Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3670 E. 2022/552 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu oluşan tapu kaydının iptali ve tescili ile tescil harici bırakılan kısmın tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın değerinin, Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle, tescil harici bırakılan kısım yönünden temyiz dilekçesinin reddine, diğer kısım yönünden ise Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki yol vasfı ile tescil harici bırakılan taşınmazın tescili ile 114 ada 37 parsel sayılı taşınmazın tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde Davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davacının Dağçatağı Köyü, Karamuh Mevkii 113 ada 2 parselde bulunan ahşap ev ambar ve arsası nitelikli taşınmaza hisseli olarak malik olduğunu, vefat eden muris ...'un ağır hasta olması sebebiyle 2009 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında itiraz edemediğini, kadastro öncesi taşınmazın 235 m² civarında olduğunu, sonrasında 186 m2'ye düştüğünü, dava konusu edilen yerin bir kısmının 114 ada 37 parsel içerisinde, bir kısmının da yol olarak kaldığını ileri sürerek dava dilekçesine ekli krokide gösterilen kısımların tapularının iptali ile payları oranında tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Yargılama sırasında ... mirasçılarının davaya muvafakati sağlanmıştır.

07.11.2017 tarihli dilekçe ile davacı vekili davalarını Fen Bilirkişisi raporu doğrultusunda ıslah ettiklerini beyan etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hüseyin Yılmaz mirasçılarından ... ve ... davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Tosya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.10.2018 tarihli 2016/394 Esas, 2018/356 Karar sayılı kararıyla; davacının, iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, mahalli bilirkişilerin ve tanıkların davacı taraf lehine beyanda bulunduklarını, Tosya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/301 - 2016/134 sayılı dava dosyasının işbu dava dosyası ile ilgisinin olmadığını öne sürerek mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 27.06.2019 tarihli 2018/2117 Esas, 2019/1175 Karar sayılı kararı; davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taraflarının ve dava konusunun ayrı olması nedeniyle, iş bu dava dosyasının tarafları arasında kesin hüküm yada kuvvetli delil niteliği taşımayan, Tosya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/301 - 2016/134 sayılı dava dosyasında, davacı tarafa ait olan 113 ada 2 parsel sayılı taşınmazın sınırlarının ve yüzölçümünün belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, ancak ret kararının netice itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, mahalli bilirkişilerin ve tanıkların davacı taraf lehine beyanda bulunduklarını, Fen Bilirkişisinin lehe olan ve dava konusu taşınmazın önceki halini ve gerçeği yansıtan değerlendirmelerinin nazara alınmadığını öne sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3.Gerekçe

3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık 114 ada 37 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu kaydının iptali ve tescil, yol vasfı nedeniyle tescil harici bırakılan taşınmaz yönünden ise tescil istemine ilişkindir.

3.2. Değerlendirme

3.2.1. Kadastro sonucunda Kastamonu İli Tosya İlçesi Dağçatağı Köyü çalışma alanında bulunan taşınmazlardan 114 ada 37 parsel sayılı 255,64 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği dolayısıyla Hüseyin Yılmaz adına tespit ve tescil edilmiştir.

Fen bilirkişisi raporunda ''B'' harfi ile gösterilen taşınmaz ise yol vasfı nedeniyle tespit harici bırakılmıştır.

3.2.2. Fen Bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen ve tescil istemine konu taşınmaz bölümü yönünden yapılan incelemede; Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre, reddine karar verilen ve temyize konu edilen toplam miktar 1.051,20 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 58.800,00 TL’nin altında kalmaktadır.

3.2.3. Fen Bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilip 114 ada 37 parsel sayılı taşınmaz içinde kalan iptal-tescil istemine konu taşınmaz bölümü yönünden yapılan incelemede; Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı vekilinin, Fen bilirkişisi raporunda B harfi ile gösterilen yol olarak tescil harici bırakılmış taşınmaz bölümü yönünden temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2. Davacı vekilinin, Fen bilirkişisi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönünden yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı Yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020'dir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge Adliye Mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. Maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge Adliye Mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasası'nın Ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı Yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki Kuru “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.

Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (1.650TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (58.800TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.