"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/335 E., 2021/882 K.
DAVA TARİHİ : 18.02.2014
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul/ Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/168 E., 2019/290 K.
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili, mümkün olmaması halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil isteminin reddine, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteminin kısmen kabulüne, davaya katılma talebinde bulunan ...’ün katılma talebi ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; davacıya babasından kalan ve 60 yıldır eklemeli şekilde ev ve bahçesi olarak kullanılan taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını, taşınmazda davacıya ait yapıların, 50-55 yaşlarında ağaçların ve su kuyusunun bulunduğunu, yakın zamanda taşınmazın bulunduğu köyün arazisine baraj yapılacağını ve taşınmazın su altında kalacağını öğrendiklerini, buna ilişkin kamulaştırma çalışmalarının başladığını, taşınmaz tapusuz olduğu için bedelini talep edemeyeceklerini ileri sürerek taşınmazın davacı adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise taşınmaz üzerindeki muhdesatların müvekkiline ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
2. ... vekili 11.04.2017 havale tarihli dilekçeyle; Emine'nin davacının kardeşi olduğunu, dava konusu taşınmaz ve üzerindeki muhdesatların müvekkilinin babasına ait olduğunu ileri sürerek davaya katılmalarına karar verilmesini, taşınmaz üzerindeki muhdesatların Emine'nin mirasbırakanı adına tespit edilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın köy boşluğu vasfında olduğunu, bu nitelikteki taşınmazların zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, kaldı ki bir taşınmaza yapı yapmanın imar-ihya faaliyeti olmadığını, davacı iyiniyetli olmadığından muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin isteminin de dinlenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, kaldı ki taşınmazın mera kaydının da bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın vekil eden belediye ile bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmaz bölümünün bir kısmının merada kaldığı, kalan kısmının ise köy meydanı olarak sınırlandırıldığı, hal böyle olunca taşınmazların zilyetlikle iktisap edilemeyeceği, öte yandan davacının dava konusu taşınmazın mirasbırakanından ne şekilde kendisine kaldığını açıklayamadığı, muhdesatın aidiyetinin tespiti yönüyle, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde Doğanpınar Barajının yapımı nedeniyle kamulaştırma çalışmaları devam ettiğinden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, taşınmaz üzerinde bulunan yapıların davacı tarafından meydana getirildiğinin dosya kapsamıyla sabit olduğu, davaya katılma talebinde bulunan ...’ün ise katılma dilekçesinde dava değerini göstermediği gibi dava harçlarını da yatırmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının tapu iptali ve tescil istemine yönelik talebinin reddine, muhtesatın aidiyetinin tespiti istemine yönelik talebinin ise kısmen kabulü ile fen bilirkişi ... ile harita mühendisi bilirkişi ...'nin dosyaya sundukları 04.11.2014 tarihli rapor ve ekindeki krokide (A1) harfi ile gösterilen kısım içerisindeki 57 adet zeytin ağacı ile aynı raporda (A2) harfi ile gösterilen kısım içerisindeki 58 adet zeytin ağacının davacıya ait olduğunun tespitine, fen bilirkişi ...'in dosyaya sunduğu 18.10.2017 tarihli raporu ve ekindeki krokide (B) ve (C) ile gösterilen kısımlar içerisinde kalan (E1) harfi ile gösterilen ağılın, (E2), (E3) ve (E4) harfi ile gösterilen ambarların, (E5) harfi ile gösterilen odunluğun, (E8) harfi ile gösterilen kuyunun, (E9) ve (E10) harfi ile gösterilen evlerin davacıya ait olduğunun tespitine, asli müdahil tarafından usulünce harçlandırılmış bir talep olmadığından asli müdahilin talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın 30 yılı aşkın süredir müvekkilinin kullanımında olduğunun ve taşınmazda müvekkili lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğunun dosya kapsamıyla sabit olduğunu, asli müdahil talebinde bulunan Emine’nin tanıklarının beyanları hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verildiğini ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu taşınmazın bir bölümünün 326 nolu mera parselinde kaldığını, mera parseli üzerinde bulunan muhdesatlar yönüyle davacının korunmaya yarar hukuki yararının olamayacağını ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin istemin Mahkemece kabul edildiğini, vekil eden belediye davada yasal hasım konumunda bulunduğundan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, TMK’nın 713/1 inci maddesi uyarınca açılan tescil ile ikincil olarak muhdesatın tespiti istemine ilişkin olduğu, 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi eşya hukukunda muhdesattan, bir arazi üzerindeki kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerektiği, tespit davasının kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyetinin bulunmadığı, bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanının sınırlı olduğu, bilindiği üzere, HMK’nın 106/2 inci maddesi gereğince tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerektiği, hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da re’sen gözetileceği, öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edileceği, somut olayda davacı tapu iptali ve tescil talebi bakımından istinaf başvurusunda bulunmuş ise de davacının taşınmazın babasından kaldığını beyan ederek kendi adına tapu iptali ve tescil talebinde bulunduğu ancak taşınmazın babasından kendisine ne şekilde intikal ettiğini ispatlayamadığı, terekeye ait bir taşınmaz için de davacının tek başına dava açma hakkı olmadığından tapu iptali ve tescil davası yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, öte yandan dava konusu taşınmazın kamulaştırma sahası içerisinde kaldığı sabit olduğundan davacının muhdesat yönünden dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, dosya kapsamına göre taşınmaz üzerindeki muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiğinin sabit olduğu, davanın bu yönüyle kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı ... ise vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuş ise de taşınmazın köy boşluğu olduğu, davalının yasal hasım konumunda bulunduğu, ön inceleme tutanağı imzalanmadan önce ve sonraki aşamalarda davayı kabul ettiklerine ilişkin beyanlarının bulunmadığı gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili, mümkün olmaması halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106, 114/1-(h) maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684, 713/1, 718 inci maddeleri; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19/son maddesi,
3. Değerlendirme
1. 1975 yılında Gaziantep ili, Oğuzeli ilçesi, Kaşyolu köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmaz “köy boşluğu” vasfında olduğundan bahisle tescil harici bırakılmıştır.
2. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin öteki temyiz itirazlarının reddiyle, hükme esas alınan 04.11.2014 ve 18.10.2017 tarihli teknik bilirkişi raporlarında (A1), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümleri hakkındaki usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
3. Ne var ki, 04.11.2014 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A2) harfi ile gösterilen bölüme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; (A2) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz bölümünün “köy meydanı” niteliği ile sınırlandırılarak kamu orta malları siciline kaydedilen 326 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. DSİ 20. Bölge Müdürlüğünün 16.11.2015 tarihli yazısında, dava konusu taşınmaz bölümlerinin Doğanpınar Barajının tamamlanması halinde su altında kalacak yerlerden olduğu belirtilmiştir. 26.05.2004 tarih ve 5177 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 19 uncu maddesine eklenen ek fıkra hükmüne göre, başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması hâlinde taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlamak amacıyla tespit davası açma hakkı tanınmış ise de, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı vs. niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları ve bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, bu nedenle bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara da hukuken değer verilemeyeceği göz önünde bulundurulmaksızın Mahkemece (A2) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz bölümü yönüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup hükmün değinilen yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Hükme esas alınan 04.11.2014 ve 18.10.2017 tarihli teknik bilirkişi raporlarında (A1), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümleri yönüyle davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunun değişik 13 üncü maddesinin “j” bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Aşağıda yazılı 210,55 TL bakiye temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,
2. Hükme esas alınan 04.11.2014 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A2) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönüyle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının söz konusu bölüm yönüyle ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının (A2) harfi ile gösterilen bölüm yönüyle BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.10.2023 tarihinde onama hükmü yönünden kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
- FARKLI GEREKÇE -
Dava, tescil ve muhdesatın tespitine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince (İDM) tescil talebinin reddine, muhdesatların tespiti talebinin ise kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) de istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Dairemizce tescil talebinin reddine ilişkin karar ile A1, B ve C harfleri ile gösterilen taşınmazlar üzerindeki muhdesatların davacıya ait olduğu yönündeki tespit kararının onanmasına karar verilmiştir. A2 harfi ile gösterilen bölüm yönünden ise söz konusu yerin köy meydanı olduğu bu yerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara da hukuken değer verilemeyeceği gerekçesiyle A2 harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönünden muhdesatın tespit edilmesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Kanaatimizce de anılan onama ve bozma kararları yerindedir. Ancak, Sayın Çoğunluğun devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde yapılan muhdesatlara hiçbir şekilde hukuken değer verilemeyeceği biçimindeki gerekçesine katılmıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca bir kişinin kamuya ait taşınmaz üzerinde bir muhdesat yapması ve kamu makamlarının buna 10 yıl gibi uzunca bir süre sessiz kalıp herhangi bir müdahalede bulunmaması durumunda kişinin yapılan muhdesatlara yönelik herhangi bir mülkiyet hakkının bulunmadığından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, Sayın Çoğunluğun belirttiği gerekçeyle değil, bozmaya konu edilen taşınmazla ilgili olarak taşınmazın üzerindeki ağaçların ne zaman dikildiğinin ve ağaçların kaç yaşında olduğunun yöntemince tespit edilip ayrıca kamu makamlarının davacının bu müdahalesine karşı herhangi bir işlem tesis edip etmediğinin araştırılmasıyla bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususta bir araştırma yapılmaksızın muhdesatın tespitine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmesi gerektiğini düşünmekteyim.