Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2892 E. 2022/45 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, mahkemece hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunun infaza elverişli olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmaz bölümlerinin ölçü değerleri ve koordinatları gösterilmediğinden raporun infaza elverişli olmadığı ve ayrıca dava konusu taşınmazın toplam yüzölçümü ile raporda belirtilen bölümlerin yüzölçümleri toplamının uyuşmadığı, mahkemenin tapu kaydının iptaline karar vermeksizin taşınmaz bölümleriyle ilgili hüküm kurduğu gözetilerek Yargıtay onama kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16/01/2018 gün ve 2015/221 Esas - 2018/50 Karar sayılı hükmün Onanmasına ilişkin olan Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 19.02.2021 gün ve 2018/ 2054 Esas – 2021/1446 Karar sayılı kararının düzeltilmesi süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Güneydere Köyü Tüzel Kişiliği vekili dava dilekçesinde; dava konusu 176 ada 27 parsel sayılı 24.300,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın, 10.100,00 metrekare yüzölçümündeki tapu kaydı uyarınca davalı adına tespit edildiğini, tapu kaydı miktar fazlasının köyün merası olduğunu, ayrıca Güneydere Köyünün, Karadiğin Kasabası ile olan bağlantısını sağlayan kadim yolun da tespit sırasında kapatıldığını ileri sürerek, taşınmazın nizalı bölümünün tapu kaydının iptali ile Güneydere Köyü adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde ise Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.

Yargılama sırasında Hazine vekili, dava konusu taşınmazın bir bölümünün davalı tarafından kullanılmadığını, bir bölümünün ise fiilen yol olarak kullanılan yer olduğunu ileri sürerek, taşınmazın davalı tarafından kullanılmayan bölümünün tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili, fiilen yol olarak kullanılan bölümün ise yol olarak terkini istemiyle davaya katılmıştır.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadim kültür arazisi vasfında olup, tapu kaydı uyarınca müvekkiline ait olduğunu ve bu yerin mera ile ilgisi olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporu ve eki krokisinde (D2) harfi ile gösterilen bölümünün dere yatağı vasfında olduğu, bu bölümün verimsiz kum ve çakıl taşlarından oluştuğu, taşınmazın kalan bölümünün ise tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, dava konusu 176 ada 27 parsel sayılı taşınmazın, 30/03/2011 tarihli teknik bilirkişi raporu ve eki krokisinde (D2) harfi ile gösterilen 5.306,00 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptali ile dere yatağı vasfında olması nedeniyle tescil harici bırakılmasına, kalan 18.994,00 bölümün davalı ... adına aynı ada parsel numarası ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde, davacı Güneydere Köyü Tüzel Kişiliği vekili, müdahil davacı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

V. YARGITAY İLAMI

Hüküm, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 09/06/2014 gün ve 2014/ 3708 Esas, 7968 Karar sayılı ilamıyla; “ Dava konusu taşınmazın tespiti sırasında uygulanan ve tescil ilamıyla oluşan tapu kaydının haritasının zemine 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/A maddesi uyarınca uygulanması yetersiz olduğu gibi, tapu kapsamı dışında kalan bölüm ve dere yatağı yönünden yapılan araştırmanın da hüküm kurmaya yeterli bulunmadığı belirtilerek, Mahkemece tespit tarihinden geriye doğru en az 15, 20 ve 25 yıl öncesine ait yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının dosya arasına alınması, ardından taşınmaz başında üç kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşturulacak bilirkişi heyeti ve 3 kişilik ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu huzuruyla yeniden keşif yapılması, tespit sırasında taşınmaza uygulanan 31.12.1991 tarih ve 2 sıra numaralı tapu kaydı ve 5.04.1978 tarih ve 13 sıra numaralı tesis kaydının dayanağı ilam ve tescil haritası ölçeği kadastro paftası ölçeği ile eşitlenerek ve çakıştırılmak suretiyle zemine uygulanması, teknik bilirkişiden tapu kaydı haritasının kapsamını, miktarını ve kapsam dışını gösterir, ölçülü ve krokili rapor alınması, bu şekilde tapu kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi uyarınca tereddüte düşülmeyecek şekilde kesin olarak belirlenmesi, tapu kaydı kapsamı dışında kalan bölüm yönünden ise; keşif sırasında dinlenilecek yansız yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından, taşınmazın öncesinin ne olduğu, kadim dere yatağı olup olmadığı, bu bölüm üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği hususlarında maddi olaylara dayalı bilgi alınması, fotogrometri ve jeodezi uzmanı bilirkişi kurulundan, belirtilen hava fotoğraflarının stereoskop aleti ile incelenmesi suretiyle hava fotoğraflarının çekildikleri, Kadastro Müdürlüğünden gelen paftaların ise düzenlendikleri tarihlere göre, dava konusu taşınmaz bölümünün kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, ziraat mühendisi ve jeolog bilirkişilerden ise taşınmazın niteliği, dere yatağı niteliğinde olup olmadığı konusunda ayrıntılı rapor alınması, ayrıca; teknik bilirkişinin krokisinde, taşınmaz içerisinde gösterilen ve fiilen yol olarak kullanılan bölüm yönünden, davalının keşifte alınan ve “yolun kullanımını 1995 yılında düzenlenen taahhütname ile yola bıraktım, 4 metre eninde tarlanın doğu ve kuzey hududundan geçmek suretiyle bedelsiz olarak yola terk ettim, itirazım yoktur” şeklindeki beyanının kendisini bağlayacağının düşünülmesi, davalının beyanında geçen taahhütname ve yol olarak bırakılan bölümün araştırılıp belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

VI. MAHKEME KARARI

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda D1 ve D2 harfleri ile gösterilen bölümlerinin dere yatağı ve taşlık niteliğinde olduğu, E, Y1 ve Y2 harfleri ile gösterilen bölümlerin fiilen kullanılan yol niteliğinde olduğu, taşınmazın kalan bölümünün ise tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, dava konusu 176 ada 27 parsel sayılı taşınmazın, teknik bilirkişinin 03.06.2016 tarihli kök ve 20.07.2017 tarihli ek rapor ve krokisinde (D1) ve (D2) harfleri ile gösterilen ve sırasıyla 3.119,98 metrekare ve 1.152,84 metrekarelik bölümünün dere yatağı ve taşlık niteliğinde olması nedeni ile tescil harici yer olarak tespitine, aynı raporda (E) harfi ile gösterilen 338,66 metrekare, (Y1) harfi ile gösterilen 615,37 metrekare ve (Y3) harfi ile gösterilen 658,94 metrekarelik bölümlerin yol olarak terkinine, geriye kalan 18.512,07 metrekarelik bölümün ise davalı ... adına aynı vasıf ve aynı ada parsel numarası ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

VII. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde müdahil davacı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri:

2.1. Müdahil davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (C), (D1), (D2), (D3) ve (E) harfleri ile gösterilen bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve bu bölümlerin zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığından Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek, Mahkeme kararının bozulması ile Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; davanın, taşınmaza uygulanan tapu kaydının miktar fazlasının Güneydere Köyünün merası olduğundan bahisle açıldığını ve yapılan yargılama sonunda taşınmazın mera olmadığının anlaşıldığını, taşınmazın kuzeyinde bulunan kuru derenin sadece yağmur ve sel suları geldiği zaman kısa süreli olarak çakıl ve kumun, taşınmaz bölümünün toprak yapısının üst kısmını değiştirmesi sebebiyle kullanılamadığını ancak bu kısmın mülkiyetinin halen müvekkilinde olduğunu, taşınmaza uygulanan tapu kaydının da taşınmaza ait olduğunun anlaşıldığını belirterek, Mahkeme kararının bozulması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

VIII. YARGITAY İLAMI

Hüküm, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 19/02/2021 gün ve 2018/2054 Esas, 2021/1446 Karar sayılı ilamıyla onanmıştır.

IX. KARAR DÜZELTME

1. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar:

Yargıtay onama ilamına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından karar düzeltme başvurusunda bulunulmuştur.

2. Karar Düzeltme Nedenleri:

Davalı ... vekili karar düzeltme dilekçesinde; temyiz dilekçesinde ileri sürdükleri itirazların cevapsız bırakıldığını belirterek Yargıtay onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi şöyledir.

“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi ise şöyledir.

“Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;

A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesi şöyledir.

Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, mahkeme kararında belirtilip, Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan sair karar düzeltme istemi yerinde değildir. Ne var ki; 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesi uyarınca hakim, doğru, infazı kabil ve infaz sırasında tereddüt oluşturmayacak şekilde bir karar vermek zorunda olup, hükme esas alınan 03.06.2016 ve 20.07.2017 tarihli teknik bilirkişi raporlarında, dava konusu taşınmaz bölümlerinin ölçü değerleri bulunmadığından bu raporların infazı mümkün bulunmadığı gibi, dava konusu taşınmaz 24.300,00 metrekare yüzölçümünde olduğu halde, raporda taşınmazın (D1), (D2), (E), (Y1) ve (Y3) harfleri ile gösterilen bölümleri ile 18.512,07 metrekarelik bakiye bölümümün yüzölçümünün toplamının 24.397,86 metrekare olduğu, yine Mahkemece tapu kaydının iptaline karar verilmeksizin taşınmaz bölümleri ile ilgili hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümlerinin ayrı ayrı yüzölçümlerinin gösterildiği, koordinatlı, krokili ve infaza elverişli rapor alınmaksızın hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, davalı vekilinin karar düzeltme talebinin bu yönü ile kabulüne karar vermek gerekmiştir.

X. SONUÇ:

Mahkemece yukarıda açıklandığı üzere yetersiz ve infaza elverişsiz teknik bilirkişi raporları hükme esas alınmak suretiyle hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 19.02.2021 tarih, 2018/ 2054 Esas, 2021/1446 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün yukarıda belirtildiği şekilde BOZULMASINA, peşin alınan harcın talep halinde karar düzeltme isteminde bulunana iadesine, 10.01.2022 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.