"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - MADDİ, MANEVİ TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil/maddi-manevi tazminat istekli dava sonunda Gaziantep 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2018 tarihli ve 2016/155 Esas, 2018/527 Karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 04/03/2021 tarihli, 2021/101 Esas, 2021/242 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma ve adli yardım istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 16/02/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, yurt dışında yaşadığını, annesi olan davalı ...'i vekil tayin ettiğini, vekilin 753 parsel sayılı taşınmazını oğlu olan diğer davalı ...'e hileli, muvazaalı ve kötüniyetli olarak satış suretiyle temlik ettiğini, davalı ...'in de taşınmazı dava dışı ...'e devrettiğini, devir günü ve devirden çok kısa süre sonra davalı ... ve eşi olan diğer davalı ...'nin birden fazla taşınmaz edindiklerini, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden davalılar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, davalıların soruşturma dosyasında alınan ifadelerinde bu hususu ikrar ettiklerini ileri sürerek, davalı ... adına kayıtlı 744 ve 487 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ile davalı ... adına kayıtlı 229 ada 1 parseldeki 49 ve 99 no.lu, 5248 ada 8 parseldeki 8 no.lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, aradaki değer farkının ödenmesine, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., cevap dilekçesi vermemiş, aşamada sunduğu beyan dilekçesi ile davacının taşınmazın satışından haberinin olmadığını, satış bedelinin davalı ... tarafından ödenmediğini belirtmiştir.
2. Diğer davalılar, 753 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'e ait başka bir taşınmazın satış bedeli ile alınıp davacı adına tescil edildiğini, yatırım amacıyla anılan taşınmazın satılığa çıkarıldığını ve davalı ... tarafından 2000 yılında bedeli davalı ...'e ödenerek satın alındığını ancak yakın akrabalıktan kaynaklanan güven nedeniyle tapu devrinin yapılmadığını, daha sonra davacıdan alınan vekaletname ile devrin gerçekleştirildiğini, davalı ...'in satın alma gücünün bulunduğunu, aradan uzun zaman geçtikten sonra da dava dışı 3. kişiye satıldığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda olduklarını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Gaziantep 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2018 tarihli ve 2016/155 Esas, 2018/527 Karar sayılı kararı ile; noter senetlerinin sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil teşkil edeceği, davaya konu vekaletnameye ilişkin sahtecilik iddiasının bulunmadığı, vekaletnamede hibe yetkisinin bulunduğu, vekaletname ile yapılan devrin hukuka uygun olduğu, haksız fiil mahiyetinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, İlk Derece Mahkemesince hukuki nitelendirmede ve değerlendirmede hata yapıldığını, usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, davanın vekalet görevinin kötü kullanılmasına dayalı tapu iptali ve tescili, mümkün olmadığı takdirde tazminata ilişkin olduğunu, vekil tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiklerini, davalı ...’in 26/01/2018 tarihli dilekçesinin kendisi açısından davayı kabul niteliğinde olduğunu, adli yardım taleplerinin reddinin hakkaniyete, adalete ve vicdana aykırı olduğunu belirtip Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 04/03/2021 tarihli, 2021/101 Esas, 2021/242 Karar sayılı kararı ile; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, davalı ...'e boşanma davası nedeniyle geniş yetkiler içerir vekaletname verildiğini, vekilin davacıya ait 753 parsel sayılı taşınmazı hiç bir sebep yokken hileli, bedelsiz, muvazaalı ve kötü niyetli olarak davalı ...'e temlik ettiğini, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin soruşturma dosyasındaki kolluk ifadeleriyle de sabit olduğunu, davalı ...'in 26.09.2017 tarihli dilekçesinin davayı kabul mahiyetinde olduğunu, istinaf mahkemesinin hukuki gerekçelendirme yapmadığını, vekalet görevi kötüye kullanılarak davacının tek taşınmazının elinden alındığını, satış bedellerinin düşük gösterildiğini, bedelin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanamadığını ileri sürerek, adli yardım taleplerinin kabulü ile kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa maddi-manevi tazminat isteklerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Davacının temyiz dilekçesi ekinde temyiz harçlarını karşılayabilecek durumda olmadığına dair mali durumunu gösterir herhangi bir belge sunmadığı gibi temyiz harçlarını da yatırdığı anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK'nın 334. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davacının yerinde görülmeyen ADLİ YARDIM TALEBİNİN REDDİNE.
3.3.2. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının 02/04/2007 tarihinde satış, hibe vs. yetkiler içerir düzenleme şeklinde vekaletname ile davalı ...’i vekil tayin ettiği, vekilin, davacının 16/07/1993 tarihinde dava dışı ...’den satış yoluyla edindiği 753 parsel sayılı taşınmazını 01/10/2007 tarihinde davalı ...’e 87.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, ... ...’in de taşınmazı 28/01/2014 tarihinde dava dışı ...’e 218.000,00 TL bedelle devrettiği, taşınmazın 02/06/2016 tarihinde Kadastro Kanunu'nun 22-a maddesi uygulaması neticesinde 116 ada 94 parsel sayılı taşınmaz olduğu sabittir. Davaya konu taşınmazlardan, 744 (yenileme sonucu 433 ada 1) parsel sayılı taşınmazın 04/02/2014, 487 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 03/02/2014 tarihinde davalı ... tarafından; 299 ada 1 parseldeki 49 ve 99 no.lu bağımsız bölümlerin 28/01/2014, 5248 ada 8 parseldeki 8 no.lu bağımsız bölümün 02/04/2014 tarihinde diğer davalı ... tarafından satış suretiyle temlik alındığı, davacı ile davalı ...’in kardeş oldukları, vekil olan diğer davalı ...’in anneleri olduğu, öteki davalı ...’nin ise ... ...’in eşi olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Somut olayda, dosya kapsamından taraflar arasında yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu, vekil olan davalı ...’in taşınmazın satışından müvekkili davacının haberinin olmadığını, satış bedelinin ödenmediğini beyan ettiği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların inançlı işlem savunmalarını ispatlayamadıkları anlaşılmaktadır.
3.3.4. Ancak, davalılar adına kayıtlı olup iptal-tescili istenen 744 (yenileme sonucu 433 ada 1), 487 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ile 299 ada 1 parseldeki 49 ve 99 no.lu, 5248 ada 8 parseldeki 8 no.lu bağımsız bölümler temlike konu taşınmazlar olmadığından iptal-tescile karar verilemeyeceği, ne var ki terditli tazminat isteğinin bulunduğu açıktır. Bu durumda temlike konu 753 (yenileme sonucu 116 ada 94) parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değerinin keşfen saptanıp, harç ikmal edildikten sonra, bedelinin tazminine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Gaziantep 8. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 16/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.