"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Rize 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/06/2021 tarihli 2020/295 Esas 2021/175 Karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 04/10/2021 tarihli ve 2021/1002 Esas 2021/986 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 541 ada 64 parsel sayılı taşınmazda bulunan bağımsız bölümün kayden maliki iken, ailevi sıkıntılardan dolayı 12/06/2013 tarihinde eski eşinin yeğeni olan davalı ...’a devrettiğini, yine aynı tarihte davalı ... ile aralarında bir kısım alışveriş bulunduğunu, bu sebeple davalı ... üzerinde bulunan dava konusu taşınmazla ilgili olarak davalı ...’a, “ ben kredi çekemiyorum, sen evi satın almış gibi yap ve evime kredi çıkart, çıkan kredi parasının bir kısmından alışverişimizi mahsuplaşalım ve geriye kalan taşınmaz kredi taksitlerini de ben öderim” şeklinde teklif sunduğunu, bu teklifinin davalı tarafından kabul edildiğini, ayrıca bir adet dükkanını da davalıya teminat olarak verdiğini, dava konusu taşınmazın kredi borcu bittiğinde dükkanın da iadesi konusunda anlaştıklarını, davalı ...’un, bankadan konut kredisi çektiğini, kredi taksitlerinin kendisi ve aile bireyleri tarafından davalının banka hesabına yatırıldığını, elden ödemeler de yaptıklarını, son kalan 50.000 TL’nin ödenmesinde güçlükler yaşayınca dava konusu taşınmazın kardeşinin eşi üzerine geçirilerek tekrar kredi kullanılması ve bu şekilde kalan borcun kapatılması için davalıya teklifte bulunduğu halde, davalının iadeye yanaşmadığı gibi, yüksek miktarda faiz talep ettiğini ileri sürerek, dava konusu 541 ada 64 parsel sayılı taşınmazda bulunan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
1.1. Davalı ... 30/04/2019 tarihli duruşmada; davacının, teyzesinin eski eşi olup, teyzesinin, eşinin borçları nedeniyle evi üzerine almasını istediğini, daha sonra da davalı ... ile anlaştıklarını, davalı ...’un kredi çektiğini, kendisinin de üzerindeki evi davalı ...’a devrettiğini, davalı ...’un da çektiği kredinin bedelini kendisinin hesabına gönderdiğini, kendisinin de bu parayı çekip davacıya verdiğini beyan etmiş; keşifteki beyanında; satış yaptığı gün kredi bedelini alıp davacı ile birlikte davalı ...’un dükkanına gittiklerini, onların içeriye girdiklerini, sonra ne olduğunu bilmediğini beyan etmiş; 14/01/2020 tarihli duruşmada, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
1.2. Davalı ..., davacıya şahsi borç verme dışında aralarında ticari bir ilişki olmadığını, dava konusu taşınmazı davacıdan değil kayıt maliki olan diğer davalı ...’tan satın aldığını, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak bankadan 187.500,00 TL kredi kullandığını ve bunu 11/06/2013 tarihinde davalı ...’a taşınmaz bedeli olarak verdiğini, bu hususun banka kayıtlarıyla sabit olduğunu, kredi taksitlerini kendisinin ödediğini, davacının bu hususta herhangi bir ödemesi olmadığını, davacının kredi taksitlerine ilişkin olarak yaptığını iddia ettiği ödemelerin şahsi borcuna ilişkin ödemeler olduğunu, zira davacının, kendisinden 180.000,00 TL nakit borç aldığını ve buna ilişkin 21/01/2011 tarihli senet verdiğini, davacının bu borcu taksitler halinde ödediğini, iddiaların herhangi bir belgeye dayanmadığını, davacının dükkan olarak iddia ettiği taşınmazın ise davacıyla ilgisi bulunmayıp söz konusu dükkanı dava dışı ... isimli kişiden satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istekli eldeki davada, inançlı işlem iddiasıyla ilgili yazılı delil sunulmadığı, davalı ...’in banka hesabına yapılan birtakım ödeme kayıtlarının ise tarih ve miktar itibarıyla tutarlı olmadığı gibi, ödemeye ilişkin herhangi bir şerh de düşülmediği, davacı ile davalı ... arasında senetten kaynaklı başkaca bir borç ilişkisinin de bulunduğu anlaşılmakla, banka kanalıyla yapılan birtakım ödeme kayıtlarının yazılı delil başlangıcı teşkil etmediği, davacı tarafından iddianın usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının açıkça yemin deliline dayandığı anlaşılmakla yemin teklif etme hakkının hatırlatılması gereğine işaret edilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; gönderme kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem konusunda yazılı delil sunulmadığı gibi, davalı ...’in banka hesabına yapılan birtakım ödemelerin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olmadığı, davacı tarafından teklif olunan yeminin de davalı ... tarafından eda edildiği, inançlı işlem iddiasının davacı tarafından usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı ve aile bireyleri tarafından davalı ...’in banka hesabına yapılan ödemelerin kredi hesabına yapıldığının açıkça belli olduğunu, bu ödemelerin kredi taksit tutarlarına ilişkin olarak yapıldığı açık olmasına rağmen davalının savunmalarına üstünlük tanınmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davalının kredi çekmiş göründüğünü ve dava konusu taşınmazı üzerine aldığını, kredi taksitlerinin de davacı ve aile bireylerine ödettirildiğini, davacının ekonomik olarak zor durumda bulunması nedeniyle davalıdan faizle borç alıp, inançlı işlemle dava konusu taşınmazı davalıya devrettiğini, dürüstçe kredi taksitlerini ödediklerini, ellerine geçen her mablağı davalının kredi hesabına yatırdıklarını, ödedikleri meblağların düzensiz görünmesinin sebebinin bu olduğunu, her ne kadar inançlı işlem konusunda yazılı bir sözleşme olmasa da davalının hesabına yatırılan miktarlar ve tanık beyanları nazara alınınca iddianın ispatlandığını, dava konusu taşınmazın iade edilmek koşuluyla davalıya devredildiğinin anlaşıldığını, davacının her ne kadar ilk önce dava konusu taşınmazı eski eşinin yeğeni olan diğer davalı ...’a devretmiş ise de, adı geçenin taşınmazı iktisap edecek güce sahip olmadığını, davalı ...’in kötüniyetle hareket ettiğini, hem davacıdan senet aldığını, hem de senedi iade etmeden dava konusu taşınmazı geri verme bahanesiyle üzerine aldığını ve ödemiş göründüğü taşınmaz bedelini de elden geri aldığını, davanın kabulü gerekirken reddinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 04/10/2021 tarihli 2021/1002 Esas 2021/986 Karar sayılı kararıyla; inançlı işlem iddiasının usulünce ispatlanamadığı gözetildiğinde, davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, davacı ile aile bireyleri tarafından davalı ...’in kredi hesabına yapılan ödemelerin açıkça belli olduğunu, ödemelerin kredi taksitlerine ilişkin olduğunun açık olmasına rağmen davalının savunmalarına üstünlük tanındığını, davacı ile aile bireylerinin ellerine geçen meblağları davalının kredi hesabına yatırdıkları için ödemelerin bu nedenle düzensiz rakamlardan oluştuğunu, her ne kadar inançlı işlemle ilgili yazılı bir sözleşme olmasa da, davalının hesabına yatırılan ve davalıya elden verilen paralar konusunda ihtilaf bulunmadığını, dava konusu taşınmazın iade edilmek koşuluyla davalıya verildiğinin tanık beyanlarıyla da sabit olduğunu, Mahkemece delillerin değerlendirilmediğini, davacının, dava konusu taşınmazı her ne kadar ilk önce diğer davalı ...’a devretmiş ise de davalı ...’ün taşınmazı iktisap edecek gücü bulunmadığını, davalı ...’in kötüniyetli olarak hareket ettiğini, hem davacıdan senet aldığını, hem de senedi iade etmeden dava konusu taşınmazı geri verme bahanesiyle üzerine aldığını ve ödemiş göründüğü taşınmaz bedelini de elden geri aldığını, davanın kabulü gerekirken reddinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. m.). Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
III. ve (IV.3.) paragraflardaki gerekçeler yerinde bulunmakla; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 30/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.