"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptal-tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvuru esastan reddedilerek kesin olmak üzere karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 22.09.2021 tarihli ek karar ile verilen hükmün kesin nitelikte olduğu, temyiz kabiliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiş, ek karar davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; eşinin vefatı sonrasında yeniden evlenmesi nedeniyle davalıların yaptığı baskı ile dava dışı kooperatife ilişkin üyeliğini davalı oğlu ...’e diğer davalılara da pay verilmek koşuluyla devrettiğini, davalı ...’in taşınmazı diğer davalılarla birlikte eşit paylı olarak tapuya tescilini sağladığını, oğlu ...mirasçıları dışındaki diğer evlatları tarafından taşınmazda lehine intifa hakkı kurulduğunu, davalıların zaman içinde kendisine kötü davranışlar sergilediğini, maddi sıkıntı yaşaması nedeniyle tapunun iadesini istediği halde iade edilmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini veya taşınmaz rayiç değerinin davalılardan alınmasını, olmadığı takdirde tarafından ödenen bedellerin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca belirlenecek miktarın işleyen faizi ile birlikte davalılardan alınmasını istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçelerinde; zamanaşımı def’i ile beraber dava konusu taşınmaz dışında mirasbırakan annelerinden taraflarına intikal eden taşınmazdaki paylarını davacı babalarına devrettiklerini, onun da anılan taşınmazı evlilik dışı birlikte yaşadığı üçüncü kişiye devrettiğini, ayrıca davacının maddi mağduriyetini gidermek amacıyla intifa hakkını devrettiklerini, kötü davranış sergilemediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.12.2017 tarihli ve 2016/451 E. 2017/518 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından oğlu ...'e yapılan kooperatif hissesi devrinin devir sözleşmesinde bir bedel kararlaştırılmadan yapılmış olması nedeniyle hangi amaçla yapıldığının belli olmadığı, davalıların taşınmaz üzerindeki hisselere sahip olurken babalarına bir bedel ödediklerini iddia etmedikleri, bu durumda somut olayın şartlarına göre hisse devrinin sebebinin ve amacının
bağışlama olduğu, bağışlama borcunun ifasından sonra bağış konusunun geri alınabilmesinin ancak TBK'nın 295. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlı olduğu, sunulan ceza dosyalarında lehine bağışlamada bulunulan davalı ... tarafından gerçekleştirilmiş bir saldırı olmadığı, tam tersine davacı tarafından gerçekleştirilen saldırıların olduğu, davalılardan ...'in davacıya hakaret suçundan ceza aldıysa da, bu davalının bağışlanan olmadığı, bağışlanan Tahir İpek’in mirasçısı olması nedeniyle pay sahibi olduğu anlaşılmakla bağıştan rücû koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalıların davacıya karşı gerçekleştirdikleri cezai nitelikteki eylemler nedeniyle TBK'nın 295. maddesinde öngörülen bağıştan rücu koşullarının oluştuğunu, özellikle davalı ...’in davacıya karşı hakaret suçundan ceza aldığı nazara alınarak tapunun iptal ve tescili gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.04.2021 tarihli ve 2019/1728 E. 2021/673 K. sayılı kararıyla; davanın bağıştan rücu hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğunu, dosya arasına alınan ceza dosyalarından yararlarına bağış yapılan ..., ..., ... ve ...tarafından davacıya karşı bir eylemin bulunmadığı gibi anılan dosyalarda sanık olarak davacının yer aldığı, her ne kadar davalılardan ... davacıya hakaret suçundan ceza aldıysa da, bu davalının bağışlanan olmadığı, bağışlanan Tahir İpek’in mirasçısı olması nedeniyle pay sahibi olduğu, TBK’nın 295 ve devamı maddelerinde bağıştan rücu koşulları arasında bağışlamanın gerçekleşmesinden sonra bağışlayanın ekonomik sıkıntıya düşmesinin sayılmadığı, İlk Derece Mahkemesince de bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasının yerinde olduğu gerekeçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan ret edilerek kesin olmak üzere karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 22.09.2021 tarihli ek karar ile verilen hükmün kesin nitelikte olduğu, temyiz kabiliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemece taşınmazın değeri keşfen belirlenmeksizin karar verildiğini, taşınmazın gerçek değerinin dava dilekçesinde gösterilen ve harçlandırılan değerin çok üzerinde olduğunu bu nedenle ek kararın kaldırılarak temyiz incelemesi yapılması gerektiğini, esas yönünden ise, davalıların davacıya karşı gerçekleştirdikleri cezai nitelikteki eylemler nedeniyle TBK.'nın 295. maddesinde öngörülen bağıştan rücu koşullarının oluştuğunu, özellikle davalı ...’in davacıya karşı hakaret suçundan ceza aldığı nazara alınarak tapunun iptal ve tescili gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295. maddesinde, "Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir.
1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse. "
3.3. Değerlendirme
3.3.1 Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 10.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı ve yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın değeri keşfen saptanmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2 Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
3.3.3 Aynı Yasa'nın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
3.3.4 Harçlar Kanunu'nun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
3.3.5 Hal böyle olunca, taşınmaz başında keşif yapılarak Harçlar Kanunu'nun 16. Maddesi uyarınca taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 30.04.2021 tarihli asıl kararı ile ve 22.09.2021 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.