Logo

1. Hukuk Dairesi2020/3238 E. 2022/103 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın, davalı oğluna yaptığı taşınmaz devrinin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini ispatlayamaması ve mirasbırakanın ölümüyle geriye başka taşınmazlar da bırakmış olması, davalının ise taşınmazları devralmasının ardından işletme borçlarını yapılandırarak ticari faaliyete devam etmesi gibi olgular gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11/01/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen davacı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan ...’un maliki olduğu 1359 ada 35 parsel sayılı taşınmazdaki 2, 4, 5, 6 ve 7 no’lu bağımsız bölümleri davalı oğluna satış göstererek temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, kardeşi ...’in beyaz eşya ticaretinden kaynaklanan borçları nedeniyle mirasbırakanın dava konusu taşınmazları üzerine ipotek tesis edildiğini, mirasbırakanın yardım talebi üzerine kardeşi ...’e ait borçları üstlenerek ödediğini, bu şekilde taşınmazların icra kanalıyla satışının önlendiğini, mirasbırakanın da dava konusu bağımsız bölümleri ipotek yüklü olarak devrettiğini, devrin karşılıksız olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Sivas 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/11/2017 tarihli ve 2015/397 E., 2017/949 K. sayılı kararıyla; davalının, kardeşi ...’in borçlarını ödediği ve ipotek yüklü dava konusu taşınmazların icra yoluyla satışını engellediği, mirabırakanın temlikte haklı ve makul gerekçesinin bulunduğu, mal kaçırma iradesinin olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili, delil listesinde bildirdiği bir kısım delillerin toplanmadığını, dayanılan yazılı belgelere rağmen tanık beyanlarına itibar edilerek karar verildiğini, dava konusu taşınmazların keşfen saptanan değerleri ile resmi senette gösterilen değerleri arasında fahiş fark bulunduğunu, mirasbırakanın tüm mirasçıları arasında bir paylaşım yapmadığını, emekli aylığı alan ve bankada parası bulunan mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı

olmadığını, davalı savunmasının yazılı belgeler ile çürüdüğünü, davalının kendi işletmesinden kaynaklanan borçları ödediğini ileri sürerek, hükmün kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.2. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğunu, ancak dava konusu taşınmazlarda davacının miras payına isabet eden 152.812,50 TL üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, bu yönden hükmün düzeltilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25/06/2020 tarihli ve 2018/1604 E., 2020/677 K. sayılı kararıyla; dava konusu bağımsız bölümlerin birleştirilerek davalı tarafından beyaz eşya ticareti yapmak suretiyle kullanıldığı, Arçelik A.Ş. vekilinin cevabi yazılarına göre davalı savunmasının doğrulanmadığı, aksine davalının kendi işletmesinden kaynaklı borçları ödediği, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun toplanan delillerle kanıtlandığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne, kabule göre de davalı vekilinin istinaf başvurusunda haklı olduğuna karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, cevap dilekçesinde ileri sürdüğü savunmaları tekrar ederek, özellikle; kardeşi ...’in borçlarını ödemesi nedeniyle dava konusu taşınmazların kendisine devredildiğinin sunulan belgeler ve davalı tanık beyanları ile kanıtlandığını, tanık beyanlarının hatalı değerlendirildiğini, karara esas alınan tanık ...’un beyanlarının bir bütün halinde yorumlanmadığını, tanık ...’in mirasçı ve dava neticesinde hak sahibi olabilecek kişilerden olduğundan beyanlarına itibar edilemeyeceğini, mirasbırakanın ölümü ile geriye 45 parça taşınmaz bıraktığını, mal kaçırma amacıyla hareket etmiş olması halinde bu taşınmazları da devredebileceğini, ancak devretmediğini, ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın iddiasını ispat edemediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1939 doğumlu mirasbırakan ...’un 13/07/2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak 1988 yılında ölen ilk eşi ...’den olma davacı oğlu ..., davalı oğlu ..., dava dışı çocukları ... ve ... ile 1989 yılında evlendiği ikinci eşi dava dışı ...’yi bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 1359 ada 35 parsel sayılı taşınmazdaki 2, 4, 5, 6 ve 7 no’lu dükkanları 21/10/2010 tarihli ve 11585 yevmiye no’lu akitle, Arçelik A.Ş. lehine 16/11/2007 tarihinde 500.000,00 TL üzerinden tesis edilen ipotekle yüklü olarak, davalı oğlu ...’e 133.400,00 TL bedelle satış yoluyla temlik ettiği, dava konusu bağımsız bölümlerin fiili olarak birleştirilmek suretiyle uzun süredir beyaz eşya dükkanı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

3.3.2. Getirtilen tapu kayıtlarından, mirasbırakanın ölümü ile geriye tarla, kerpiç ev, arsa, bağımsız bölüm vs. niteliğinde tam ya da paydaş olduğu 45 adet taşınmaz bıraktığı, taşınmazların 20/09/2012 tarihinde tüm mirasçılara payları oranında intikal ettiği saptanmıştır.

3.3.3. "Hakim, davada hangi (çekişmeli) vakıaların ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusu ile karşılaşır; buna, ispat yükü denir. Kendisine ispat yükü düşen taraf için, bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisinin ispat etmesi gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) o vakıayı mutlaka ispat etmesini isteyemez. Bilakis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir. …Buna karşılık, gösterilen delillerin hakime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır. İşte, ispat yükü, bu hal için önemlidir." (Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. I, 2. Bası, Ankara 2021, s. 619-620)

3.3.4. Eldeki davada, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla devir yaptığını ileri süren davacı taraf olup, iddia edilen vakıanın kabulü halinde davacı lehine hak oluşacağı, o halde ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davalı tarafın delil toplatarak ispat yükünü üzerine almadığı, davacı tarafın ispatını zorlaştırmaya çalıştığı ortadadır.

3.3.5. Yukarıda yer verilen olgular, yasal düzenleme ve bilimsel görüş ile dosya kapsamındaki deliller birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın ölümü ile geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bıraktığı, mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmak istemesi halinde tüm malvarlığını ya da büyük bir kısmını kaçırmaya çalışacağı, ne var ki bu şekilde hareket etmediği, dinlenen tanık beyanları uyarınca; mirasbırakanın çocukları ile arasının iyi olduğu, birini diğerine üstün tutmasını gerektirecek bir nedeninin bulunmadığı, tarafların dava dışı kardeşi ...’in dava konusu dükkanlarda temlik öncesinde Arçelik A.Ş. bayiliği yaptığı, mal temininin güvencesi olarak şirket lehine ipotek tesis edildiği, ...’in işlerinin bozulması ve piyasaya borçlanması üzerine mirasbırakanın işletmenin devamını sağlayabilmek için dava konusu dükkanları davalıya devrettiği, davalının da o dönem işletmeden kaynaklı borçları yapılandırarak mal temini ve satımına devam ettiği, bu nedenle mirasbırakanın mal kaçırma amacından bahsedilemeyeceği, 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için mirasbırakanın iradesinin mal kaçırma amacına matuf olduğunun kanıtlanması gerektiği, ne var ki ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın bu hususu kanıtlayamadığı anlaşılmıştır.

3.3.6. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.