"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23/05/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nın dava konusu 4274 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki payını alacaklıları sebebiyle borçlarını ödeyemez hale geleceğinden korkarak ablası olan davalıya sonrasında geri verilmek şartıyla bedelsiz olarak satış suretiyle suretiyle temlik ettiğini, daha sonra mirasbırakanlarının çevreye olan tüm borçlarını ödediğini, ancak davalının taşınmazdaki payı iadeye yanaşmadığını ileri sürerek, mirasbırakanları tarafından davalıya devredilen payın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, davacıların inançlı işlem ididasının doğru olmadığını, iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem iddiasının yazılı delille ispatlanamadığı, davacıların yemin deliline de dayanmaktan vazgeçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konu işlemin mirasbırakan babaları ile davalının kardeş olmaları ve birbirlerine duydukları güven sebebiyle ayrıca yazılı belge düzenlenmediğini, kardeşler arasında yazılı belge düzenlenmesini beklemenin örf ve adetlere aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın gerçekte mirasbırakanlarına ait olduğunu ve davalı tarafından miras haklarının adeta gasp edildiğini, davada haklı olduklarını gösteren delil ve belgelerin mevcut olduğunu, bilirkişi raporuyla taşınmazın rayiç değeri ile akitteki değeri arasında fahiş fark bulunduğunun ortaya çıktığını, bu farkın dahi tek başına muvazaanın göstergesi olduğunu, davalının bedeli ödediğini ispatlayamadığını, tanık beyanları ve dosyadaki diğer yazılı delillerle mirasbırakanları ile davalı arasındaki devrin nasıl gerçekleştiğinin sabit olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27/09/2021 tarihli ve 2021/1080 E., 2021/1172 K. sayılı kararıyla; davacılar tarafından inançlı işlem iddiasının 5.2.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde bir belge, ikrar, yemin gibi delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle, davacıların istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, istinaf mahkemesice dava inançlı işlem olarak nitelendirilerek yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların tarafı olduğu herhangi bir inançlı işlemin söz konusu olmadığını, davalı tarafından davacıların miras hakkı gasp edilerek mağdur duruma düşürüldüklerini, somut olayda 05/02/1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararının uygulanmasının mümkün olmadığını, mirasbırakan ile davalının kardeş olmaları sebebiyle aralarındaki güvenden kaynaklı yazılı sözleşme yapılmadığını, bilirkişi raporuyla dava konusu taşınmazın rayiç değeri ile akitteki değer arasında fahiş fark olduğunun tespit edildiğini, temlikin muvazaalı olduğunu, davalının taşınmazın bedelini ödediğine dair hiçbir beyanı ve delili bulunmadığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 23/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.