Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3678 E. 2022/541 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi tapusuz taşınmazların satışının geçerliliği ve mülkiyetin devri için zilyetliğin teslim edilip edilmediği hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapusuz taşınmazlarda mülkiyetin devri için zilyetliğin devir şartının, davalıların satış iddiasına rağmen davacıdan davalılara zilyetliğin devredildiğine dair bir ispat sunulamaması ve tanık beyanlarıyla da davacının zilyetliğini koruduğunun anlaşılması gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili, 122 ada 104, 189, 69 ve 182 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait olduğunu, kızlarına sadece kendisinin ölümünden sonra buraları ayırdığını söylediğini, ancak henüz hayatta iken taşınmazların kadastro sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ile ... vekili, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının, davaya konu yerleri, davacılara satıp parasını da peşin aldığını, bu satışa ilişkin aralarında köy senedi de düzenlendiğini ve düzenlenen senedin köy defterine işlendiğin açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.01.2018 tarihli 2016/236 Esas, 2018/41 Karar sayılı kararıyla, kadastro tespiti sırasında zilyetlik yolu ile davalılara intikalen geldiği belirtilerek dava konusu taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edilmiş ise de, taşınmazların zilyetliğinin eskiden beri davacıda olduğu ve davacı tarafından kullanıldığı, dava konusu yerleri köy senedi ile satın aldıkları savunmasında bulunan davalıların satış olgusuna ilişkin her hangi bir belge sunamadıkları, kaldı ki tapusuz taşınmazların satış ve devrinin taşınır mal hükümlerine tabi olup, Türk Medeni Kanunu'nun 763. maddesi gereğince de taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerektiği, dava konusu parsellerin de kadastro öncesinin tapusuz olup, zilyetliğin evveliyattan beri davacı da bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kabulüyle 122 ada 104 ve 189 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına olan tapu kayıtlarının; 122 ada 69 ve 182 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına ayrı ayrı tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri Özetle

Davalılar vekili, mahkeme kararının usul ve yasalara aykırı olduğunu, toplanan delillerden davacının kadastro çalışmaları sırasında görev aldığı ve kadastro çalışmalarında davacının bizzat kendisinin taşınmazların davalıların zilyetliğinde olduğunu beyan ettiğini, davacıların dava konusu taşınmazları babalarından satış bedellerini ödemek suretiyle satın alıp malik sıfatıyla zilyet olduklarını belirterek davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunmuştur.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 22.05.2019 tarihli 2018/1057 Esas, 2019/454 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazların kadastroda belgesizden zilyetlik yoluyla davalılar adına tespit ve tescil edilmiş olup, kadastro tespiti öncesinde tapuda kayıtlı olmadıkları, tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazların Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğinde olup, aynı Kanunu'nun 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devrinin, zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşeceği, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarından dava konusu taşınmazların davacıya ait olduğu, esasen davalı tarafta taşınmazların davacıya ait olduğunu ancak köy defterine işlenen senet ile kendilerine satıldığını savunduğu, ne var ki, davalı taraf delilleri arasında herhangi bir senede dayanmış ve dosya arasına senet ibraz etmiş olmadığı gibi taşınmazların davalılara satıldığı kabul edilse dahi, bu tür taşınmazlarda mülkiyetin nakli için zilyetliğin devri ile satış işlemi tamamlanmış olacağı, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarından, davacının taşınmazlardaki zilyetliğini davalılara devretmediği, eskiden beri taşınmazları davacının kendi nam ve hesabına kullandığı ve fındığını toplayarak tasarruf ettiği, dava konusu taşınmazların zilyetliğinin davalıya teslim edilmemiş olduğu kabul edilerek ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili, davacının bizzat kadastro çalışmalarında görev aldığını, dava konusu taşınmazların davalıların zilyetliğinde olduğuna ilişkin beyanlarının göz ardı edildiğini, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile davacının taşınmazları davalılara devrettiğinin ispatlandığını, davalıların taşınmazları davacıdan satın aldıklarını, satış belgesinin dava dosyasına sunulmuş olduğunu, davacının dava açmış olmasının haksız ve hukuka aykırını olduğunu savunmuştur.

3.Gerekçe

3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.

3.2.İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Zilyetliğin devri başlıklı 763. maddesinin birinci fıkrasında “Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir. Bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o şeyin maliki olur.” düzenlemesi yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 5.613,36 TL bakiye onama harcının 3.203,97 TL sinin temyiz eden davalı ...’tan, 2.409,39 TL sinin temyiz eden davalı ...’dan alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın davalı ... bakımından değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 dir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. Maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. Maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. Maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. Maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. Maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Somut uyuşmazlığa gelince, Davalı ... bakımından keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (48.967TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (58.800TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin bu davalı hakkında değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki davada davalı ... bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.