Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5803 E. 2023/1128 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi dönemde tapusuz taşınmazın muhtar senediyle devri ve zilyetliğin teslimiyle mülkiyetin kazanılıp kazanılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapusuz taşınmazların taşınır mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, zilyetliğin devri ile mülkiyetin kazanılabileceği, davacının taşınmazı satın aldıktan sonra fiilen zilyetliğe geçtiğine dair tanık ve bilirkişi beyanları ile satıştan dönülmediğinin ispatlandığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Derinkuyu Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair verilen karar hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 120 ada 9 parsel sayılı taşınmazı davalılardan ...'nın 20/04/2007 tarihinde düzenlenen muhtar senediyle kendisine satarak zilyetliğini devrettiğini ve taşınmaz üzerine mandıra inşa ettiğini, kadastro çalışmalarında taşınmazın ...’in eşi ... adına tespit ve tapuya tescil edildiğini, taşınmazın ... ile ilgisi bulunmadığını belirterek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar ..., ... ve ...; dava konusu taşınmazın, davalılardan ... ...'ya babası ...’dan intikal ettiğini, 30 yılı aşkın zamandan beri taşınmazda tasarruf ettiklerini, 20/04/2007 tarihli satış senedinde hudutları belirtilen taşınmazın dava konusu yerle ilgili olduğunu, senette ... ismi altındaki parmak izinin ...’e ait olmadığını, senedin sahte olduğunu, taşınmazı davacının zorbalıkla elinde tuttuğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

Davalılardan ..., ... ve ... cevap dilekçelerini 23/10/2017 tarihinde ıslah etmişlerdir.

Davalı ... ve cevap dilekçelerini ıslah eden diğer davalılar; dava konusu taşınmazın babaları ve ...’in eşi ...’a ait olduğunu, iştirak halinde mülkiyete tabi olan taşınmazı davalı ...’in tek başına satmasının mümkün olmadığını, tapusuz taşınmazlarda mülkiyetin geçmesi için zilyetliğin intikal etmesi gerektiğini, davacının hiçbir zaman taşınmaza zilyet olmadığını, senette yer alan parmak izinin ...’e ait olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 13/06/2018 tarihli ve 2017/113 Esas, 2018/113 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazla ilgili kadastro öncesi dayanılan muhtar senedinin geçerli bir devir işlemine sebebiyet verecek şekilde şekil unsurları taşımadığı, tek başına muhtarlık senedi ile mülkiyet ... iktisap edilemeyeceği, dava konusu taşınmazın kadastro öncesinde senetsiz niteliğinde olduğu, taşınır mülkiyeti hükümlerine tabi olan taşınmazla ilgili senedin geçersiz olmasının taşınır mülkiyetinin devrine neden olan satış işlemini tek başına geçersizliği sonucunu doğurmayacağı, davacının dava konusu taşınmazı üzerinde taşınır mülkiyeti hükümlerine göre devralma olgusunun ve bu devralmayı tamamlar mahiyette zilyetliğinin tartışılması gerektiği, davacı tarafından dayanılan senet dışındaki diğer delillerin takdiri ile davacı ...'nın tapu dışı yoldan kadastro ile üzerine mülkiyet tesis edilen ... ...'nın eşi ... tarafından taşınırı davacıya devredildiğine yönelik tanık anlatımlarına itibar edildiği, davacı ... yönünden taşınır eşya mülkiyetinin kazanılmasına yönelik şartların oluştuğu, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanları ve bizzat davalı tanıklarının anlatımlarından da dava konusu taşınmazda davacının satın alma yoluyla fiili zilyetliklerinin oluştuğuna yönelik yeterli ispat vasıtalarının davacı tarafından ortaya konulduğu, davacının taşınır mülkiyeti hükümlerine tabi olan taşınmazda fiili zilyetliğinin satış tarihi itibariyle olduğu ve taşınır devrinin her türlü delil ile ispatlanabilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Nedenleri

Davalılar vekili, dava konusu taşınmazın ... ...’ya ait olduğunu, sadece davalılardan ...’in ...’a ait yer hakkında tasarrufta bulunmasının mümkün bulunmadığını, ...’ın ölümü ile taşınmazın mirasçıları ..., ..., ... ve ...’ye intikal ettiğini, iştirak halinde mülkiyete tabi bir taşınmazda ...’in tek başına satış yapmasının mümkün olmadığını, ... adına düzenlenen senet şekil şartlarını taşımadığına göre mirasçılardan ... adına mülkiyetin devri ve zilyetliğin devri işleminin de yapılmadığını, devir işleminin geçersiz olduğunu, geçersiz devir işlemi nedeniyle davacının devralma olgusu gerçekleşmemesine rağmen Mahkemenin devralma olgusunun geçerli olduğuna karar vermesinin hatalı olduğunu, ... mirasçıları tarafından zilyetliğin hiçbir şekilde devredilmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.11.2020 tarihli ve 2018/1996 Esas, 2020/904 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın davalı ...’e anne ve babasından yani ailesinden intikal ettiği, eşi ... ile ilgisi bulunmadığı, ...’ın taşınmazı eşine izafeten kullandığı, taşınmazın öncesinin tapusuz olduğu, kural olarak tapusuz taşınmazlar menkul (taşınır) mal niteliğinde olup, zilyetliğin devri ile yani teslimle mülkiyet derhal alıcısına geçtiğinden mülkiyetin nakli için zilyetliğin devrinin zorunlu olduğu, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın 2007 yılında davalı ... tarafından davacıya satılarak zilyetliğinin devredildiği, o tarihten beri davacının zilyetliğinde olduğu, taşınmaz üzerindeki mandıranın davacı tarafından taşınmaz alındıktan sonra yaptırıldığı, tespit tarihine kadar da satıştan dönüldüğü hususunda iddiada bulunulmadığı, bu hususta dosya kapsamında herhangi bir iddia ve delil olmadığı anlaşıldığından, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre dava konusu taşınmazda davacının satın alma yoluyla fiili zilyetliğinin oluştuğuna yönelik yeterli ispat vasıtalarının davacı tarafça ortaya konulduğu, davacının taşınır mülkiyeti hükümlerine tabi olan taşınmazda fiili zilyetliğinin satış tarihi itibariyle oluştuğu Mahkemece belirlenmek ve benimsenmek suretiyle, tüm bu hususlar dikkate alınarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 763/1. maddesinde; "Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesinde; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde; "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.