Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4121 E. 2022/2073 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapulu taşınmazın tescili davasında, davacının tapu iptali talebinde bulunmaması ve ıslah yapmaması nedeniyle davanın reddine ilişkin temyiz incelemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay’ın önceki bozma ilamında, tapulu taşınmaz üzerinde açılan tescil davasında davacının tapu iptali ve tescil talebinde bulunması ve davasını buna göre ıslah etmesi gerektiği belirtilerek, İlk Derece Mahkemesinin kabul kararı bozulmuş, mahkeme de bozma kararına uyarak davayı reddetmiş olduğundan, usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVALILAR : HAZİNE V.D.

Taraflar arasında görülen kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili istekli davanın yapılan yargılaması sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen karar hakkında davalı Hazine vekili, ... vekili ve ... vekili tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Kadastro sonucu Şanlıurfa ili, Merkez ilçesi Örencik Mahallesi çalışma alanında bulunan çekişmeli taşınmaz kesinleşen genel kadastro sırasında tespit harici bırakıldıktan sonra 13.03.2013 tarihinde idari yoldan 379 parsel numarasıyla 64.093,75 metrekare yüzölçümlü olarak ham toprak vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir.

I. DAVA

Davacı ..., dava dilekçesinde sınırlarını gösterdiği ve tescil harici alanda kaldığını belirttiği taşınmaz bölümünde lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğunu açıklayarak taşınmazın adına tescili istemiyle 16.07.2013 tarihinde dava açmıştır.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, imar ve ihya ile taşınmaz edinme koşullarının olayda gerçekleşmediğini açıklayarak davacının davasının reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2015 tarihli ve 2013/473 Esas, 2015/384 Karar sayılı kararıyla davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 379 parsel sayılı taşınmazın 18.03.2015 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 26.339,89 metrekare yüzölçümündeki bölümünün davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili, ... vekili ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece “çekişmeli taşınmaz bölümünün dava tarihinde tapulu bir yer içerisinde kaldığının anlaşılmasına rağmen davacı tarafın davasını tapu iptali ve tescil davası olarak ıslah etmediği, davanın tescil talebiyle açılmış olduğu, tescil isteminin de davacı tarafça yöntemine uygun bir ıslah dilekçesi sunulmuş olmaması nedeniyle tapu iptali ve tescil davası olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu” gerekçesiyle bozma yapılmıştır.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2019/255 Esas, 2019/650 Karar sayılı kararıyla bozma ilamı doğrultusunda davacının davasının reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı temyiz dilekçesinde, çekişmeli taşınmazı uzun yıllardır kendisinin kullandığını ve zilyetlikle iktisap koşullarının lehine gerçekleştiğini, Mahkemece verilen ret kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1 Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.

6.2. İlgili Hukuk

6.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.",

6.4.“Kesin Bozma” denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, İlk Derece Mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir.

6.5. Somut olaya gelince, Yargıtay tarafından davanın tescil talebiyle açılmış olduğu, tescil isteminin de davacı tarafça yöntemine uygun bir ıslah dilekçesi sunulmamış olması nedeniyle tapu iptali ve tescil davası olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, bu sebepten davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma yapılmıştır.

V. SONUÇ

Hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif) (Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, tapulu taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 12.12.2018 tarihli ve 2018/5034 E., 2018/7706 K. sayılı kararı ile davanın tescil istemiyle açıldığı, tapu iptal talebinin bulunmadığı, taşınmazın tapulu olduğu, usulünce ıslah da yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere tapulu taşınmazın tapu kaydı iptal edilmeden, bir başkası adına tescili mümkün değildir. Aksi halde mükerrer tapu kaydından bahsedilecek, son kayda itibar edilmeyecektir. Hukuk yargılamasında kabul görmüş genel kurallardan biri de “Çoğun içinde az da vardır.” kuralıdır. Bu kural gereğince, davacı fazlasını istemişse, azını istemese dahi istediğinin kabulü usul ekonomisine uygun düşecektir. Nitekim tapuda isim tashihine ilişkin bir çok dosyada tashih mümkün değilse, tapu maliki ile davacının murisinin aynı kişi olduğunun tespitine Dairece karar verilmiş, davacıdan ayrıca tespit talebi aranmamıştır. Yine tapu kaydının iptali ile adına tescili istenen taşınmazın kamulaştırılması halinde, talep olmamasına rağmen tespit kararları verilmiş ve bu kararlar Dairece onanmıştır.

17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanun ile HUMK’un 439. maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’un 5236 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 429. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen, “Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi her halde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.” hükmünü içeren fıkra, 6100 sayılı HMK’nın 373/6. maddesinde aynen muhafaza edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/2620 E., 2021/445 K. sayılı kararında, Mahkemece birinci bozma kararına uyulmuş olması nedeniyle davalı yararına usuli kazanılmış hakkın doğup doğmadığı ön sorun olarak tartışılmış, Kararda, “Anılan hüküm (HUMK’un 429/4. md.si) ile Yargıtay Dairesinin iki bozma kararı arasındaki çelişkinin giderilmesi için temyiz inceleme yetkisi Hukuk Genel Kuruluna verilmiştir. Böylelikle aynı Yargıtay Dairesinin birbiriyle çelişen kararlarının Hukuk Genel Kurulunda incelenerek giderilmesi amaçlanmıştır. Bu düzenleme birinci veya ikinci bozma kararı lehine bir doğruluk veya kesinlik karinesi ihdas etmemekte olup, düzenleme nedeniyle somut olay ekseninde iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna yahut bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa Özel Daire değil de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar verebilecektir. Bu düzenleme, üçüncü kararların türlerine bakılmaksızın temyizen incelenmesi yönünden direnme kararlarındaki rejimi bu kararlara da bir tür teşmil etmektedir. Bu itibarla, HUMK’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 429. maddesine dördüncü fıkra olarak eklenen hükmün de esasında usulü müktesep hakkın istisnalarından birini oluşturduğu sonucuna varılmıştır.” denilmek suretiyle bozmaya uyularak verilen kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulmasının usuli müktesap hakka aykırı olmayacağı belirtilmiştir. Aynı hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/11-2474 E., 2020/944 K. sayılı kararda da vurgulanmıştır.

Somut uyuşmazlıkta, tescil istemiyle açılan davada, Mahkemece verilen kabul kararının Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince tapu iptal talebinde bulunulmadığı, usulünce ıslah da yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiş ise de, tapulu taşınmazın tapu kaydı iptal edilmeden bir başkası adına tescilinin mümkün olmadığı aksi halde mükerrer tapu kaydının söz konusu olacağı, son kayda itibar edilemeyeceği, “Çoğun içinde az da vardır.” kuralı gereğince davacı fazlasını istemişse, azını istemese dahi istediğinin kabulünün usül ekonomisine uygun düşeceği, buna göre tescil talebinin, tapunun iptali talebini de içerdiği, işin esasına ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı açıkladığımız nedenlerle hükmün bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun hükmün onanmasına yönelik görüşüne katılmıyoruz.