Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1126 E. 2021/6153 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali ve tescil davasında, davalı tarafından davacının hile ile aldatılıp aldatılmadığı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile davalı arasında yapılan devir işleminin, davacının bankadan kredi çekebilmek için davalıya güvenerek yaptığı ve davalının da bu durumu kötüye kullanarak daha değerli bir taşınmazı devraldığı, taraflar arasında daha sonra düzenlenen işyeri kullanım ortaklığı sözleşmesi ve tanık beyanları ile davalının diğer yargılamalardaki beyanlarının hile iddiasını destekler nitelikte olduğu değerlendirilerek, yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince davacının istinaf isteminin kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Yerel Mahkeme kararı kaldırılarak hile iddiasının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, 2544 ada 6 parseldeki 73m2 yüzölçümlü dükkanlardan birini davalıya bağışlamak istediğini, o dönem paraya ihtiyacı olunca davalının aynı taşınmazdaki 9 nolu 300m2 yüzölçümlü dükkanın kendisine devredilmesi halinde kredi çekebileceğini, diğer dükkanların değeri düşük olduğu için bankanın kredi vermeyeceğini belirterek kendisini kandırdığını, ilk defa bankadan kredi kullanacağı için prosedürü bilmediğinden ve yeğeni olduğu için davalıya güvendiğinden 2544 ada 6 parseldeki 9 nolu bağımsız bölümü kredi temin etmek amacı ile davalıya temlik ettiğini, kredi taksitlerinin ödenmesinden sonra taşınmazı iade edeceğini söyleyen davalıya inandığını, satışın gerçek olmadığını, bedel ödenmediğini ileri sürerek, hata, hile, gabin veya TBK'nın 77. maddesi uyarınca tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin devir tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava konusu taşınmaza yapılacak inşaat için davacının kendisinden yardım istediğini, işlerini takip etmesi ve yaptığı bir takım ödemeler karşılığında dava konusu taşınmazı devrettiğini, davanın sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, kredinin 50.000,00 TL'lik kısmını davacının hesabına gönderdiğini, 19.500,00 TL'yi davacıdan alacaklı olan dava dışı ... hesabına aktardığını, uzun yıllar ticaretle uğraşan davacının kandırılacak yapıda olmadığını, taşınmaz değer kazandığı için eldeki davayı açtığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince davacının istinaf isteminin kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Yerel Mahkeme kararı kaldırılarak hile iddiasının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının çekişme konusu taşınmazdaki 9 nolu işyerini 16.11.2012 tarihinde satış suretiyle davalıya devrettiği sabittir.

Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince; dinlenen tanıkların beyanlarından davalının dava konusu taşınmazdaki inşaatı davalı ile birlikte yaptığı, davalının buna ilişkin bir takım ödeme ve makbuzları dosyaya sunduğu, bu nedenle davacının davalıya taşınmazda bir dükkan bağışlamak istediği, davalının 23/11/2012 tarihinde Ziraat Bankasından 60 ay vadeli 70.000,00 TL bedelli kredi çektiği, kredi taksitlerinin davalının maaş hesabından ödendiği, 12/12/2012 tarihinde davalının çekilen kredinin bir kısmını davacıya teslim ettiği, esasen 53.000,00 TL'nin kendisine ödendiği hususunun davacının da kabulünde olduğu; diğer taraftan, davacı ve davalı arasında 10/10/2013 tarihinde “İşyeri Kullanım Ortaklığı Sözleşmesi” başlık bir belge düzenlendiği, imzası inkar edilmeyen sözleşmeye göre çekişme konusu 9 nolu dükkanın davacı ve davalı tarafından sağlıkları süresince ortak kullanılacağı, dükkan üzerindeki tüm kararların ortak alınacağı ve ortak olarak kiraya verileceği, taraflardan birinin dükkanı işletmek ister ise diğerine kira bedelinin yarısını vereceği, giderlerin ortaklığa dahil olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen olgular ve tanık ifadeleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde, temlikin iradi olduğu, iradenin fesada uğratıldığı iddiasının kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-KARŞI OY-

Dava hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı ile davalının amca-yeğen oldukları, inşaat işiyle uğraşan davacının nakit ihtiyacı nedeniyle bankadan kredi temini için 2544 Ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 73 m2 yüzölçümlü (164.250 TL) dükkanı devretmek istediği ancak davalının hileli hareketleri sonucu dava konusu 2544 Ada 6 parseldeki 300 m2'lik dükkanı (750.000 TL) davalıya 16.11.2012 tarihinde temlik ettiği sabittir. Zira tarafların 10.10.2013 tarihinde imzaladıkları "İşyeri Kullanım Ortaklığı Sözleşmesi" ile davalının 9 nolu dükkanın tamamına malik olmasına rağmen davacı ile taşınmazı ortak kullanmayı kabul etmesi yine davalının Konya Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/83 Esas sayılı dosyada verdiği cevap dilekçesinde taşınmazın yarı payını işleri karşılığında aldığını beyan ettiği gibi, o dosya da dinlenilen davalı tanığı ...'ın da taşınmazın davalıya kredi çekmesi için verildiğini söylediği, Konya Ereğli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/360 Esas sayılı dosyasında tanık ... ...'ın "tartışmanın sebebi katılanın söz verdiği 75 m2 dükkan yerine 340 m2 sanığa geçmesinden dolayıdır, hatta sanık bana dayım fazla verdi iade edeceğim dedi" beyanları ile davalının çektiği kredi miktarı da değerlendirildiğinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin kararı doğrudur. Hüküm onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.