Logo

1. Ceza Dairesi2024/8047 E. 2025/1751 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın kasten öldürme suçundan mahkumiyetine ilişkin Yargıtay kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olduğu, delillerin hükümde tartışıldığı ve sanığın eyleminin sabit olduğu gözetilerek yerel mahkemenin mahkumiyet kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi

SAYISI : 2024/63 E., 2024/352 K.

SUÇ : Kasten öldürme

HÜKÜM : Mahkûmiyet

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Bozma

Sanık hakkında bozma üzerine verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286/1 ve 307/3. maddeleri uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1 maddesi gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 20.09.2023 tarihli ve 2022/1-195 Esas, 2023/450 Karar sayılı bozma ilâmı üzerine verdiği, 12.09.2024 tarihli ve 2024/63 Esas, 2024/352 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilerek dava dosyası 5271 sayılı Kanun’un 307/3. maddesi uyarınca doğrudan temyiz merciine gönderilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

1. Katılan vekilinin temyiz sebepleri özetle; sanığın üzerine atılı suçtan üst hadden cezalandırılması gerektiğine ilişkindir.

2. Sanık müdafiinin temyiz sebepleri özetle; sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine ilişkindir.

III. GEREKÇE

1. Oluşa ve dosya kapsamına göre sanığın eylemini bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla gerçekleştirdiğine dair her türlü şüpheden uzak inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından tebliğnamenin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eksik incelemenin bulunmadığı, alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç vasfı ile yargılama sonucunda oluşan kanaat ve takdire göre ceza yaptırımının yasal bağlamda ve gerekçesi gösterilerek belirlendiği, takdiri indirimin Mahkemenin takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmamasına karar verildiği anlaşıldığından katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

IV. KARAR

Gerekçe bölümünde yer alan (2) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin, 12.09.2024 tarihli ve 2024/63 Esas, 2024/352 Karar sayılı kararında katılan vekili, sanık müdafiinin temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/4. maddesi uyarınca Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

06.03.2025 tarihinde karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dosyanın incelenmesinde;

Maktul ...’un 07.02.2008 tarihinde evden ayrıldıktan sonra bir daha dönmemesi üzerine 08.02.2008 tarihinde eşi tarafından kayıp başvurusunda bulunulmuş 01.03.2008 tarihinde ... isimli bir şahıs jandarmayı arayarak bir ceset olduğuna dair ihbarda bulunmuş, Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun, 22.12.2008 tarihli raporuna göre maktulün öldürüldükten sonra elleri ve başının kesildiği ölüm sebebinin saptanamadığı zira ölüm zamanının da tespit edilemediği bildirilmiştir.

Yapılan soruşturma sonunda 2008/93 soruşturma, 2012/61 karar sayılı, 08.08.2012 tarihli ek kararıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, bu kararın kesinleştiği, sanık hakkındaki kesinleşmiş takipsizlik kararının 21.06.2019 tarihli ve 2019/107 değişik iş sayılı kararı ile Cumhuriyet savcısının talebi üzerine kaldırıldığı ve kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonunda kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Kanun’un 81/1, 53/1-2-3, 58/6 ve 63. maddeleri gereğince müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen olayda;

Maktulün cesedine ulaşıldıktan sonra yapılan soruşturma sırasında sanığın telefonlarının 3 ay süreyle dinlendiği, ancak sanığın bu suçu işlediğine dair delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, 2019 yılında başka bir yerde kemikler bulunduğundan bahisle takipsizlik kararının kaldırılarak kamu davası açıldığı, adam öldürmeye ilişkin dosya içerisinde mevcut delil olarak kabul edilen beyanların görgüye dayalı olmadığı, rüyalara ve duyuma dayalı olduğu, birden fazla beyanları alınan tanıkların beyanları arasında tutarlılık bulunmadığı, çelişkilerle dolu olduğu, dinlenen gizli tanıkların dahi ifadelerinin olayın çözümünde yeterli somut bilgi içermediği, maktulün ölüm tarihinin kesin olarak tespit edilemediği, HTS kayıtlarının 08.03.2008 tarihine ait olup, olayı aydınlatmada yeterli bulunmadığı, sanık ile maktul arasında öldürmeye varacak nitelikte husumetin belirlenemediği, mahkemeyi mahkûmiyet hükmüne götüren, gerekçede değinilen bulguların, şüpheyi ortadan kaldıracak güçte bulunmadığı anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamı incelendiğinde görgüye dayalı bilgi içermeyen halk arasındaki dedikoduları dillendiren ve kendi aralarında tutarlılık arzetmeyen tanık beyanları dışında delil bulunmadığı, Ceza Genel Kurulunca da mevcut delillerle mahkûmiyet kararı vermenin mümkün olmadığı tespit edilerek kararın eksik incelemeden bozulduğu, eksik inceleme sonucunda dosyaya herhangi yeni bir delilin sunulmadığı anlaşıldığından şüpheden uzak mahkûmiyetine yetecek kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi nedeniyle sanığın beraatine karar verilmesi düşüncesiyle kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama düşüncesine katılmıyorum.