Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2491 E. 2022/1486 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdiyle yaptığı temlikin, mirasçılarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargılama aşamasında dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanunun 22/A maddesi uygulamasıyla yeni bir parsel numarası almasına rağmen eski parsel numarası üzerinden hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün ilgili kısmı düzeltilerek, taşınmazın yeni parsel numarası üzerinden davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescili ile kalan payların davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVALILAR : ... V.D.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat davası sonunda Germencik Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/02/2021 tarihli ve 2020/472 Esas, 2021/129 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan annesi ...’nın maliki olduğu 384 parsel sayılı taşınmazını 12.05.2008 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı oğullarına devrettiğini, devir tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyetinin bulunmadığı, ayrıca yapılan devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın oğlu ...’a verdiği vekaletname ile dava dışı bir araba ve evinin de üçüncü kişilere yakın tarihlerde satıldığını, davalıların mal kaçırması için annelerini etkilediğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tazminini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, ölünceye kadar hasta ve yaşlı olan annelerine baktıklarını, bakım borçlarını yerine getirdiklerini, akit tarihinde mirasbırakanın akli melekelerinin de yerinde olduğunu, mirasbırakanın geriye taşınmazlar bıraktığını, mal kaçırma amacı olsa idi bunları da devredebileceğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 20/01/2016 tarihli ve 2012/104 E - 2016/35 K. sayılı kararıyla; akit tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyete haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan rapor ile sabit olduğu, muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 21/11/2019 tarihli ve 2016/10606 E., 2019/6020 K. sayılı ilamıyla “...Yukarıda yer verilen kayıt, vaka ve beyanlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde, mirasbırakan ile davacı kızının altlı üstlü oturdukları, başlangıçta aralarının iyi olduğu, murisin fiziksel rahatsızlıklarının bulunduğu ve kendisi ile kızı ...’in ilgilendiği, ancak tanıkların da beyan ettiği üzere bilahare muris ile kızının arasının açıldığı, bu aşamada davalıların devreye girerek murise ilgi gösterdiği, somut olay özelinde bakıldığında davalıların etkisi ve kızına olan kızgınlığı nedeniyle mirasbırakanın erkek çocuklarını kayırarak onlara daha çok mal bırakma amacı gütmeye başladığı, murise bakan bakıcının maaşını ...’ın verdiği şeklindeki beyanlar ile çelişen davalı tanık beyanlarının bulunduğu, davalılardan İbrahim’in akitten sonra yurda giriş çıkış kayıtları değerlendirildiğinde; murisin bakıma ihtiyaç duyduğu dönemlerde yurt dışında olduğu, hatta murisin ölümünden 27 gün önce yurt dışına çıkıp, ölümünden 1 gün sonra geri döndüğü, davalı ...’in bakım borcunu bir bakıcı aracılığıyla yerine getirdiğine dair herhangi bir tanık beyanı da bulunmadığı, ne var ki çekişmeli taşınmazın ½ payını edindiği, öte yandan mirasbırakanın başka taşınmazlarını satması için davalı ...’a çekişmeli temlik ile aynı gün vekaletname de verdiği, bu vekaletname ile yapılan devirlerin yukarıda yer verilen davaya konu edildiği, bu dava dosyasında aldırılan ATK 4. İhtisas Kurulu’nun raporunda, murise ait 438 ada 53 sayılı parseldeki 6 no.lu bağımsız bölümün vekil ... tarafından 3. kişiye satışı sırasında ( 04.12.2008 tarihinde ) murisin hastanede yattığı ve hukuki ehliyete haiz olmadığının tespit edildiği, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile kendisine baktırma amacı gütmediği, davalılar ile birlikte mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak hareket ettiği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuş, Dairenin 12/10/2020 tarihli, 2020/2214 Esas, 2020/5004 Karar sayılı ilamıyla, davalılar vekilinin karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 24/02/2021 tarihli ve 2020/472 E - 2021/129 K. sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili, savunmalarını aynen tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hukuki ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Kararın ( IV/2. ) numaralı paragrafda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

6.3.2. Davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’nın 30/01/2009 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak kızı davacı ... ile oğulları davalılar İbrahim ve ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın çekişme konusu 384 parsel sayılı taşınmazının tamamını 12/05/2008 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalılara 1/2’şer oranda devrettiği, Dairenin geri çevirme kararı ile dosyaya getirtilen güncel tapu kaydından, 384 parsel sayılı taşınmazın karar tarihinden önce, 28/05/2018 tarihinde, 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 22/A maddesi uygulaması neticesinde 145 ada 11 parsel numarasını aldığı ve taşınmazın yarı yarıya davalılar adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

6.3.3. Bilindiği üzere, kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

Öte yandan devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekmektedir.

Somut olaya gelince; yargılama aşamasında dava konusu 384 parsel sayılı taşınmaz 3402 s. Kanunun 22/A maddesi uygulamasına tabi tutulup 145 ada 11 parsel numarasını aldığı halde kaydı kapatılan eski parsel üzerinden hüküm kurulması doğru değildir. Ne var ki; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemektedir.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle hükmün 1. fıkrası hükümden çıkartılarak yerine, "1- Aydın ili, Germencik ilçesi, Tekin Mahallesi, Kale Mevkiinde bulunan 145 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına 1/2'şer paylı olan tapu kayıtlarının, Söke Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/02/2009 tarihli, 2009/128 Esas, 2009/112 Karar sayılı, mirasbırakan ...'ya ait veraset ilamındaki davacının payı oranında (1/3) ayrı ayrı iptali ile davacı adına tesciline, kalan payların davalılar üzerinde bırakılmasına" cümlesinin yazılmasına, davalılar vekilinin değinilen yön itibariyle temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.