Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10576 E. 2022/4184 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26.05.2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan babası ... ...’tan intikal eden dava konusu 161, 171, 183, 276, 549, 569, 570, 3942 parsel sayılı taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması amacıyla davalı kardeşinin isteği üzerine geniş yetkili vekaletname verdiğini, ancak vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle dava konusu taşınmazlardaki paylarının davalıya satış gösterilerek devredildiğini, satış iradesi bulunmadığını, iradesinin fesada uğratıldığını, dava dışı kardeşi ...’in 04/08/2017 tarihinde ölümünden sonra durumu öğrendiğini ileri sürerek, dava konusu sekiz parça taşınmazın tapu kayıtlarının 1/6 miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, irade fesadı yönünden 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava dışı kardeşleri ...’in oğlu olan dava dışı Turhan’ın, davacının hem yeğeni hem de damadı olduğunu, dava dışı ...’in Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/177 Esas (eski 2015/71) sayılı dosyası üzerinden açtığı iptal tescil davasının açılış tarihi olan 2015 yılından beri davacının durumu bildiğini, davacının da diğer kardeşler gibi dava konusu taşınmazlardaki paylarını kendisine satmayı amaçladığını, satışa dayanak 30/08/2012 tarihli vekaletnamede çekişmeye konu payların kendisine satılması konusunda özel yetki verildiğini, yurt dışından vekaletname gönderen davacının üzerinde baskı kurulmasının veya iradesinin fesada uğratılmasının söz konusu olamayacağını, davacının 2012 yılında satış bedelini aldığını, temlikin iradi olduğunu, resmi senette de davacının satış bedelini aldığının yazılı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/10/2020 tarihli ve 2019/375 Esas- 2020/230 Karar sayılı kararıyla; davanın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, hile olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davanın, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu, zira vekaletnamenin hile ile alınıp kullanıldığı iddiasının aynı zamanda vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasını da kapsadığı, Mahkemece sözlü yargılama usulüne riayet edilmemesinin, 22/01/2019 tarihli duruşmanın 1 no’lu ara kararı gereği olumlu-olumsuz bir karar verilmemesinin, mirasbırakan ... ...’ın mirasçılık belgesinin temin edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; gönderme kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi olmadığı, taraflar ile dava dışı kardeşlerinin mirasbırakandan kalan taşınmazları kullanım yönünden fiilen paylaştıkları, davacının amacının taşınmazların paylaşılması olduğu, davacının dava konusu taşınmazları paylaşmak iradesi ile davalıya devrettiği, davalının satış bedeli ödediğini ispatlayamadığı, davalının yemin beyanında dahi satış bedelinin ne olduğunu net olarak belirtmediği, davacıya ya da vekiline satış bedeli ödenmediği, davalının paylaştırma edimini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

HMK’nın 184 ve 186. maddeleri uygulanmadan verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözlü yargılama için gün talep ettikleri halde reddedildiğini, 22/01/2019 tarihli duruşma ara kararını yerine getirmeyen davacı hakkında HMK’nın 150. maddesi uyarınca bir karar verilmesi gerekirken bu hususun da gözardı edildiğini, 16/04/2019 tarihli duruşmada yemin teklifi kapsamında davacıya soru sormalarına Mahkemece müdahale edildiğini ve duruşma salonundan çıkarıldıklarını, yemin hakkını kullanmalarının engellendiğini, davacının da diğer kardeşleri gibi babadan kalan taşınmazları davalıya satmayı amaçladığını, satış işlemine dayanak 30/08/2012 tarihli vekaletname incelendiğinde davacının, miras hak ve hisselerini davalı ...’a satma konusunda vekiline açık yetki verdiğini, kime satılması gerektiğinin açıkça vekaletnamede belirtildiğini, yurt dışından vekaletname veren davacıya baskı yapılmasının sözkonusu olamayacağını, davacının durumu yeni öğrenmediğini, 2014 yılında kız isteme nedeniyle uyuşmazlık çıktığını ve tarafların kardeşi ... tarafından davalıya karşı Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/71 Esas sayılı dosyasında açılan iptal tescil davasında eldeki davanın davacısı ...’in de tanık olarak gösterildiğini, tanık olarak bildirilen kişinin durumdan haberdar olmamasının düşünülemeyeceğini, 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, Karasu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/71 Esas sayılı dosyasında verilen kararın gerekçesi ile eldeki davanın gerekçesinin birbiri ile çelişkili olduğunu, aynı olayda bir taraf için öğrenme tarihinin 2015, bir taraf için 2017 olarak değerlendirilmesinin hatalı ve eksik incelemeye dayalı olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kız isteme meselesinden kaynaklandığını, tanık beyanlarıyla da, davacının bu satış işleminden 2014 yılından beri haberi olduğunun ispatlandığını, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığını, bir kısım mirasçı ve onların çocuklarının, paylarını sattıklarını söylediklerini, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek, kararın ortadan kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24/11/2021 tarihli ve 2021/1197 Esas - 2021/1507 Karar sayılı kararıyla; davanın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, tanık olarak gösterilmeyen mahalli bilirkişi beyanına itibar edilmesi doğru olmadığı gibi, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre temlikin hileli olduğu iddiasının davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacının babasından kalan taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması konusunda davacının, kardeşleriyle birlikte davalıya yetki verdiğini, davalının intikali yaptırıp masrafları ödeyeceğini, davalı ...’nın bu yetkiyi yeterli görmeyip kardeşleri ... ...’a yetki verilmesini istediğini, istenilen vekaletnamenin de verildiğini, dava dışı vekil ... ... ile davalı ...’nın köyde yaşadıklarını ve samimi olduklarını, el ve işbirliği içinde olduklarını, davalı ...’nın çekişmeli payları dava dışı ...’den satın aldığını, davalının dava tarihine kadar “ malları üzerinize geçirteceğim” dediğini, davacının intikal için vekaletname verdiği halde iradesi fesada uğratılarak çekişmeli payların davalıya satış yoluyla geçirildiğini, davacının hiçbir zaman satış yapmayı düşünmediğini, satış ihtiyacı da bulunmadığını, tanıkların da vekaletnamenin intikal için verildiğini söylediklerini, davalının hile ile davacının ve dava dışı ...’in mallarına el koyduğunu, diğer kardeşlerle anlaşıp onların susmalarını sağladığını, dava dışı vekil ...’nin vekalet görevini kötüye kullandığını, vekil ...’nin davalı lehine tanıklık yaptığını, satışı yapan vekilin, para alışverişini görmediğini beyan ettiğini, milyonluk taşınmazların satışını yapan vekilin, kaça satıldığını bilmediğini, davalının da vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen kişi konumunda olduğunu, satış bedellerinin ödendiğine dair belge, dekont sunulmadığını, tanık beyanı bulunmadığını, dosyada başkaca tanık da dinlendiği halde Bölge Adliye Mahkemesinin sadece mahalli bilirkişi beyanına atıf yaparak davanın reddine karar vermesinin doğru olmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının kötüniyetli olup, kötüniyetin korunmayacağını, davalının yemin ederken bile 50.000 EURO’yu oğluna verdiğini ifade ettiğini, bedel ödenmediğinin anlaşıldığını, dava konusu taşınmazların da fiilen mirasçıların kullanımında olduğunu, mirasçıların çocuklarının evler yaptıklarını, taşınmazları satmak için neden bulunmadığı gibi davalının da bu kadar taşınmazı alım gücü olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; hile ile alınan vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hemen belirtilmelidir ki; hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek taraflara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

3.2.2. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.3. Öte yandan; vekaletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 161, 171, 183, 276, 549, 569, 570, 3942 parsel sayılı taşınmazlarda davacının 1/6’şar payının Viyana Başkonsolosluğunun 30/08/2012 tarihli vekaletnamesine istinaden davacının dava dışı kardeşi ve vekili ... ... tarafından yine kardeşi olan davalı ...’a satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Dava, hile ile alınan vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar davanın hile hukuksal nedenine dayalı olduğu şeklinde hukuki nitelendirme yapılmış ise de, vekaletnamenin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasını da içerdiği kuşkusuzdur.

Somut olayda; davacı, 17/08/2012 tarihli vekaletname ile 6811 sayılı Kanun’un 2-b maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazların satın alınması, taksitlendirme yapılması, taşınmaz alımı gibi konularda; 22/08/2012 tarihli vekaletname ile mirasbırakanlarından intikal eden taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması, hak ve hisselerinin satışı gibi konularda davalı kardeşi ...’yı vekil tayin etmiş; dava konusu taşınmazların satış işlemlerine dayanak 30/08/2012 tarihli vekaletnamede ise hak ve hisselerinin intikali ve davalı kardeşi ...’ya satışı konusunda özel yetki vermek suretiyle dava dışı kardeşi ... ...’ı vekil tayin etmiştir.

Dosya kapsamı ve anılan vekaletnameler birlikte değerlendirildiğinde, davacının, dava konusu taşınmazlardaki hisselerinin vekil marifetiyle davalıya satışı konusunda iradesi olduğu açıktır.

Hal böyle olunca; vekil tarafından vekil edenin iradesine uygun olarak yapılan işlemde vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceği nazara alınarak bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede hataya düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe yönünden düzeltilmesi gerekmiştir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine yönelik olarak kabulü ile temyize konu Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24/11/2021 tarihli ve 2021/1197 Esas - 2021/1507 Karar sayılı kararının gerekçe kısmının, (V/3.3.) paragrafta yazılı gerekçeyle 6100 Sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınmasına, alınan peşin temyiz harcının yatırana iadesine, 26/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.