Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5187 E. 2022/7486 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili ile tapusuz taşınmazın tescili davasında, bilirkişi raporunda belirtilen bazı taşınmaz bölümlerine ilişkin verilen kararın hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın değerinin temyiz kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle bir kısım temyiz isteminin değerden reddine, ancak mahkeme kararının dosya kapsamına uygun olmaması ve bilirkişi raporunda belirtilen bazı bölümlere ilişkin hatalı değerlendirme yapılması nedeniyle de kararın diğer kısımlarının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : CİDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tescil, tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 191 ada 13 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın babası...'den babasının sağlığında düzenlenen 15/04/2002 tarihli taksim senedine göre müstakil olarak kendisine kaldığını, o tarihten bu yana malik sıfatıyla zilyetliği altında olduğunu, davalı ...'e ait 191 ada 14 parsel sayılı taşınmaz ile sınırının kadastro ölçümü sırasında zemindeki gerçek sınır ile uyumsuz ve hatalı olarak tespit edildiğini, ayrıca 13 parsel sayılı taşınmazın köy yolu ile olan sınırının da kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak tespit edildiğini açıklayarak, davalı ...'e ait taşınmazda ve yol olarak tespit edilen kısımda davacı aleyhine eksik ölçülen miktarların iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde; davacının sahibi olduğu 191 ada 13 parsel sayılı taşınmazın köy yoluna 16,63 metrekare tecavüzü olduğunu, davacının köy yoluna yapmış olduğu tecavüz nedeniyle cezadan kurtulmak amacıyla iş bu davayı açtığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... cevap dilekçesinde; davacının taşınmazı ile kendi taşınmazı arasındaki sınırın doğru olduğunu, davacının her iki taşınmazın arasına ahır yaptığını, bunun yıkılması için de dava açtığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Cide Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/06/2018 tarihli ve 2017/22 E., 2018/114 K. sayılı kararıyla; davacının garaj olarak kullandığı yerde öncesinde büyük bir dut ağacının bulunduğu, ancak bu dut ağacının kime ait olduğunun bilinmediği, bu bölümün boşluk olduğu ve köyün kullanımında olduğu, davalı ...'e ait taşınmaz ile arasındaki sınırın zemindeki çit olduğunun anlaşılması nedeniyle köy tüzel kişiliği aleyhine açılan davanın reddine, 05/04/2018 tarihli fen bilirkişi raporunda (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen bölümler yönünden davanın reddine, aynı bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 8,85 m2. yüz ölçümündeki kısmın 191 ada 13 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümüne eklenmek suretiyle 614,43 m2. yüz ölçümüyle 191 ada son parsel numarası ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 191 ada 14 parsel sayılı taşınmazın ifraz sonrası 506,52 m2. yüz ölçümü ile tapu kayıt maliki ... adına 191 ada son parsel numarası ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Cide Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı ... vekili istinaf dilekçesinde; davanın tamamen kabul edilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak eksik inceleme sonucu karar verildiğini açıklayarak kararın kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2.2. Davalı ... istinaf dilekçesinde; verilen kararın mağduriyetine neden olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 02/07/2020 tarihli ve 2019/1569 E., 2020/507 K. sayılı kararıyla; istinaf başvurularının, HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümün köy yolu olmayıp kendileri tarafından kullanılan yer olduğunu, keşif sonrasında alınan fen bilirkişi raporunda davacıya ait olan bölümün (A) harfi ile gösterildiğini, sonrasında alınan ek raporda A-B-C harfleri ile gösterildiğini, bu raporun yerel bilirkişi ve tanıklara sorulmadan hazırlandığını, ret kararı verilen (C) ve (D) bölümlerinin de kendisine ait olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili ve tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Kadastro sırasında tespit harici bırakılıp, teknik bilirkişi raporunda (B) harfiyle gösterilen çekişmeli taşınmaz bölümüne ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları incelendiğinde, dava tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, davanın reddi hakkındaki Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş, 1/a bendinde de miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" hükmüne yer verilmiş, 2020 yılı itibarıyla HMK'nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00TL’lik kesinlik sınırı 72.070,00 TL olarak uygulanmaya başlamıştır.

Somut olayda, dava 4.000,00 TL değer gösterilerek açılmış ve dava konusu taşınmazın keşfen saptanan değerine göre hesaplanan 7.725,54 TL üzerinden nihai karara bağlanmıştır. Şu halde dava değerinin 2020 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 72.070.00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti olmayan kararlara karşı temyiz isteği yönünden mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir. Somut olayda izah edilen yasal düzenlemeler karşısında davacı tarafın tescil harici taşınmaz bölümü yönünden verilen hükme yönelik temyiz isteğinin miktar yönünden reddi gerekmiştir.

3.3.2. Davacı vekilinin aynı bilirkişi raporunda (C) ve (D) harfi ile gösterilen bölümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece bu bölümler yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, mahallinde yapılan keşif sırasında alınan beyanlarda davacıya ait ahırın her iki taşınmaz arasında sınır olduğu, tam sınırda yapıldığı belirtilmiştir. Kabul kararı verilen ve istinaf edilmeyerek kesinleşen (A) harfi ile gösterilen bölüm ile düz bir hat oluşturan (C) harfi ile gösterilen bölüm ve davacıya ait taşınmaz üzerinde yapıldığı belirtilen ahırın (D) harfi ile gösterilen bölümü yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

3.3.3. Öte yandan, Mahkemece bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen ve iptaline karar verilen 8,85 metrekare bölümün davacıya ait 191 ada 13 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine karar verildikten sonra, yeniden aynı adanın son parsel numarası ile davacı adına tesciline, davalıya ait taşınmazın ifraz sonrası yüz ölçümü belirtildikten sonra parsel numarasında bir değişiklik gerekmediği halde en son parsel numarası ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi dahi isabetsizdir.

V. SONUÇ

1. Yukarıda (V/3.3.1) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle kadastro sırasında tespit harici bırakılıp, teknik bilirkişi raporunda (B ) harfiyle gösterilen çekişmeli taşınmaz bölümüne ilişkin hükme yönelik davacının temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE,

2. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının (3.3.2- 3.3.3.) numaralı paragraflarda açıklanan nedenlerle kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin kararının KALDIRILMASINA, ...nın 371/1-a maddesi gereğine İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Cide Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın istek halinde iadesine, 14/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğu karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tescil ve tapu iptal -tescil davasıdır.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf talebi, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın tapu iptal –tescil isteğine ilişkin kısmının değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. Maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir.(miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.

Prof. Dr..... “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün değildir.

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 4.000TL olarak gösterildiği, keşfen değerin taşınmazların tamamı için 7.725,00 TL olarak belirlendiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, Temyiz talebinin ise ek karar ile değerden reddedilmediği, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin esas yönünden reddine ilişkin kararın temyize geldiği dosya kapsamıyla sabittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki davada tescile ilişkin kısımda olduğu gibi tapu iptal-tescile ilişkin kısmın bakımından da taşınmaz değerinin temyiz inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemiş ise de Temyiz Merciince de temyiz incelemesinin değerden reddedilebileceği gözetilerek, temyiz talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.