Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4951 E. 2022/5379 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasında, taşınmaz değeri istinaf sınırının altında kaldığı için verilen kararın kesin olup olmadığı ve temyiz yolunun açık olup olmadığı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen Ek 6. madde ile kadastroya ilişkin davalarda miktar ve değere bakılmaksızın istinaf ve temyiz yolunun açık olduğunun düzenlendiği, bu düzenlemenin adil yargılanma hakkı ve etkin denetim mekanizması kurma amacı gözetilerek, yürürlük tarihinden bağımsız olarak henüz kanun yolu aşamasında olan davalara uygulanması gerektiği gerekçesiyle, Bölge Adliye Mahkemesi'nin temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararının ve istinaf talebinin reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

DAVACILAR : ...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kesin karara karşı istinaf yoluna müracaat edilemeyeceği gerekçesiyle başvurunun usulden reddine dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi ek karar ile temyiz isteğinin reddine karar verilmiş olup, iş bu ek karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; dava konusu İkizdere ilçesi Yeralma köyü 116 ada 3 parsel sayılı taşınmazın müvekkillerine muris ... oğlu ...'dan intikal ettiğini, ...'nın 01/03/1976 tarihinde ölümünden sonra dava konusu taşınmazın murisin oğulları ... ... ve ... ... tarafından kullanıldığını, ... ... ve ... ...'nın ölümünden sonra ise torunları tarafından zilyetliğin sürdürüldüğünü, tarafların 35 yılı aşkın bir süredir söz konusu taşınmaz üzerinde patates ve fasulye ekmek suretiyle zilyetlik sürdürdüklerini, ...'nın her ne kadar ... ailesinden gelmekte ise de köyde yaşanan husumet nedeniyle, murisin soy ismini değiştirerek "..." soy adını aldığını, ...'nın amcasının hiç çocuğunun olmaması nedeniyle arazileri paylaştıklarını, dava konusu olan taşınmazı ise ...'ya verdiğini, bununla ilgili ... senetlerin söz konusu olduğunu, müvekkillerinin taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin neredeyse 4 kuşak öncesine dayandığını, tüm bu süre boyuca davalının ve üst soyunun dava konusu taşınmaz ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını, açıklanan tüm bu sebeplerle davalı adına kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazı kullandığı iddia edilen kök muris ...'nın İkizdere Asliye Hukuk Mahkemesinin 1962/1 E. 1962/18 K. sayılı kararı ile müdahalesinin men'ine karar verildiğini, Mahkeme kararı ile men edilen bir yerin işgal yoluyla çocuklarına miras bırakılamayacağını, davacının söylemiş olduğu ... senetlerin, Rize Sulh Hukuk Mahkemesinin 08/02/1939 tarihli men'i müdahale kararı ile geçersiz olduğuna Mahkemece hükmedildiğini dava konusu yerin kadastro çalışmaları yapıldığı sırada davacılar tarafından bu iddianın kadastro memurlarına iletildiğini, taşınmazın kadastro memurları tarafından davalı adına yazıldığını, ...'nın kızı olan Portakal ... kendisi sağ iken yerin kendisine ait olduğunu bildiği için davacılar ile birlikte davada yer almadığını, tüm bu sebeplerle davacının haksız ve yersiz davasının reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/04/2020 tarihli ve 2017/136 E. 2020/44 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın zilyetliğinin davacıların murisinde olduğu, 1976 yılında ölümünden sonra mirasçılarının en az 20 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyetliklerini sürdürdüğünün ispat edildiği her ne kadar davalılar İkizdere Asliye Hukuk Mahkemesinin 1962/1 Esas 1962/18 Karar sayılı kararını ileri sürmüşler ise de bu kararın müdahalenin men'ine ilişkin olduğu ve bu kararın iş bu dosyada kesin hüküm niteliği taşımayacağı, ayrıca zilyetliğin nizasız oluşu bakımından ise kadastro tespit tarihi olan 06/08/2007 tarihinden 20 yıl önceki sürecin incelenmesi gerektiği, buna göre bu dava bakımından 06/08/1987 tarihinden önceki davaların zilyetlikle kazanma şartlarının oluşmasına engel olmayacağı anlaşılmakla davanın kabulüne Rize ili, İkizdere ilçesi Yerelma köyü 116 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptaline, taşınmaz 360 pay kabul edilerek, muris ... mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 17/07/2020 tarihli ve 2020/261 E. 2020/249 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın m2 değeri 21,43 TL/m2 ve arazinin toplam değerinin 5.104,84 TL olduğunun bilirkişi raporları ile belirlendiği, rapora karşı bu yönüyle bir itiraz ileri sürülmediği, bu haliyle dava konusu edilen taşınmazın toplam değeri 5.104,84 TL olup, hükmün verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığı, Yerel Mahkemece talep hakkında verilen kararın hüküm tarihinde miktar itibarı ile kesin nitelikte olduğu anlaşıldığından, karara karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı belirtilerek, davalı ... vekilinin istinaf dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341/2, 346/1 ve 352/1-b maddeleri uyarınca usulden reddine, karar verilmiş, davalı vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine, 16/09/2020 tarihli ek karar ile temyiz başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 16/09/2020 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Anayasa’nın 36. maddesi’nin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşıma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

3.2.2. 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.

3.2.3. 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

3.2.4. Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Yasa’nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3.3. Değerlendirme

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi davalı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karara yönelik temyiz talebinin 16/09/2020 tarihli ek karar ile reddine karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin temyiz talebinin reddine dair 16/09/2020 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASINA, istinaf talebinin usulden reddine dair kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış tapu iptal -tescil davasıdır.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf talebi, değer itibariyle istinaf sınırının altında olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiş, bu kararın temyizine ilişkin talep de ek karar ile reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle istinaf incelemesinin mümkün olup olmadığı, ek kararın doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir.(miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge Adliye Mahkemeleri bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. ... “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün değildir.

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin keşfen 5.104 TL olarak belirlendiği, davanın kabulüne kesin olarak karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun değerden reddedildiği, Temyiz talebinin de ek karar ile değerden reddedildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin değer yönünden reddine ilişkin kararın ve bu kararın temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın temyize geldiği dosya kapsamıyla sabittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf talebinin değerden reddine ilişkin kararın ve bu kararın temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın doğru olması nedeniyle bu ek kararın onanması görüşüyle, farklı gerekçeyle kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.