"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: GÖKÇEBEY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulüne İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesi özetle, ... ilçesi Dağdemirciler köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 117 ada 47 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, tescilin hatalı olduğunu, taşınmazın davalının babası, davacıya ait olduğunu, her ne kadar davacının taşınmazdaki hak ve hissesini davalıya devrettiğine dair senet ile davalı adına tespit edilmiş ise de, yapılan senette sadece arazilerin devredildiğinin yazıldığını, üzerinde bulunan binanın devir edildiğinin belirtilmediğini, 20/04/2005 tarihli senet ile ölünceye kadar bakma şartı ile devir yapıldığını, ölünceye kadar bakma akdinin resmi şekilde yapılması gerektiğini, kaldıki davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan binayı davalının yaptığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.2019 tarihli 2016/160 Esas, 2019/150 Karar sayılı kararıyla; Davacının ölünceye kadar bakma sözleşmesinin şekil şartına aykırı olarak yapıldığını, sözleşme yapıldığında ileri sürmeyerek dava tarihi itibariyle aradan uzun bir vakit geçtikten sonra ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının bakım sözleşmesi ile taşınmazı devralmasına rağmen bakım görevini yerine getirmediğinin tanık beyanları ve bizzat davacı beyanı ile sabit olduğunu, davalının bakım görevini yerine getirmemesi nedeni ile Yerel Mahkemenin ret gerekçesi olan MK'nın 2. maddesinin davalı içinde geçerli olduğunu, sözleşme yapıldığı anda geçerli bile olsa iki tarafa edim yükleyen bir sözleşme olması ve davalının bakım edimini yerine getirmediğinin sabit olması nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 18.12.2019 tarihli 2019/1202 Esas, 2019/1216 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, bağış senedinin geçersizliğini ileri sürmenin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı üzerinde durularak davanın reddine karar verildiği, halbuki davacı tarafın aynı zamanda, davalının senette yazılı bakım şartını yerine getirmediği iddiasında da bulunduğu, Mahkemece yapılan keşif, dinlenen mahalli bilirkişi, taraf tanıklarının beyanlarından davacı ve davalı arasındaki baba-oğul ilişkisinin koptuğunun ve davacıya diğer oğlu olan ...'in baktığının anlaşıldığı, davacının, davalı ve diğer oğluna taşınmazlarını bağışlarken ölünceye kadar bakma şartını öne sürdüğü ve davalı ile diğer oğlunun da bu şartlarda yapılan bağışı kabul ettiklerinin sabit olduğu, çekişmeli taşınmazın üzerinde bulunan evin birinci katında halen muris davacının oturduğu, ikinci katında ise davalının oturduğu, taşınmazın davacı ile davalı tarafından birlikte kullanılmaya devam edildiği göz önünde bulundurulduğunda bağış şartının gerçekleşmemesi nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, taşınmazın üzerinde bulunan evin 2. katının davalı tarafından inşaa edildiğinin anlaşılması karşısında 3402 sayılı Kanunu'nun 19/2 maddesi gereğince beyanlar hanesine taşınmaz üzerinde bulunan evin 2. katının davalıya ait olduğu yönünde şerh verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Yerel Mahkeme kararı kaldırılarak davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, tapunun beyanlar hanesine taşınmaz üzerinde bulunan evin 2. katının davalıya ait olduğunun şerhi verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf mahkemesindeki davalının davacı babasına bakmadığı, bakım şartını yerine getirmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davalının babasına ve annesine baktığını, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini, kardeşinin ve çevresinin davacıyı doldurduğunu, davacının artık yaşlandığını doğru karar veremediğini belirterek ve re'sen görülecek sebeplerle kabul kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yörede 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Zonguldak ili, ... ilçesi, Dağdemirciler köyü, 117 ada 47 parsel sayılı, 396,34 m2 yüzölçümlü
taşınmaz, iki katlı ev ve bahçesi niteliği ile edinme sebebi sütununda ''20 yılı aşkın süredir Rasim oğlu ...'ün malik sıfatıyla zilyet ve tasarrufunda iken, adı geçenin tüm taşınmazlarını kendisine ve eşine bakmak ve gözetmek şartıyla 20/04/2005 tarihli senetle eşit olarak aynı zamanda oğulları olan ... ve ...'e vererek zilyetliğini devrettiği, adı geçenlerin taşınmazları aralarında taksim etmeleri sonucunda 117 ada 47 parselin ...'e kaldığı'' belirtilerek, davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan 20/04/2005 tarihli ''Bağış Senedi'' başlıklı belge incelendiğinde davacı ...'ün kendisine ait arazileri ölünceye kadar kendisine bakılması ve eşi ...'ün tüm giderlerinin karşılanması şartıyla oğulları davalı ... ile dava dışı ...'e bağışladığı ve senedin altının taraflarca imzalandığı ve senette ayrıca şahitler ile muhtar ve azaların imzalarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
3.2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir. Ancak geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz,” düzenlemesine yer verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 705. maddesine göre de taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706. maddesinde de taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlıdır düzenlemesine yer verilerek taşınmaz mülkiyetinin devri amacıyla yapılan sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Öte yandan bağıştan dönme (rücu), bağışlayanın bağışlanana varması gerekli tek taraflı beyanıyla geriye yürüyerek (makable şamil) hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse bağışlayan bağıştan dönme (rücu) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir. Bağıştan dönme (rücu) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295. maddesinde aynen; “Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1- Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2- Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3- Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu söz konusu TBK.nın 295. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 510. maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme (rücu) nedeni sayılması, yukarıda değinilen mahzurun yanında, açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri, özellikle vahamet derecelerinin göz önünde bulundurulması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki; bağıştan dönme (rücu), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan, bağışlanan ancak dönme (rücu) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür. Bu hak TBK.nın 297. maddesine göre geri alma sebebinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde kullanılmalıdır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV/3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 5.904,55 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 15/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.