eylemli bir saldırısı ve direnişi de bulunmadığı dikkate alındığında, maktullerin kafalarından vurularak öldürülmek suretiyle yakalanmasını gerektirecek nitelikte, 2559 sayılı PVSK'nın 16. maddesi uyarınca silah kullanmayı gerektiren koşulların (zorunluluk ve ölçülülük) olayda oluşmadığı, bu nedenle olayda 5237 sayılı TCK'nın 24. maddesi kapsamında hukuka uygunluk nedeni bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte sanığın, bilerek ve isteyerek maktulü durdurmak amacıyla arabaya ateş etmesi karşısında, maktullerin otopsi raporuna göre kafalarından vurulduğu belirlendiğinden, olayda zorunluluk ve ölçülülük kurallarına dikkat edilmediğinden, eyleminin TCK 27/1. maddesi kapsamında“taksirli olduğunun kabulü” de mümkün değildir.

Kolluk görevlisi olan sanık polisin “Dur” ihtarına rağmen araçla kaçan maktulleri durdurmak ve yakalamak amacıyla elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı içerisinde bulunan maktullerin kaçış istikametine doğru bulundukları araca ateş etmesi sonucunda maktullerin yaralanabileceğini öngörüp kabullendiği, ortaya çıkan kastın öldürmeye değil yaralamaya yönelik olduğu, ancak sanığın ölüm sonucunu öngörüp kabullendiğine dair kesin bir delil de bulunmadığından, eylemin olası kasıtla işlendiğinin kabulü de mümkün değildir.

2559 sayılı PVSK'nın 16. maddesinde belirtilen “Silah kullanma” koşullarının(zorunluluk ve ölçülülük) gerçekleşmediğinde herhangi bir duraksamanın yaşanmadığı olayda, kullanılan silahın niteliği, elverişliliği ve etki alanı, atış mesafesi, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer deliller göz önünde bulundurulduğunda, kaçmak isteyen maktulleri durdurmak amacıyla hareket eden sanığın, elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı içerisinde bulunan maktullerin kaçış istikametine doğru ateş etmesi sonucunda, mermilerden birinin maktullere isabet edebileceğini ve eyleminin yaralanmayla sonuçlanabileceğini öngördüğü, ancak buna rağmen hareketine devam ettiği ve ölümün bu harekete bağlı olarak meydana geldiği nedenle,

Sonuç olarak; Sanık Polis memurunun eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 87/4-2. maddesinde düzenlenmiş bulunan “Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçunu oluşturduğu anlaşıldığından, Yargıtay bozmasına uyularak İstanbul BAM 1. Ceza Dairesince verilen kararın “Onanmasına” karar verilmesi gerekirken, olayın TCK 27/1. maddesi kapsamında olduğunu belirterek“Yeniden bozulmasına” karar veren sayın çoğunluğun görüşüne muhalifiz.