"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl davanın kabulüne , birleşen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın asıl davanın davalısı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili Muhakket Ayaz'a yönelik asıl dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 114 ada 10, 119 ada 1, 120 ada 9, 121 ada 1, 5, 122 ada 16, 130 ada 9, 131 ada 27 ve 132 ada 24 parsel sayılı taşınmazların tarafların ortak murisi ...'dan intikal etmesine rağmen kadastro çalışmaları esnasında davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, kadastro tespitlerinde kız çocuklarının devreden çıkarıldığını, kadastro çalışmaları sırasında görevlilere doğru bilgiler izah edilmesine rağmen taşınmazların davalı adına tescil edilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile ...'ın veraset ilamı doğrultusunda davacı adına miras payı oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ...'na yönelik açtığı birleşen dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 119 ada 7, 120 ada 7, 121 ada 2, 4, 122 ada 7, 130 ada 8, 131 ada 26 ve 132 ada 23 parsel sayılı taşınmazların tarafların ortak murisi ...'dan intikal etmesine rağmen kadastro çalışmaları esnasında davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini kadastro tespitlerinde kız çocuklarının devreden çıkarıldığını, kadastro çalışmaları sırasında görevlilere doğru bilgiler izah edilmesine rağmen taşınmazların davalı adına tescil edilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile ...'ın veraset ilamı doğrultusunda davacı adına miras payı oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Asıl davanın davalısı ...; cevap dilekçesi sunmamış, 11.04.2018 tarihli duruşmada alınan beyanında ise babasından para karşılığında araziyi satın aldığını, buna ilişkin belgeyi dosyaya sunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davanın davalısı ...; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.12.2018 tarihli ve 2017/91 Esas, 2018/679 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların tarafların murisi...'den intikal ettiği, muris...'in sağlığında mirasçılarına paylaşım yaptığı, ancak yapılan bu harici taksimde kız çocuklarına yer verilmediği, bilindiği üzere mirasçılar arasında yapılan harici taksimatın geçerli olabilmesi için paylaşım sırasında tüm mirasçıların hazır bulunması ve paylaşımda tüm mirasçılara haklarının verilmesi gerektiği ve bu nedenle yapılan harici taksimatın geçerliliği olmadığı kanaatine varıldığı, ayrıca yörede örf adet gereği kız çocuklarına mirastan hak verilmediği, davalı ... her ne kadar babasının arazilerinin 1/3'ünü satın aldığını beyan ederek buna ilişkin 01.02.1981 tarihli belgeyi sunmuş ise de sunulan belgede nerelerin satın alındığının tam olarak okunamadığı, baba ile oğul arasında yapılan satım sözleşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olup satış sonucunda para ödendiğine yönelik mahalli bilirkişilerin yeterli bilgisinin bulunmadığı ve bu hususta somut bir delilin olmaması yine yörede kız çocuklarına mirastan hak verilmemesi için bu tür muvazaalı işlemlerin sıklıkla yapıldığı gözetilerek satım hususuna itibar edilmediği gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile çekişmeli 114 ada 10, 119 ada 1, 120 ada 9, 121 ada 1, 121 ada 5, 122 ada 16, 130 ada 9, 131 ada 27 ve 132 ada 24 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının muris ...'ın veraset ilamındaki davacının payı oranında iptali ile iptal edilen hissenin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 121 ada 5 parsel üzerinde bulunan muhdesatın davalı ... tarafından yapıldığının tapu kaydının beyanlar hanesine şerh düşülmesine, birleşen dava yönünden ise davanın kabulü ile çekişmeli 119 ada 17, 120 ada 7, 121 ada 2, 121 ada 4, 122 ada 17, 130 ada 8, 131 ada 26 ve 132 ada 23 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının muris ...'ın veraset ilamındaki davacının payı oranında iptali ile iptal edilen hissenin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 121 ada 4 parsel üzerindeki muhdesatın muris ... tarafından yapıldığının tapu kaydının beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davanın davalısı ... tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Kaldırma Kararı
... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 17.05.2019 tarihli ve 2019/647 Esas, 2019/944 Karar sayılı kararıyla; eksik inceleme ile karar verildiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2019/269 Esas, 2020/110 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların tarafların murisi...'den intikal ettiği hususunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, murisin sağlığında yapmış olduğu taksimin aslında bağışlama niteliğinde olup tapusuz taşınmazlar taşınır mal olarak değerlendirildiğinden mülkiyetinin geçmesi için sözleşmenin yanında zilyetliğin de devredilmesi gerektiği, somut olayda ise mahalli bilirkişilerin muris...'in sağlığında paylaşım yapıp yapmadığını veya zilyetliğini devredip devretmediğini bilmediklerini, muris...'in ölmeden önce arazileri bir bütün halinde kullandığını, öldükten sonra şu anki bölünmüş hali ile davalıların kullandığını beyan etmiş olup bu beyanlar doğrultusunda murisin zilyetliği devretmediğinin anlaşıldığı, her ne kadar davalı tanığı ... bağışlama yapılıp zilyetliğin devredildiğini beyan etmiş ise de; tanığın tarafların yakın akrabası olması nedeniyle tarafsız beyanda bulunmadığı kanaatine varıldığı ve bu tanığın beyanının hükme esas alınmadığı, taksim (bağışlama) ve zilyetliğin devri hususlarının davalı tarafından ispat edilemediği, ana dosya davalısı ... her ne kadar babasının arazilerinin 1/3'ünü satın aldığını beyan ederek buna ilişkin 01.02.1981 tarihli belgeyi sunmuş ve sunulan belge keşifte dava konusu taşınmazlara uygulanmaya çalışılmış ise de satış belgesinde okunan hususların ve sınırların mahalli bilirkişiler tarafından bilinemediği, nerelerin satın alındığının tam olarak belirlenemediği, bir an için satış sözleşmesindeki yerlerin dava konusu taşınmazları kapsadığı düşünülse dahi tapusuz taşınmaza ilişkin satış işleminin geçerli olması için zilyetliğin de devredilmiş olması gerektiği ve satış sözleşmesinin 1981 tarihli, muris...'in ölümü tarihinin ise 1991 olduğu ve mahalli bilirkişi beyanlarında da murisin ölünceye kadar dava konusu taşınmazların bir bütün olarak kullanıldığı belirtildiğinden satış sözleşmesi taşınmazları kapsamış olsa dahi zilyetliğin devredilmemesi nedeniyle de satış işleminin geçersiz bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi'nde bulunan 114 ada 10 parsel, 119 ada 1 parsel, 120 ada 9 parsel, 121 ada 1 parsel, 121 ada 5 parsel, 122 ada 16 parsel, 130 ada 9 parsel, 131 ada 27 parsel, 132 ada 24 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının muris ...'ın veraset ilamındaki davacının payı oranında iptali ile iptal edilen hissenin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 121 ada 5 parsel üzerinde bulunan muhdesatın davalı ... tarafından yapıldığının tapu kaydının beyanlar hanesine şerh düşürülmesine; ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2019/647 Esas, 2019/944 Karar sayılı kaldırma kararında birleşen 2017/92 Esas sayılı dava dosyası yönünden kararın kaldırmasına karar verilmediği gerekçesiyle birleşen 2017/92 Esas sayılı dosya yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
D. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davanın davalısı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Sebepleri
Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesinin kararı doğrultusunda yapılacak olan yeni keşifte dinlenecek mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanları esasa ilişkin dikkate alınması gerekirken kaldırma kararından önceki keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarına yer verilmiş olmasının yerel mahkemenin ön yargılı olarak önceki kararında hukuka aykırı olarak direttiğini gösterdiğini, yerel mahkemenin davalı tanığı olan ...'ın keşifte alınan beyanlarına taraflara yakın olması nedeniyle itibar etmeyerek dikkate almamasının hatalı olduğunu, ...'ın tarafların amca çocuğu olup, davalı müvekkiline ne kadar yakınsa davacıya da aynı yakınlıkta olduğunu, ayrıca ...'ın keşif mahallinde de beyan etmiş olduğu üzere muris ... ile birlikte bizzat taksimatta bulunmuş olması nedeniyle olayın üç yüzünü en iyi bilen kişi olduğunu, dosyada sunulu bulunan 01.02.1981 tarihli müvekkilini murisi ... ile yapmış olduğu satış sözleşmesinin yerel mahkeme tarafından hiç dikkate alınmadığını, davacı tarafın muvazaa iddiasının doğru olmadığını, dava konusu taşınmazların müvekkili tarafından bedeli ödenerek muris ...'dan satın alındığını, taraflar arasında böyle bir satış işlemi yapılmasının nedeninin de müvekkilinin babasının o dönemlerde ...'dan almış olduğu arazinin üzerine yapmış olduğu bina nedeniyle maddi anlamda sıkıntı yaşaması olduğunu, bu hususta taraflar aralarında satış sözleşmesinin yapıldığını, 01.02.1981 tarihli bu sözleşmenin de müvekkili tarafından dosyaya sunulduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmazları satış yoluyla mülkiyetine geçirdiğinin sabit olup, davacı tarafın muvazaa iddiasının bu yönüyle kabul edilebilir nitelikte olmadığını, muris ...'ın yalnızca kendi adına kayıtlı taşınmazların bir kısmının mülkiyet hakkının kendisine sağlamış olduğu yetkiye istinaden müvekkiline sattığını, muvazaa nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında genel kanıya göre karar verilemeyeceğini, davacı tarafın muvazaayı ispatlaması gerektiğini, baba oğul arasında yapılan her işlemin doğal sonucunun muvazaa olmayacağını, davacı tarafın huzurdaki davada muvazaayı ispat edemediğini, yerel mahkemenin davacı tarafın ispat ile mükellef olduğu muvazaa iddiasını terk edip ispat külfetini taraflarına yüklemiş olmasının kabul edilebilir olmadığını, gerek mahalli bilirkişiler gerekse tanık beyanlarıyla müvekkilinin muris ... ile yapmış olduğu 01.02.1981 tarihli satış sözleşmesiyle tüm taşınmazların 1/3'ünü satın aldığı ve taşınmazları bu sözleşme tarihinden itibaren zilyetliğini devraldığını ispatlamış bulunduklarını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında 01/02/1981 tarihli satış belgesinde okunan hususlar ve sınırların mahalli bilirkişiler tarafından bilinemediği ve nerelerin satın alındığının tam olarak belirlenemediği hususunun hatalı olduğunu, satış senedinde açık olarak tüm taşınmazların 1/3'ünün müvekkiline satıldığı hususunun açıkça yazıldığını ve bu konuda satış belgesinin uygulanmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24.12.2020 tarihli ve 2020/896 Esas, 2020/1547 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli ve istinafa konu taşınmazların öncesinde tarafların ortak miras bırakanı ...'a ait olduğu noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi bu hususun dosya kapsamı ile de belirlendiği, 28.06.2018 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenilen mahalli bilirkişi ..., davacı tanığı ..., 06.12.2019 tarihli keşifte dinlenilen davalı tanığı ...'ın beyanları bir arada değerlendirildiğinde, çekişmeli ve istinafa konu taşınmazların öncesinde miras bırakan ...'a ait iken murisin sağlığında çekişmeli ve istinafa konu taşınmazları oğlu davalı ...'a bağışladığı (paylaşıldığı-taksim ettiği), İlk Derece Mahkemesi kararında mahalli bilirkişi beyanlarına göre çekişmeli taşınmazların muris tarafından ölünceye kadar kullanıldığı kabul edilmiş ise de tarafların akrabası olup, bağış olgusu hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu kanaatine varılan tanık ... ile bu tanığın beyanlarını destekleyen mahalli bilirkişi ... ile davacı tanığı ...'nun beyanlarının hükme esas alınması gerektiği, buna göre murisin sağlığında yaptığı bu bağış (paylaştırma) sonrasında çekişmeli taşınmazın davalı ... tarafından kullanıldığı, böylelikle çekişmeli taşınmazlara ilişkin zilyetliğin teslim de edildiği, hal böyle olunca murisin sağlığında yaptığı bağış ve teslim ile çekişmeli taşınmazlar üzerinde davacının terekeden gelen bir hakkının kalmadığı , bu halde ; Mahkemece çekişmeli ve istinafa konu 114 ada 10, 119 ada 1, 120 ada 9, 121 ada 1, 5, 122 ada 16, 130 ada 9, 131 ada 27 ve 132 ada 24 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle asıl dava davalısı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davacının 114 ada 10, 119 ada 1, 120 ada 9, 121 ada 1, 5, 122 ada 16, 130 ada 9, 131 ada 27 ve 132 ada 24 parsel sayılı taşınmazlara yönelik açtığı davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı tarafından süresi içerisinde sunulan bir cevap dilekçesi ve delil dilekçesi bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi hükmüne esas alınan tanıklara muvafakatlerinin olmadığının İlk Derece Mahkemesine yazılı ve sözlü olarak bildirilmiş olup muvafakatleri olmayan ve süresinde sunulmayan tanık beyanları, gerçekliği kesin olmayan satış senedi ve delillerin hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olduğunu,,mevcut kadastro çalışmaları sonucunda davacının saklı paylarına müdahale söz konusu olduğunu ki kadastro tespitinin bahsi geçen satış sözleşmesine istinaden de yapılmadığını, kabul etmemekle birlikte sonradan dosyaya sunulan satış senedinde belirtilen taşınmazların işbu dava konumu taşınmazlar olduğuna dair bir tanık beyanı da bulunmadığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/92 Esas ve 2018/46 Karar sayılı dosyasında muristen intikal edilen bir kısım taşınmazın diğer erkek çocuk üzerine yazıldığının sabit olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
2.4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
3.... Medeni Kanunu'nun “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde; “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.''
Tereke (miras ortaklığı) TMK'nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır.
Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
5. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesinde; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." düzenlemeleri yer almaktadır.
6. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur." hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
Eldeki davada, davalı ... dava konusu taşınmazları murisi ...'dan satın aldığına ilişkin savunmada bulunmuş ise de davalı tarafından yasal süresinden sonra bildirilen tanık ... dahi dava konusu taşınmazların muris ... tarafından sağlığında erkek çocukları arasında paylaştırıldığını beyan etmiş olmakla davalının satın alma savunmasını kanıtlayamadığı, Bölge Adliye Mahkemesinin ret kararının gerekçesini oluşturan bağış olgusunun ise, davalı tarafından yasal süresinden sonra bildirilen tanık ...'ın, mahalli bilirkişiler... ile yapılan yüzleştirmeye rağmen taşınmazların murisin sağlığında taksim ve davalıya teslim edildiği hususundaki çelişkili beyanı, kaldı ki murisin sağlığında mirasçılar tarafından kullanımının tek başına zilyetliğe karine teşkil etmeyeceği nazara alındığında ispatlanamadığı, bu itibarla; dava konusu taşınmazların muris ...'dan intikal ettiği sabit olup miras payına yönelik açılan işbu davanın kabulü gerekirken murisin sağlığında yaptığı bağış ve teslim ile çekişmeli taşınmazlar üzerinde davacının terekeden gelen bir hakkının kalmadığına ilişkin yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.