"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının harç yönünden kaldırılmasına dair verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.1 Davacılar vekili, mülkiyeti tarafların müşterek murislerine ait olan 208 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucu hatalı ve hukuka aykırı olarak davalılar adına tapuya tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları öncesi muris ... ... ve ... ile davalıların babası, diğer davacıların ise dedesi olan ... ...'in zilyet ve tasarrufunda iken 1983 tarihinde ölümü ile geriye kalan mirasçılarına intikal ettiğini belirterek kadastro tespiti işlemlerinin iptaline, davacıların miras payı oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
1.2 Bilahare 17/05/2018 tarihli dilekçesinde dava konusu edilen hissenin tarafların ortak mirasbırakanı ...'dan davalılara bağışlanan 3/4 hisse olup, ... mirasçılarına iştirak halinde yazılan 1/4 'lik hisseyi kapsamadığını bildirmiştir.
II. CEVAP
2.1 Davalı ... 08/12/2017 havale tarihli, davalılar ... ve ... ise 08/12/2017 havale tarihli ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde; anlaşarak kadastro tespiti yapmış olsalar ve sorun olmasa da kardeşlerinin açtığı davayı kabul ettiğini, ancak karar yazılır iken iki hususa dikkat edilmesi gerektiğini, halaları olan ... ... mirasçılarından satın aldıkları hisseye dokunulmadan hisse dağılımının yapılması ve dava konusu parselde bulunan evin ... ... ... tarafından yapıldığından tescilinin ... ... ... üzerine yapılmasının gerektiğini, halaları ...'den satın aldıkları hissenini bedelinin davalılar tarafından ödendiğini öne sürerek halalarından satın aldıkları hisse dışında babalarından kalan kısım ile ilgili davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
2.2 Davalı ... 12/12/2017 havale tarihli dilekçesi ile 08.12.2017 tarihli dilekçesinin iptalini talep etmiştir.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Trabzon 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.01.2019 tarihli 2017/740 Esas, 2019/5 Karar sayılı kararıyla, kabulün davayı sonlandıran taraf işlemlerinden olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 208 ada 16 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile, taşınmazın 60 pay kabul edilerek davacılar ve davalılar adına hükümde gösterilen payları oranında tapuya tesciline, tapunun beyanlar hanesindeki şerhlerin aynen muhafazasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili, davalılar tarafından dosyaya sunulan 08.12.2017 tarihli cevap dilekçelerindeki beyanlarının usulüne uygun bir kabul beyanı olarak kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalıların 08.12.2018 tarihli dilekçelerinin kabul beyanı olarak kabul edilmesi halinde ise davalılar aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, tespit ve tescil işlemlerinin davacıların da bilgisi ve rızası dahilinde yapıldığını, sonrasında tapu kayıtlarına itiraz edildiğini, bu hususta bilgisi ve görgüsü olan tanıkları dinlenmeksizin karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2019 tarihli 2019/837 Esas, 2019/1044 Karar sayılı kararıyla, davalılar vekilinin sair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı ancak 6100 sayılı HMK’nın 312/2 madde koşullarının davalılar lehine oluştuğu dikkate alınmaksızın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları,yine Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi ile davacı tarafın dava değerini dilekçesinde 2000,00 TL olarak açıklayıp harcı bu miktar üzerinden yatırdığı gözetildiğinde Harçlar Kanunu’ndaki yasal düzenleme gereği alınması gereken 1/3 oranındaki harç miktarından fazla olacak bir miktarın davalılardan tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmediğinden davalılar vekilinin istinaf isteklerinin bu yönlerden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan kararın kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili, davalılar tarafından dosyaya sunulan 08.12.2017 tarihli cevap dilekçelerindeki beyanlarının usulüne uygun bir kabul beyanı olarak kabulünün mümkün olmadığını belirterek dosyanın tetkikinde rastlanılacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2.İlgili Hukuk
6100 sayılı HMK'nın 308. maddesinde kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi olarak tanımlanmış, 309/4. maddesinde kayıtsız ve şartsız olması gerektiği, 311. maddesinde de kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı belirtilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal -tescil davasıdır.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı, diğer yandan mahkemece resen değer belirlemesinin yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” Demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” Demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. Maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3.maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır.
Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 2.000TL olarak gösterildiği, keşfen bir değerin belirlenmediği, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusu kabul edilerek harç yönünden karar kaldırılmış ve yine aynı hüküm kurulduğu, dosya kapsamıyla sabittir.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 Başvuru nolu kararı da bu yöndedir.
Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. (Örn: 1.H.D. 2020/3743E, 2021/4867K )
Harçlar Kanununun uygulanması (kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle) hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Hal böyle olunca, taşınmaz başında keşif yapılarak Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından öncelikle gerçek dava değeri usulünce belirlenmeli, taşınmazın değeri istinaf sınırının üzerinde ise öncelikle istinaf incelemesi yapılmalı, ondan sonra temyiz kesinlik sınırının üzerinde ise temyiz incelemesi yapılmalı, değeri temyiz sınırının altında ise yukarıda açıklanan gerekçelerle temyiz dilekçesinin değerden reddine karar verilmelidir, ne var ki bu aşamada taşınmazın gerçek değeri mahkemece belirlenmediği için bu gerekçeyle kararın bozulması gerekirken değere bakılmaksızın temyiz incelemesi yapılması gerektiği yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.