"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/2363 E., 2022/1507 K.
SUÇLAR : Nitelikli kasten öldürme ve bu suça azmettirme
HÜKÜMLER: Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Temyiz başvurularının esastan reddi ile hükümlerin onanması
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286/1. maddesi uyarınca temyiz edilebilir oldukları, 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1. maddesi gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği
temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanıklar müdafiilerinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299/1. maddesi gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.03.2021 Tarihli ve 2020/182 Esas, 2021/174 Karar Sayılı Kararı ile;
1. Sanıklar ... ve İsmet hakkında maktule yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 37/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a, 29/1, 62/1, 53/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına,
2. Sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçuna yardım suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 82/1-a-d, 39/1, 29/1, 62/1, 53/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
B. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2022 Tarihli ve 2021/2363 Esas, 2022/1507 Karar Sayılı Kararı ile;
Sanıklar hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafiilerinin, katılan ... ve katılan kurum vekillerinin ve katılan ...'nın istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280/1. maddesi (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280/2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile;
1. Sanıklar ... ve İsmet hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 37/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a, 62/1, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına,
2. Sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirme suçundan 5237 sayılı Kanun'un 38/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a-d, 29/1, 62/1, 53. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanık ... ve müdafiinin temyiz sebepleri özetle; delillerin hatalı değerlendirildiğine, sanığın eyleme iştirak etmediğine, sanık lehine haksız tahrik koşullarının oluştuğuna, ilk ifadesinde sanık ...'in tehdit ve baskısından dolayı suçu üstlendiğine aslında atılı suçu sanık ...'in işlediğine ilişkindir.
2. Sanık ... ve müdafiinin temyiz sebepleri özetle; sanığın atılı suçu işlemediğinden beraatine karar verilmesi gerektiğine, sanığın atılı suça iştirak ettiğine dair delil bulunmadığına, suç vasfına ilişkindir.
3. Sanık ... müdafiinin temyiz sebepleri özetle; sanık ...'un diğer sanıkları azmettirdiğine dair yeterli, kesin ve somut delil bulunmadığına, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
4. Katılan ... vekilinin temyiz sebepleri özetle; sanıklar hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmaması gerektiğine, sanık ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkindir.
III. GEREKÇE
Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanık ...'un azmettirmesiyle sanıklar ... ve İsmet tarafından fikir ve eylem birliği içinde gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının ve yaptırımların doğru şekilde belirlendiği, dosya içeriğinden varlığı anlaşılan, maktulden sanık ...'un kızına yönelen ve haksız tahrik oluşturan eylemin doğru olarak belirlendiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararında da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere maktulden sanıklar İsmet ve ... yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı, sanıklar hakkında takdiri indirimin Mahkemenin takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından sanıklar ... ve İsmet ile müdafiileri, sanık ... müdafii ve katılan ... vekilinin temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
IV. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08.06.2022 tarihli ve 2021/2363 Esas, 2022/1507 Karar sayılı kararında katılan ... vekili, sanık ... müdafii, sanıklar ..., İsmet ve müdafiileri tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
Hükmolunan ceza miktarları ve tutuklulukta geçirilen süreler dikkate alınarak sanık ... müdafiinin ve sanık ...'in tahliye taleplerinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
11.12.2024 tarihinde karar verildi.
K A R Ş I O Y
1. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
Olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira "yardım etme"yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için müşterek faillik için gereken şartlardan birisi olan "suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurma" unsurunun ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Müşterek failliğin sübjektif ve objektif iki unsuru bulunmaktadır. Buna göre müşterek faillerde, fiilin gerçekleştirilmesinde müşterek hakimiyet (objektif unsur) ve birlikte suç işleme iradesi (sübjektif unsur) bulunmalıdır. Bu nedenle suça katılan her bir kişi faildir. Başka bir deyişle, tipik fiil üzerinde müşterek hakimiyete sahip olanlar, fail olarak sorumludur. Dolayısıyla, müşterek faillerin sorumluluğu bağlılık kuralıyla açıklanamamaktadır.
Fiilsiz suç olmaz. Müşterek failliğin oluşabilmesi için dış dünyada bir karşılığı bulunan fiil üzerinde müşterek hakimiyet (objektif unsur) bulunmalıdır. Müşterek faillikte, suça katılan her bir müşterek failin tipe uygun fiili tam olarak gerçekleştirmesi gerekmemektedir. Suça iştirak edenler, aralarında kararlaştırılan iş birliğine uygun olarak, tipik fiili kısmen de gerçekleştirse, ortaya çıkan neticeden müşterek fail olarak sorumludur. Bir banka soygununda, faillerden biri bankadakileri etkisiz hale getirirken diğeri kasadaki paraları alabilir. Bu durumda, haksızlığı oluşturan tipe uygun fiil üzerinde her bir failin ortak hakimiyeti vardır. Bu nedenle, müşterek fail statüsündedirler.
Buna karşılık, müşterek faillerin her biri, tipe uygun fiilin tamamını da gerçekleştirebilir. Örneğin, kasten öldürme (TCK m. 81)
suçu bakımından bütün müşterek failler suçun başarılı bir şekilde tamamlanması ihtimalini artırmak için mağdura ateş edebilirler. Burada önemli olan, suçun başarılı bir şekilde tamamlanması ihtimalinin artmasıdır. Bu nedenle, müşterek faillerden birinin silahından çıkan kurşunun mağdura isabet etme ihtimali düşük olsa bile, ortaya çıkan haksızlıktan sorumlu tutulmalıdır. Fiil üzerinde fonksiyonel egemenliklerinden ötürü, müşterek failler, ortaya çıkan netice bakımından ilgili suç için öngörülen cezanın tamamından sorumludur.
Müşterek failliğin söz konusu olabilmesi için, müşterek faillerin suçun işlenmesine katkısının belli bir ağırlıkta olması gerekir. Bu katkı sonucu, ya tek başına işlenmesi mümkün olmayan bir suçun işlenmesi sağlanır ya suçun işlenmesi kolaylaşır ya da başarısızlık ihtimali önemli ölçüde azalır. Bu ağırlığın ölçütü, suça iştirak eden her bir kişinin suçun işlenmesindeki katkısının, suçun başarılı bir şekilde işlenmesi için zorunlu olmasıdır (Fonksiyonel fiil hakimiyeti). Fakat bu ölçüt kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Çünkü esasında bütün iştirak türlerinde, suç ortaklarının katkısıyla ortaya çıkan nedensel netice bakımından bir zorunluluk bulunmaktadır. Ancak, müşterek failler tipik fiilin gerçekleştirilmesinde fiili hakimiyete sahiptir. Müşterek faillik değerlendirilirken, somut olay, bütün koşullarıyla incelenmeli, müşterek faillerin tipe uygun fiilin gerçekleştirilmesindeki rolleri irdelenmelidir.
Maktul eşi ...'un akrabaları olan sanıkların da Bolu ilinde inşaat işinde çalıştıkları, yaklaşan Kurban bayramı dolayısıyla Samsun'a gideceklerini bildikleri maktul ile görüşerek, esasen ...'in İzmir'e duruşması için, İsmet'in ise İzmir'de birisinden bir alacağı olduğundan bahisle İzmir iline geleceklerini, dönüşte kendisini de alarak Samsun'a gidebileceklerini söyledikleri, elde edilen plaka tanımlama sistemi kayıtlarından sanıkların maktul ile birlikte aynı araç içerisinde olduklarının tespit edildiği, maktul ... sanıkların bu şekilde İzmir ilinden Samsun iline doğru yola çıktıkları, bir süre sonra Afyonkarahisar-Ankara yolu üzerinde mola verdikleri, sanık ...'in araçta beklediği, maktul ile sanık ...'in araçtan indikleri ve maktulün cesedinin bulunduğu tarlaya vardıkları, burada sanık ...'in maktulü üzerinde bulundurduğu silahla tek isabet ile başından vurarak öldürdüğü, ardından sanıkların araçla maktule ait kimlik, kart ve kişisel eşyalarını yolda peyderpey atmak suretiyle Samsun iline döndükleri şeklinde kabul edilen olay da sanık ... hakkında TCK'nin 37. maddesi delaletiyle 82/1-a ve 62. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de;
Sanık ...'in maktulü silahla öldürmediği, sanık ...'in maktule silahla ateş ederek onun ölümüne neden olduğu, sanık ...'in maktule atış sırasında maktulden ne kadar uzakta olduğunun tespit edilemediği, ayrıca bu sırada sanık ...'in üzerinde ateşli silah veya kesici, delici bir alet bulunup bulunmadığınında belirlenemediği, sanıkların ortak savunmalarına göre maktulün öldürülmesi sırasında sanık ...'in maktulden uzakta olduğu, maktulün savunmasını zorlaştıran veya sanık ...'in eylemi daha rahat bir şekilde gerçekleştirmesini sağlayacak mahiyette herhangi bir eylemde bulunmadığı için sanık ... açısından bu eyleme müşterek ve fonksiyonel hareketi yani fiili hakimiyeti de söz konusu olmadığından yani sanık ... maktulü sanık ...'in herhangi bir katkısı olmadan ateşli silahla tesir mesafesinden rahatlıkla vurup öldürdüğü, sanık ... suça yardım eden sıfatıyla katılmasa bile maktulü öldürebileceği de dikkate alındığında bu suça TCK'nin 37. maddesi kapsamında katıldığının kabul edilemeyeceğinden sanık ...'in TCK'nin 39. maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerektiğini kanaatindeyim
2. Mağdurun haksız bir fiili sonucunda hiddet veya şiddetli elem etkisinde kalan failin, tahrik edene karşı bir suç işlediğinde kusurunun azaldığı, iradesinde bir zayıflama meydana geldiği, suç işlemekten kendini alıkoyma yeteneğinin ve ceza sorumluluğunun azaldığı kabul edilmiştir.
Haksız tahriki oluşturan ve faili öfke veya şiddetli elem etkisi altında bırakan haksız fiilin, failin huzurunda veya ona yönelik olarak gerçekleştirilmesi şart olmayıp, faile yönelik olarak gerçekleştirilebileceği gibi, yakınlarına, tanıdıklarına, sevdiği kişilere veya tanımamakla birlikte durumundan etkileneceği üçüncü kişilere karşı da gerçekleştirilmesi mümkündür. Böylece failden başkasına yöneltilen haksız bir fiilin de faili öfke veya elem durumuna sokabileceği kabul edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.03.2008 gün ve 2-42 sayılı kararında; Haksız tahrik nedeniyle indirim yapılabilmesi için, haksız hareketin bizzat maktulden gelmesi ve bizzat sanığa ya da etkileneceği bir yakınına yönelmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Sanık ... ikrar kapsamında anlatımda bulunduğu savunmalarında; soruşturmanın sonraki aşamalarında dosyaya sunulan flaş bellek içeriğindeki konuşmadan söz ederek maktulün eşi ... hakkındaki cinsel içerikli konuşmalarından da rahatsız olduğunu, ayrıca yeğeninin taciz edilmesinden ötürü maktulü öldürdüğünü beyan etmiş ise de, sonraki ifadelerinde zaten inkar kapsamında savunma yaptığı, tacize uğradığı iddia edilen ...'nun ...'in teyze kızı olduğu, flaş bellek içeriğindeki görüşmeler incelendiğinde de konuşmaların içeriğinde eşi ...'in isminin geçmediği ve cinsel içerikli bir konuşma da olmadığı, ... isimli bir kişiden bahsedildiği ve sadece resim istenildiği, hatta söz konusu görüşmelere dair kayıtlar okunup sorulduğunda sanık ...'in ... olarak bahsedilen kişinin babası olduğunu söylediği hususları bir arada değerlendirildiğinde, sanık her ne kadar bu flaş bellek kayıtlarında geçtiğini iddia ettiği konu ile ilgili olarak yol kenarında dinlenme anında maktulün kendisine "ya arzuyu taciz etmeye devam edeceğim ya da bana eşini ayarla" dediği şeklindeki savunmasına da itibar edilmeyerek; maktulden sanık ...'e yönelen haksızlık içeren bir davranış bulunmadığından şartları oluşmadığı için sanık hakkında TCK'nin 29. maddesinin uygulanması yoluna gidilmediği, sanık ...'in ise hiçbir aşamada maktulden kendisine yönelen bir davranış tariflemediği gibi sonrasında inkar kapsamında savunma yapması, esasen taciz edildiği iddia edilen ...'nun eşinin yeğeni olması hususu da bir arada değerlendirildiğinde bu sanık yönünden de şartları oluşmadığı için sanık hakkında TCK'nin 29. maddesi sanık lehine uygulanmamış ise de; maktulün öz kızına karşı cinsel saldırı suçundan yargılanmış olması, maktulün öz kızının sanık ...'in baldızı olan ...'un kızı olması, ...'nun sanık ...'in teyze kızı olması, ...'nun ayrıca bu olay sebebiyle sanık ...'in evinde kalmış olması, cinsel saldırı suçunun yaralama, hakaret tehdit vb gibi suçlardan daha fazla etki oluşturması sebebiyle sanıklar İsmet ve ...'in maktulün kızı ...'ya karşı yaptığı iddia olunan cinsel saldırıdan ciddi manada etkilendiklerinden olayın başka bir sebebi de bulunmadığından sanıklar İsmet ve ... iradelerinde bir zayıflama meydana geldiği, suç işlemekten kendilerini alıkoyma yeteneklerinin ve ceza sorumluluklarının azaldığı kabul edilerek haklarında TCK'nin 29. maddesinin uygulanması gerektiği görüşündeyim.