"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08/02/2019 tarihli ve 2014/255 Esas 2019/38 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 13/01/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı Bilnam İşletmecilik ve Ticaret Ltd.Şti temsilcisi ile temyiz edilen davalı ...vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen dahili davalılar ... T.A.Ş. v.d. vekilleri gelmediler, Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin, ... Şirketler Grubu bünyesinde bir şirket iken, ortaklar kurulunca 09.10.2008 tarihinde alınan karar uyarınca grup bünyesinde yer alan şirketlerin ortaklar arasında paylaştırılması süreci başlatıldığını, bu paylaşmaya esas olarak karşılıklı hisse devirleri, taşınmaz devirleri, araç ve menkul devirleri gerçekleştirildiğini, tüm paylaşım sonrasında nihai denkliğin sağlanması için ortaklardan birinin diğerine yapacağı nakit ödeme şartlarını ve sair edimlerini düzenleyen yazılı bir protokol yapılması hususunda sözlü mutabakata varıldığını, bu kapsamda şirketin maliki olduğu 17, 22, 72, 73, 74, 282 ve 283 parsel sayılı taşınmazların davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, anılan protokolün yapılacağı inancı ve saiki ile hareket edildiğini, ancak ortak çalışma sonucu tasfiyeye ilişkin hazırlanan protokolün hâkim ortaklardan olan davalının eşi ... tarafından imzalanmadığını, bu konuda gönderilen ihtarların da sonuçsuz kaldığını, taşınmazların bedellerinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline, olmadığı takdirde dava konusu taşınmazların rayiç bedeli olarak 350.000,00 TL ile tapu devir işlemleri için ödenen 10.000,00 TL olmak üzere toplam 360.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...cevap dilekçesinde; Mahkemenin 2009/281 Esas sayılı dosyasının eldeki dava bakımından derdest dava niteliğinde olduğunu, hile iddiası yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, yapılan temliklerin tarafların iradesine uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; dahili davalı ..., taşınmazları tapu kaydına güvenerek iyi niyetle satın aldığını, ihtiyaç nedeniyle de 12.08.2015 tarihinde ... ...’a sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Dahili davalı ... ..., davaya cevap vermemiştir. Dahili Davalı ... T.A.Ş., dava konusu taşınmazlardan 282 parsel sayılı taşınmaz üzerine 29.03.2012 tarihli 2192 yevmiye nolu işlemle ipotek tesis edildiğini, işlemin TMK 1023. maddesi uyarınca tapu kaydına güvenerek yapıldığını ve iyi niyetli olunduğunu belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, hile iddiasının ispatlanamadığı, dava konusu taşınmazların ... Şirketler Grubuna dahil şirketlerin ve mal varlıklarının tasfiyesi ve paylaşımı amacıyla davalı ...’a devredildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 26/03/2013 tarih ve 2012/11308 E., 2013/4245 K. sayılı kararıyla; “...O halde, dava konusu 17 ve 22 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiye temlik edilmesi nedeniyle HUMK.'un 186. maddesi (6100 sayılı HMK.'nun 125. maddesi) hükmü uyarınca davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceklerinin sorulması ve bu yöndeki usulü eksikliğin giderildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekeceği açıktır.
Diğer taraftan; bilindiği üzere, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine husumet yöneltilmek suretiyle açılır. Somut olayda; dosya kapsamı ve yukarıda açıklandığı şekilde dava konusu 72, 73, 74, 282 ve 283 parsel sayılı taşınmazların davalı ... tarafından dava tarihinden önce dava dışı kişiye temlik edildiği sabit olup, kayıt maliki ... ...’a yönelik bir dava açılmadığına göre Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteğinin anılan taşınmazlar bakımından reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, davacının hata, hile ve gabin iddiası ile açtığı davada tazminat isteğinde de bulunduğu gözetildiğinde, bu isteği yönünden Mahkemece, yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, davacıya tanıklarını bildirmesi için imkan tanınması, tanıkların bildirilmesi halinde usulüne uygun davetiye gönderilerek taraf tanıklarının dinlenmesi, taraflar arasında ... Şirketler Grubunun tasfiyesi süreci ile ilgili varlığı bildirilen görülmekte olan diğer dava dosyalarının Mahkemesinden istenip incelenmesi, böylece, dava konusu 72, 73, 74, 282 ve 283 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacının tazminat isteğine yönelik gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan delillerin, dinlenecek tanık beyanları ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile noksan soruşturmayla yetinilerek, davacıya tanıklarını bildirme ve dinletme imkanı da tanınmadan yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; davalı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 29/04/2014 tarih ve 2013/20260 E., 2014/8930 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Marmaris 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/02/2019 tarihli ve 2014/255 Esas 2019/38 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, toplanan deliller ve tanık anlatımlarına göre temliklerin hata, hile ve gabin ile yapıldığı iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
... Şirketler Grubunun hakim ortakları olan Necmettin Aydın ve davalının eşi ...’ın ortaklıklarını sona erdirme kararı aldıklarını, bu karar gereğince de gruba ait şirketlerin ortaklar arasında paylaşılma sürecinin başlatıldığını, bu paylaşım için de karşılıklı olarak şirketlerdeki hisseler ile bazı taşınmazlar, menkul ve çeşitli araçların devir ve teslimlerinin yapıldığını, bu paylaşım nedeniyle nihai denkliğin sağlanması için ortaklardan birinin diğerine yapacağı nakit ödeme şartlarını ve sair edimlerini düzenleyen yazılı bir protokol çalışmasının da paralel olarak yürütüldüğünü, dava konusu tüm devirlerin de tasfiye süreci gereği yapılmış olup, devirlerin taraflar arasında hazırlanan tasfiye protokolünün imzalanacağı inancı ve saiki ile gerçekleştirildiğini, ancak tapu devirlerine rağmen hazırlanan “... Şirketler Grubu Ortaklığı Tasfiye ve Şirket Hisse Devir Sözleşmesi”başlıklı sözleşmenin davalının eşi ... tarafından imzalanmadığını, davalı tarafça hileli hareket edilerek başından beri bu sözleşmenin imzalanacağı inancı yaratılarak devirlerin sağlandığını, tapu devirleri tamamlandığında ise hisse devir sözleşmesinin imzalanmadığını, ...’ın tasfiye protokolünü imzalamayarak kötü niyetli hareket ettiğini,taşınmazların bedel alınmadan devredildiğini, tanık beyanları ile de iddianın ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hata, hile ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV.3) numaralı bendinde yer verilen mahkeme kararının gerekçesinde belirtilen yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ...vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 26,30-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.