"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, TMK'nın 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, davaya konu taşınmazın yargılama sırasında imar uygulaması görmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davasına dönüşmüştür.
Davacı ... ve arkadaşları, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, irsen intikal ve taksime dayanarak Ankara ili Etimesgut ilçesi Aşağıyurtçu Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1956 yılında yapılan kadastro sırasında köy boşluğu olarak tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün adlarına tescili istemiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın imar uygulaması sonucunda Hazine adına kayıtlı bulunan 49281 ada 2, 3, 4 ve 49282 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ile imar yoluna dönüştüğü anlaşılmıştır.
Davalı Hazine ve ... davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince "Somut olayda özellikle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, imar-ihyadan bahsetmemişler sadece davacının 1967 yılından itibaren ahır, samanlık ve ev yapmak suretiyle tasarruf ettiğini bildirmişlerdir. Bilindiği üzere ve kural olarak salt ev, ahır ve samanlık yapmak imar ve ihya sayılmaz ve ekonomik anlamda zilyetlik de sayılmamaktadır. Dairenin ve Hukuk Genel Kurulunun kökleşmiş inançları da bu yoldadır. Öte yandan 23.10.2009 tarihli raporda 1966-1999 tarihli hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede imar-ihyadan bahsedilmemiş sadece binaların 1999 tarihli hava fotoğrafında mevcut olduğu açıklanmıştır. Hal böyle olunca, kadastro (tapulama) çalışmaları sırasında köy boşluğu ya da tarıma elverişli olmayan arazi niteliğiyle tescil harici bırakılan taşınmazda ev ve benzeri tesisler yaparak tasarruf edilmiş olması imar-ihya ve ekonomik amaca uygun zilyetlik sayılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken 27.04.2009 tarihli krokide F harfi ile gösterilen 1976 m2'lik taşınmaz için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Kabul şekline göre; dava TMK'nun 713/1 maddesine göre açılmış tescil davasıdır. Aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca Hazine ve Belediyenin yasal hasım olmalarına rağmen harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olmaları da yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmuş, davacılar vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiş, Mahkemece bozma ilamına direnilmesine dair verilen karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca "Dava konusu taşınmaz, 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu köy boşluğu olarak tescil harici bırakılmıştır. Köy orta malı değildir. Bu nitelikteki bir taşınmaz imar ve ihya edilebilir. Taşınmazın tamamı 1976 m2 olup, bunun 358 m2'si ev ahır ve benzeri tesisler inşa edilerek, 1618 m2'si ise meyve bahçesi olarak tasarruf edilmektedir. Ev ve diğer binalar hava fotoğraflarına göre 1999 yılında inşa edilmiştir. Binalar inşa edilmeden önce ev ve diğer binaların bulunduğu bölüm de mahalli bilirkişi ve tanık ifadelerine göre 1967 yılından itibaren aralıksız ve malik sıfatıyla ihya edilmek suretiyle zilyet olunan alan içinde kalmaktadır. Binalar ve meyve bahçesi ekonomik ve fiziki bütünlük arz etmektedir. Binalar taşınmazın meyve bahçesi vasfını yok etmemiştir. Ziraat mühendisi bilirkişinin raporuna göre de keşif tarihi itibariyle kavak ve ceviz ağaçlarının yaşları 20 yılın üzerindedir. Şu durumda mahkemece, yeniden keşif yapılarak, dava tarihinden 20 yıl geriye doğru gidilerek memleket haritası getirtilip uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmaya elverişli olup olmadığı, elverişli ise davacılar yararına imar ihya ile kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir." gerekçesiyle bozulmuş; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacılar lehine zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 49281 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 891,80 metrekare yüzölçümündeki kısmı ve 49281 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 338,23 metrekare yüzölçümündeki kısmına ilişkin Hazine paylarının iptali ile davacılar adına tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak kazandırıcı zamanaşımı şartlarının oluştuğu belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu nedenle taraf vekillerinin işin esasına yönelik yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine.
Ancak, davacılar tarafından davaya konu edilen 1.976 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın bulunduğu alanı da kapsayan imar planının uygulanması sonucunda, davaya konu taşınmazın Hazine adına ihdasen tescil edilen 49281 ada 2, 3, 4 ve 49282 ada 3 parsel ile imar yoluna isabet ettiği; teknik bilirkişi raporu ile imar planı nedeniyle taşınmazın kullanım durumunun tescil edilmesinin olanaklı olmadığı yönünde görüş bildirilerek 1.976 metrekare yüzölçümündeki taşınmazdan düzenleme ortaklık payının düşürülmesi suretiyle belirlenen 745,97 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün 49281 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardan ifraz edilebileceğinin belirtildiği, ancak hazırlanan teknik bilirkişi raporunda 3 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilmesi öngörülen 891,80 metrekare yüzölçümündeki bölümün infaza elverişli olarak koordinatları ile gösterilmediği gibi 2 parsel sayılı taşınmazdan ifrazı öngörülen 338,23 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün ise hiç gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bunun yanında hükmün infazı için gerekli olan krokili bilirkişi raporuna da atıf yapılmamıştır.
Hal böyle olunca; Mahkemece 3 kişilik fen bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyeti ile mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmaz bölümünün kesin olarak belirlenmesi, infaza elverişli ve koordinatları ile gösteren teknik bilirkişi raporunun tanziminin istenmesi ve sonucuna göre bilirkişi raporunun da atıf yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken Mahkemece değinilen hususlar gözetilmeksizin hüküm kurulması isabetsiz olup tarafların temyiz itirazının bu yönden kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların yargılama giderlerine ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.