"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
SAYISI : 2024/3 K.
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ TALEBİNE KONU KARARLAR: 1-Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 24.01.2024 tarih ve 2023/2433 E. 2024/200 K., Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 23.02.2024 tarih ve 2023/2087 E. 2024/450 K., Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 19.04.2024 tarih ve 2024/959 E. 2024/1023 K., Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 02.04.2024 tarih ve 2024/46 E. 2024/2024/301 K. sayılı kararları
2- Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/1125 E. 2023/406 K., Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/659 E. 2023/1877 K., Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 14.12.2023 tarih ve 2023/2822 E. 2023/3763 K., İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesinin 29.02.2024 tarih ve 2024/472 E. 2024/437 K., Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15.02.2024 tarih ve 2024/349 E. 2024/397 K., İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 22.02.2023 tarih ve 2022/2963 E. 2023/696 K., Ankara
Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 03.07.2023 tarih ve 2023/794 E. 2023/1304 K., Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06.02.2024 tarih ve 2023/1761 E. 2024/133 K. sayılı kararları
YARGITAY CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI GÖRÜŞÜ : Uyuşmazlığın Giderilmesi
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 20.05.2024 tarih ve 2024/3 Karar sayılı kararına istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12.09.2024 tarihli görüş yazısı ile birlikte evrakın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde, gereği düşünüldü:
I. UYUŞMAZLIĞIN KONUSU
Uyuşmazlık, 12.05.2022 tarihli 7406 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 86/2. maddesine eklenen "suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz" şeklindeki değişikliğin uygulanması kapsamında, on sekiz yaşını doldurmamış olan ancak nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan bireylerin kadın olarak kabul edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
II. HUKUKİ SÜREÇ
1. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 24.01.2024 tarih ve 2023/2433 -2024/200 E.K sayılı kararı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 23.02.2024 tarih ve 2023/2087-2024/450 E.K sayılı (bozma) kararı, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 19.04.2024 tarih ve 2024/959- 2024/1023 E.K sayılı (düzeltilerek esastan ret) kararı, Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 02.04.2024 tarih ve 2024/46- 2024/2024/301 E.K sayılı (bozma) kararı ile; Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/1125 -2406 E.K sayılı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/659-2023/1877 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 14.12.2023 tarih ve 2023/2822-3763 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesinin 29.02.2024 tarih ve 2024/472- 437 E.K sayılı, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15.02.2024 tarih ve 2024/349-397 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 22.02.2023 tarih ve 2022/2963 - 2023/696 E.K sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 03.07.2023 tarih ve 2023/794-2023/1304 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06.02.2024 tarih ve 2023/1761- 2024/133 E.K sayılı kararları arasında uyuşmazlık bulunduğunun tespiti üzerine;
2. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2024 tarihli yazısı ile “Kayseri BAM 1 Ceza Dairesi ile Kayseri BAM 6 Ceza Dairesi, Trabzon BAM 1 Ceza Dairesi, İzmir BAM 4 ve 24 Ceza Daireleri ve Antalya BAM 4 Ceza Daireleri arasında TCK'nın 86. maddesine 31/03/2005 tarihli 5328 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile eklenen (2) numaralı fıkraya 12/05/2022 tarihli ve 7406 sayılı Kanun'un 3. maddesine eklenen 2. cümlesindeki artırım nedeninin 18 yaşından küçük mağdur kadınlara yönelik işlenen "basit yaralama" suçlarında uygulanıp uygulanmayacağı hususunda Anayasa'nın 10. maddesine ifadesini bulan kanun önünden herkesin eşit olduğu ve 36. maddesinde ifade edilen herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ilkelerine ters düşecek şekilde ve hukuk güvenliğini zedeleyecek ölçüde kesin nitelikte görüş ayrılığı bulunduğu” değerlendirildiğinden, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun'un (5235 sayılı Kanun) 40/6. maddesi gereğince bu görüş ayrılığının giderilmesi için Yargıtay'dan karar talep edilmesi hususunda, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulundan görüş sorulmuştur.
3. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 5235 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi uyarınca “12/05/2022 tarihli 7406 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile TCK 86/2. maddesine eklenen "suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz" şeklindeki değişiklik ve buna göre temel cezanın alt sınırının artırılması ile son zamanlarda yaygınlaşan "kadına karşı şiddet" sorunun çözüme kavuşturulması hedeflenmiş, kadınların "kasten yaralama" suçu yönünden vücut dokunulmazlığının özellikle korunması ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmıştır. Yasa koyucu cinsiyet esasına dayalı bir düzenleme yapmış, yaş konusunda herhangi bir sınırlama getirmemiş, cinsiyeti kadın olanları "zayıf ve kırılgan" olmasından dolayı korumak istemiştir. Bu hususun, Türkiye Büyük Millet Meclisi 10-11-12 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul tutanaklarına da, "...kadınların güçsüz görüldükleri için şiddete uğradıkları, bu düzenleme ile önleneceği...." şeklinde yansıdığı görülmektedir. On sekiz yaşını doldurmuş her dişi bireyin "kadın" olarak, on sekiz yaşından küçük bireylerin ise cinsiyet ayrımı yapılmaksızın "çocuk" olarak kabul edilmesi, toplumun sosyo-kültürel yapısına ve düzenlemenin temel amacına uygun olmayan (basit yaralama "veya basit tehdit" suçunun mağduru olup, yetişkin bireye göre yaşının küçüklüğü nedeniyle daha da zayıf durumda olan ve nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan bir bireyin yasal düzenlemenin korumasından faydalanamaması gibi) sonuçlar ortaya çıkarma ihtimalini taşımaktadır.
Cinsiyet esasına dayalı bu değişikliğin Anayasadaki "eşitlik" ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek, Türk Ceza Kanunu’nun;86. maddesine 31/3/2005 tarihli ve 5328 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (2) numaralı fıkraya 12/5/2022 tarihli ve 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle eklenen ikinci cümlenin ve 106. maddesinin (1) numaralı fıkrasına 7406 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen ikinci cümlenin, Anayasa’nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep edilmiş, Anayasa Mahkemesinin 05/01/2023 tarih ve 2022/117 Esas, 2023/4 Karar sayılı kararında özetle, "Kurallarla kasten yaralama ve tehdit suçları bakımından mağdurun kadın olması cezayı ağırlaştıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla söz konusu suçların mağdurlarının kadın olması hâlinde bu suçların faillerinin daha fazla ceza almasının öngörülmesi suretiyle cezaların mağdura göre farklı uygulandığı görülmektedir. Kasten yaralama ve tehdit suçlarının mağduru olan "kadınlar" ile aynı suçların mağduru olan "erkeklerin" durumları benzer olup karşılaştırılmaya müsait olduğu açıktır. Eşitlik ilkesinin gereği olarak karşılaştırılmaya müsait olan benzer durumdaki kişilerin bir kısmı lehine getirilen farklı düzenlemenin bir ayrıcalık niteliğinde olmaması için nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekir. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alına kişinin dokunulmazlığı hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi bakımından devlete pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Bu bağlamda herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla devletin birtakım tedbirler alması gerekir. Kurallarla temel cezaların alt sınırlarının daha yüksek belirlenmesiyle kadınların kasten yaralama suçu yönünden vücut dokunulmazlığının, tehdit suçu yönünden ise karar verme ve hareket etme özgürlüğünün özellikle korunmasının ve bu mağdurlar yönünden caydırıcılığın sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Benzer durumda olanlara farklı muamele yapılmasının nesnel ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığının veya farklı muamele öngörülebilmesinin hangi dereceye kadar mümkün olacağının değerlendirilmesinde kanun koyucunun belirli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ayrıca ceza siyaseti söz konusu olduğunda kanun koyucunun takdir yetkisi daha geniştir. Kanun koyucunun ülkemizde yaygın hâle geldiğini değerlendirdiği kadına karşı şiddet sorununun çözülmesi amacıyla itiraz konusu kuralları ihdas ettiği, bu bağlamda kadının erkeğe kıyasla kasten yaralama ve tehdit suçları yönünden daha kırılgan olmasından hareket ettiği anlaşılmıştır. Başka bir ifadeyle kadına karşı şiddet kavramı teknik ve dar anlamda kullanılmamıştır. Kurallarla, salt kadının toplumsal cinsiyet algısı nedeniyle uğradığı değil, saiki ne olursa olsun kadına yönelik her türlü şiddet önlenmek istenmiştir. Anayasa’nın 17. maddesiyle devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin ifası amacıyla kanun koyucunun kadına karşı şiddet ve tehdit suçlarında cezanın altı sınırının artırılmasına dair düzenleme yapmasında devletin toplumsal ihtiyaçları karşılamak için farklı muamelede bulunma konusunda sahip olduğu takdir yetkisinin sınırlarının aşılmadığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla itiraz konusu kuralların nesnel ve makul bir temele dayandığı kanaatine varılmıştır." şeklinde açıklanan gerekçede de, düzenlemenin "kadın-erkek" cinsiyet esasına dayalı olduğu belirtilmiş, çocuklar yönünden eşitlik ilkesine aykırılıktan bahsedilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Türkiye Cumhuriyeti nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan, on sekiz yaşını bitirsin veya bitirmesin tüm bireylerin bu düzenleme kapsamında "kadın" olarak kabul edilmesi ve herhangi bir yaş sınırlaması yapılmadan tüm kadınlar yönünden düzenlemenin uygulanması gerektiği, 5235 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi uyarınca iki grup karar arasındaki uyuşmazlığın, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/1125 -2406 E.K sayılı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/659-2023/1877 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 14.12.2023 tarih ve 2023/2822-3763 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesinin 29/02/2024 tarih ve 2024/472-437 E.K sayılı, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15/02/2024 tarih ve 2024/349-397 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 22.02.2023 tarih ve 2022/2963- 2023/696 E.K sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 03.07.2023 tarih ve 2023/794-2023/1304 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06.02.2024 tarih ve 2023/1761- 2024/133 E.K sayılı kararlarındaki görüş ve kabul doğrultusunda giderilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
İlgili konu hakkında 20.05.2024 tarihinde yapılan Başkanlar Kurulunca yapılan oylama sonucu, bir oya karşılık 8 oy ve oy çokluğu” ile görüşünü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.
4. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12.09.2024 tarihli mütalaasında özetle; "Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 18/04/2024 tarih ve 2024/91 B.M sayılı yazıları ile özetle; "TCK'nun 86/2. maddesinde 12/5/2022 tarihli 7406 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile değişiklik yapılarak "Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz." cümlesinin maddeye eklendiği, değişikliğin 27/05/2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, ancak aynı bölge adliye mahkemesi farklı daireleri ile farklı bölge adliye mahkemelerinin daireler arasında "on sekiz yaşından küçük mağdur kadına yönelik işlenen "basit yaralama" fiillerinde bu artırım nedeninin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda yargısal makamlarca farklı kararlar verilmesi üzerine içtihat uyuşmazlıklarının çıktığı, bu hususta Anayasa'nın 10. maddesinde ifadesini bulan kanun önünde herkesin eşit olduğu ve 36. maddesinde ifade edilen herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ilkelerine ters düşecek şekilde ve hukuk güvenliğini zedeleyecek ölçüde kesin nitelikte görüş ayrılığı bulunduğu" belirtilerek; 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 35/3. maddesi gereğince bu görüş ayrılığının giderilmesi için Yargıtay'dan karar talep edilmesi hususunun Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna iletilmesi üzerine ve Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 20/05/2024 tarih ve 2024/3 sayılı Kararı ile "karar uyuşmazlığının bulunduğuna ve 5235 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi uyarınca uyuşmazlığın giderilmesinin istenilmesine" karar verilerek, dosyanın Başsavcılığımıza gönderilmesi üzerine yapılan incelemede;
12/05/2022 tarihli 7406 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile TCK 86/2. maddesine eklenen "suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz" şeklindeki değişiklik ve buna göre temel cezanın alt sınırının artırılması ile son zamanlarda yaygınlaşan "kadına karşı şiddet" sorunun çözüme kavuşturulması hedeflenmiş, kadınların "kasten yaralama" suçu yönünden vücut dokunulmazlığının özellikle korunması ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmıştır.
Yasa koyucu cinsiyet esasına dayalı bir düzenleme yapmış, yaş konusunda herhangi bir sınırlama getirmemiş, cinsiyeti kadın olanları "zayıf ve kırılgan" olmasından dolayı korumak istemiştir. Bu hususun, Türkiye Büyük Millet Meclisi 10-11-12 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul tutanaklarına da, "...kadınların güçsüz görüldükleri için şiddete uğradıkları, bu düzenleme ile önleneceği...." şeklinde yansıdığı görülmektedir.
On sekiz yaşını doldurmuş her dişi bireyin "kadın" olarak, on sekiz yaşından küçük bireylerin ise cinsiyet ayrımı yapılmaksızın "çocuk" olarak kabul edilmesi, toplumun sosyo-kültürel yapısına ve düzenlemenin temel amacına uygun olmayan (basit yaralama "veya basit tehdit" suçunun mağduru olup, yetişkin bireye göre yaşının küçüklüğü nedeniyle daha da zayıf durumda olan ve nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan bir bireyin yasal düzenlemenin korumasından faydalanamaması gibi) sonuçlar ortaya çıkarma ihtimalini taşımaktadır.
12/05/2022 tarihli 7406 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile TCK 86/2. maddesine eklenen "suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz" şeklindeki değişiklik ve buna göre temel cezanın alt sınırının artırılması ile son zamanlarda yaygınlaşan "kadına karşı şiddet" sorunun çözüme kavuşturulması hedeflenmiş, kadınların "kasten yaralama" suçu yönünden vücut dokunulmazlığının özellikle korunması ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmıştır. Yasa koyucu cinsiyet esasına dayalı bir düzenleme yapmış, yaş konusunda herhangi bir sınırlama getirmemiş, cinsiyeti kadın olanları "zayıf ve kırılgan" olmasından dolayı korumak istemiştir. Bu hususun, Türkiye Büyük Millet Meclisi 10-11-12 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul tutanaklarına da, "...kadınların güçsüz görüldükleri için şiddete uğradıkları, bu düzenleme ile önleneceği...." şeklinde yansıdığı görülmektedir. On sekiz yaşını doldurmuş her dişi bireyin "kadın" olarak, on sekiz yaşından küçük bireylerin ise cinsiyet ayrımı yapılmaksızın "çocuk" olarak kabul edilmesi, toplumun sosyo-kültürel yapısına ve düzenlemenin temel amacına uygun olmayan (basit yaralama "veya basit tehdit" suçunun mağduru olup, yetişkin bireye göre yaşının küçüklüğü nedeniyle daha da zayıf durumda olan ve nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan bir bireyin yasal düzenlemenin korumasından faydalanamaması gibi) sonuçlar ortaya çıkarma ihtimalini taşımaktadır.
Cinsiyet esasına dayalı bu değişikliğin Anayasadaki "eşitlik" ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek, Türk Ceza Kanunu’nun; 86. maddesine 31/3/2005 tarihli ve 5328 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (2) numaralı fıkraya 12/5/2022 tarihli ve 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle eklenen ikinci cümlenin ve 106. maddesinin (1) numaralı fıkrasına 7406 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen ikinci cümlenin, Anayasa’nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep edilmiş, Anayasa Mahkemesinin 05/01/2023 tarih ve 2022/117 Esas, 2023/4 Karar sayılı kararında özetle, "Kurallarla kasten yaralama ve tehdit suçları bakımından mağdurun kadın olması cezayı ağırlaştıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla söz konusu suçların mağdurlarının kadın olması hâlinde bu suçların faillerinin daha fazla ceza almasının öngörülmesi suretiyle cezaların mağdura göre farklı uygulandığı görülmektedir. Kasten yaralama ve tehdit suçlarının mağduru olan "kadınlar" ile aynı suçların mağduru olan "erkeklerin" durumları benzer olup karşılaştırılmaya müsait olduğu açıktır. Eşitlik ilkesinin gereği olarak karşılaştırılmaya müsait olan benzer durumdaki kişilerin bir kısmı lehine getirilen farklı düzenlemenin bir ayrıcalık niteliğinde olmaması için nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekir. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alına kişinin dokunulmazlığı hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi bakımından devlete pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Bu bağlamda herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla devletin birtakım tedbirler alması gerekir. Kurallarla temel cezaların alt sınırlarının daha yüksek belirlenmesiyle kadınların kasten yaralama suçu yönünden vücut dokunulmazlığının, tehdit suçu yönünden ise karar verme ve hareket etme özgürlüğünün özellikle korunmasının ve bu mağdurlar yönünden caydırıcılığın sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Benzer durumda olanlara farklı muamele yapılmasının nesnel ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığının veya farklı muamele öngörülebilmesinin hangi dereceye kadar mümkün olacağının değerlendirilmesinde kanun koyucunun belirli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ayrıca ceza siyaseti söz konusu olduğunda kanun koyucunun takdir yetkisi daha geniştir. Kanun koyucunun ülkemizde yaygın hâle geldiğini değerlendirdiği kadına karşı şiddet sorununun çözülmesi amacıyla itiraz konusu kuralları ihdas ettiği, bu bağlamda kadının erkeğe kıyasla kasten yaralama ve tehdit suçları yönünden daha kırılgan olmasından hareket ettiği anlaşılmıştır. Başka bir ifadeyle kadına karşı şiddet kavramı teknik ve dar anlamda kullanılmamıştır. Kurallarla, salt kadının toplumsal cinsiyet algısı nedeniyle uğradığı değil, saiki ne olursa olsun kadına yönelik her türlü şiddet önlenmek istenmiştir. Anayasa’nın 17. maddesiyle devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin ifası amacıyla kanun koyucunun kadına karşı şiddet ve tehdit suçlarında cezanın altı sınırının artırılmasına dair düzenleme yapmasında devletin toplumsal ihtiyaçları karşılamak için farklı muamelede bulunma konusunda sahip olduğu takdir yetkisinin sınırlarının aşılmadığı" değerlendirilmiştir. Bu itibarla itiraz konusu kuralların nesnel ve makul bir temele dayandığı kanaatine varılmıştır." şeklinde açıklanan gerekçede de, düzenlemenin "kadın-erkek" cinsiyet esasına dayalı olduğu belirtilmiş, çocuklar yönünden eşitlik ilkesine aykırılıktan bahsedilmemiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; Türkiye Cumhuriyeti nüfus kaydının cinsiyet bölümünde "kadın" yazan, on sekiz yaşını doldurmuş veya doldurmamış olan tüm bireylerin bu düzenleme kapsamında "kadın" olarak kabul edilmesi ve herhangi bir yaş sınırlaması yapılmadan tüm kadınlar yönünden düzenlemenin uygulanması gerektiği ve bu yönde verilen kararların usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 12/05/2022 tarihli 7406 sayılı yasanın 3. maddesi ile TCK'nın 86/2. maddesine eklenen "suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz" şeklindeki düzenlemenin uygulanmasına ilişkin Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri kararları arasındaki uyuşmazlığın, 5235 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07/12/2023 tarih ve 2023/1125 -2406 E.K sayılı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 07/12/2023 tarih ve 2023/659-2023/1877 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 14/12/2023 tarih ve 2023/2822-3763 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesinin 29/02/2024 tarih ve 2024/472-437 E.K sayılı, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15/02/2024 tarih ve 2024/349-397 E.K sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 22/02/2023 tarih ve 2022/2963- 2023/696 E.K sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 03/07/2023 tarih ve 2023/794-2023/1304 E.K sayılı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06.02.2024 tarih ve 2023/1761- 2024/133 E.K sayılı kararlarındaki görüş ve kabul doğrultusunda giderilmesi arz ve talep olunur." şeklinde görüş bildirmiştir.
III. GEREKÇE
1. 5237 sayılı Kanun’un 86. maddesinin 2. fıkrasına 12.05.2022 tarihli 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile “Bu suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.” cümlesi eklenmiş ve bu değişiklik 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Değişikliğin yürürlüğe girmesi üzerine yürürlük tarihinden sonra kasten yaralama suçunun "daha az ceza gerektiren nitelikli hali" olan 5237 sayılı Kanun'un 86/2. maddesi uygulamasında bölge adliye mahkemesi ceza daireleri arasında uyuşmazlık oluşmuş ve anılan uyuşmazlığın Yargıtay tarafından giderilmesi talep edilmiştir.
2. Kasten yaralama suçunun mağduru kişi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandığı takdirde suç faili 5237 sayılı Kanun'un 86/2. maddesi uyarınca dört aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıyla cezalandırılacak, mağdurun "kadın olması durumunda ise verilecek ceza altı aydan az olamayacaktır. 5237 sayılı Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 6. maddesinde "Kadın" ile ilgili bir tanımlama yapılmadığından "kadın" kavramının hangi çerçevede kabul edileceği yargısal kararlar ile mümkün olacaktır.
3. Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğü ile ilgili 05.05.1926 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 825 sayılı Ceza Kanunu'nun Mevkii Meriyete Vazına Müteallik Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasında "Alelıtlak kızlar kadın tabirinde dahildir." açıklamasıyla kadın tabirinin cinsiyet olarak uygulanması gerektiği açıkça kabul edilmiştir.
2. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun tasarısında meclise sunulan metinde Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin 3. bendinde "kadın" tabiri tanımlanmış ve "Kadın: Bu deyim kızları da kapsar." şeklinde cinsiyetin öne çıkarıldığı görülmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. Dönem ve 2. Yasama yılında görüşülen Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunda (1/593) Adalet Komisyonunun kabul ettiği maddelerin gerekçeleri incelendiğinde, 5237 sayılı Kanun'un 6. maddesinde kanunda kullanılan bazı kavramların tanımlandığı, maddenin tasarıdaki sistematiğinin değiştirildiği, eşitlik ilkesiyle bağdaşmaması nedeniyle "kadın" tanımının tasarı metninden çıkarıldığı belirtilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus "kadın" tabirinin içeriği ile ilgili bir tartışmanın olmamasıdır. Komisyon tarafından kanunda "erkek" tabiri tanımlanmadığından "kadın" tabirinin tanımlanması eşitlik ilkesi ile bağdaştırılmamış, bu nedenle "kadın" tabiri metinden çıkartılmıştır.
5237 sayılı Kanun'un metninde "erkek" tabirinin kullanıldığı tek madde, Kanun'un 101. maddesinde düzenlenen "Kısırlaştırma" suçudur. Anılan maddede bir erkek ya da kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimsenin cezalandırılacağı kabul edilmiş, kanun metninde veya gerekçesinde erkek ya da kadının yaşı ile ilgili bir belirleme yapılmamıştır. Kısırlaştırma suçunun oluşabilmesi erkek ya da kadının kısırlaştırılması ile mümkün kılınmıştır. Kanun tasarısında "kadın" tabirinin yapılmasına rağmen "erkek" tabirinin yapılmaması bu nedenle eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacaktır.
3. Uyuşmazlık konusu kasten yaralama suçu ile sınırlı olsa da uyuşmazlık giderilirken kadına karşı kasten öldürme suçu ile ilgili düzenlemede dikkate alınmalıdır. Şöyle ki; kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile kasten öldürme suçunun “kadına” karşı işlenmesi de nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Maddenin gerekçesine göre, şiddetin en yaygın biçimlerinden biri olan kadına yönelik şiddet, sadece şiddete maruz kalan kadın üzerinde değil toplumun tamamı üzerinde olumsuz etkiler doğurması sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de mücadele edilmesi gereken problemli bir alan olarak varlığını sürdürmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle korunmak istenen hukuki değerlerin başında, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğünün korunması hakkı gelmektedir. Maddeyle, 5237 sayılı Kanun’un 82. maddesinin 1. fıkrasında değişiklik yapmak suretiyle, kadına karşı şiddet eylemleriyle daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi hali bu suçun nitelikli halleri arasına alındığı vurgulanmıştır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’e göre erişkin dişi insana “kadın” denir. 7406 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının “f” bendinin 27.5.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra kadına karşı işlenen kasten öldürme suçlarında bu bendin uygulanması gerekmektedir. “Kadın” kelimesinin sözlük karşılığı “erişkin dişi insan” olsa da anılan bendin uygulanabilmesi için dişi insanın erişkin olmasına lüzum bulunmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesinin 1. fıkrasına göre kişilik çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar. Bu nedenle bir insanın anne karnından sağ olarak tamamen doğduğu andan itibaren yaşam hakkı başlamaktadır. Dişi bir insanın yaşam hakkı, sağ olarak doğduğu andan itibaren 5237 sayılı Kanun'un 82/1-f maddesi ile korunmaktadır. Bu çerçevede anılan bendin uygulanabilmesi için dişi bir insanın erişkin olmasına lüzum bulunmamaktadır. Nitekim Kanundaki değişiklik öncesinde de gebe olduğu bilinen kadının öldürülmesi durumunda kadının yaşı bir önem taşımaksızın Yargıtay tarafından uygulanmıştır.
4. Kadına karşı işlenen suçların ağırlaştırıldığı 7406 sayılı Kanun’un genel gerekçesine göre; toplumsal barışı korumak ve suç işlenmesini önlemek, Türk Ceza Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amaçları arasında sayılmıştır. Suç için öngörülen ceza miktarları ile güvenlik tedbirleri; ceza hukukunun evrensel ilkeleri ve anayasal kurallara aykırı olmamak kaydıyla, Ülkenin sosyal ve kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın ihtiyaçları gibi unsurlar dikkate alınarak oluşturulan ceza politikasına göre belirlenmektedir. Bu bağlamda, hangi suça ne ölçüde ceza verileceği ve hangi hususların ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edileceği, izlenen suç ve ceza politikası gereğince yasama erkinin takdirindedir. Yasama organının takdir yetkisini kullanırken ölçülülük ilkesine uygun davranması gerekmektedir. Suç ve ceza dengesinin adalete uygun olarak belirlenmesinde; suçun kişi ve toplum üzerindeki etkisi, işlenme oranındaki artış veya azalış, fail ve mağdurun özellikleri ile ortaya çıkabilecek zararın ağırlığı gibi faktörler dikkate alınmalıdır.
5. Yukarıda açıklandığı üzere, kanunun gerekçesi dikkate alındığında kadına karşı işlenen suçlarda herhangi bir kısıtlama yapılmamıştır. 7406 sayılı Kanun kadına karşı her türlü şiddetin önlenmesi için çıkartılmış, şiddet gören kadının yaşı kanun koyucu tarafından önemli görülmemiştir. Bu nedenle 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 86. maddesinin 2. fıkrasına eklenen son cümlenin 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra anılan suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın altı aydan az olamayacağına ilişkin düzenleme değerlendirilirken, suç mağdurunun herhangi bir yaş sınırlaması olmaksızın kimlik belgesinde “kadın” olarak tescil edilen tüm kadınlar olarak belirlenmesi gerektiği kabul edilmiştir.
IV. KARAR
1. Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 20.05.2024 tarih ve 2024/3 sayılı kararı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.09.2024 tarih ve 2024/70889 sayılı görüşüne uygun olacak şekilde; UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ TALEBİNİN KABULÜNE,
2. 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 86. maddesinin 2. fıkrasına eklenen son cümlenin 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra anılan suç değerlendirilirken herhangi bir yaş sınırlaması olmaksızın kimlik belgesinde “kadın” olarak tescil edilen tüm kadınların mağdur olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin kararları doğrultusunda 5235 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca ceza daireleri arasındaki UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİNE,
3. Karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Dairelerine bildirilmek üzere Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine gönderilmesine,
Dava dosyasının Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.03.2025 tarihinde evrak üzerinden oybirliği ile 5235 sayılı Kanun'un 35. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kesin olarak karar verildi.