"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Ret-Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın hak düşürücü süreden reddi kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin karar süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, 7149 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti ile davalı adına tespit ve tescil ediliğini, taşınmazın 1966 yılında itibaren davacı tarafından kullanıldığını, davalı adına yapılan tespitin hatalı olduğunu, taşınmaz üzerine ağaç ve 200’e yakın üzüm asması diktiğini, kadastro tespitinin 15.03.2016 tarihinde askıya çıkarıldığını ve 30 günlük askı süresi içerisinde kadastro tutanaklarına itiraz haklarını kullandıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya cevap vermemiş, 14.07.2016 tarihli duruşmada ve 28.11.2016 tarihli keşifte davacının kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü kısmın dava konusu taşınmaz içinde kaldığının tespit edilmesi halinde davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.04.2017 tarihli, 2016/214 E., 2017/111 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 02.06.1980 tarihinde kesinleştiği, davacının kadastro öncesine nedene dayalı tapu iptal ve tescil davası açtığı ve dava tarihi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, kadastro tespitine dayanak kayıtların getirtilmediğini, davalının davayı kabul ettiği dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.04.2021 tarihli ve 2021/374 E., 2021/427 K. sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği, kabul beyanının hak düşürücü süre geçtiği için dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz nedenleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir."
2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesi, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
2.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308. maddesinde, “Davayı kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.”
2.6. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 311. maddesinde, “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükümlerini içermektedir.
3. Değerlendirme
Kadastro sonucu Nevşehir ili, Merkez ilçesi, Nar kasabası, ..., Kepez mevkiinde çalışma alanında bulunan 694 ada 5 (eski 7149) parsel sayılı 14.900,00 metrekare yüz ölçümündeki bağ vasıflı taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit ve tescil edilmiş, tespit itiraz edilmeksizin 12.06.1980 tarihinde kesinleşmiş olup, davacı çekişmeli taşınmazın bir kısmının kendisine ait olduğunu ve kadastro tespitinin yanlış yapıldığını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında davalı davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
Eldeki davada, kadastro tespitinin kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu sabit ise de; hak düşürücü sürenin bir ... ortadan kaldıran-sona erdiren niteliğe sahip olması, davayı kabulün ise, davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir davada, kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla, davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olması nedeniyle, Mahkemece davayı kabul beyanına üstünlük tanımak suretiyle işlem yapılması gerekir.
Hal böyle olunca, davalının kabul beyanı gözetilerek dava konusu 694 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 30.11.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde iptal tescile karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenle; davacı vekilinin temyiz itirazı yerinde görüldüğünden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal tescil davasıdır.
Davacı, dava konusu taşınmazın 12.06.1980 tarihinde davalı adına yapılan tespitinin hatalı olduğunu ileri sürerek 06.04.2016 tarihinde eldeki davayı açmıştır. Davada hak düşürücü sürenin geçtiği tartışmasızdır. Ancak çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık hak düşürücü sürenin geçtiği eldeki davada davalının kabulüne üstünlük tanınıp tanınmayacağına ilişkindir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi “Bu tutanaklardaki belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmünü düzenlemiştir. Madde gerekçesinde bu husus “.. Kadastro çalışmaları tamamlanarak kesinleşen tespitlerin, kısa sürede tapu kütüklerine kaydedilme işlemlerinin kesinleşme tarihinden itibaren en geç üç ay içinde bitirilmesi, ayrıca büyük emek ve masrafla meydana getirilen düzenli kütük ve kadastro işlemlerinin korunmasını sağlamak için, kamu ve özel mal ayırımı yapılmadan kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamayacağı esası getirilmiştir. Burada kadastro işlemlerinin eski olaylara dayanılarak, süresiz olarak askıda bırakılmasının kamu düzenini ters yönde etkileyeceği ve kamu zararı doğuracağı gerçeğinden hareketle mülkiyet ... değil, hak arama hürriyeti kısıtlanmıştır….” şeklinde açıklanmıştır.
Hak arama yolunu kısıtlayan “hak düşürücü süre” ...; ortadan kaldırıcı, yok edici işleve sahip olduğundan süre geçtikten sonra hakkın varlığından söz edilemez. Hak düşürücü süre ile yasanın belirlediği sürede bir dava açılmaması halinde hakkın kendi sona erer. Hak düşürücü süre davanın görülebilirlik koşulu olduğundan hakim hak düşürücü süreyi kendiliğinden göz önünde bulundurmak zorundadır. (Anayasa Mahkemesinin 08.10.1991 tarihli 1991/9 E, 1991/36 K. sayılı kararı)
Hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili olup doğrudan doğruya hakim tarafından gözönünde tutulması gereken; zamanaşımı gibi “kesme” ve “durma” hükümlerine bağlı olmayan uyulmama halinde “HAK” kaybına yol açan yani “HAKKIN ÖZÜNÜ” ortadan kaldıran süredir. 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesindeki sürede hak düşürücü süredir. (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 02.04.2004 tarihli 2003/1 E., 2004/1 K. sayılı kararı) Hak düşürücü sürenin varlığı yargılamanın tüm aşamalarında re’sen gözetildiği gibi, temyiz incelemesi sırasında kamu düzenine aykırılık tespit edilirse temyiz edenin sıfatına dahi bakılmaksızın bu husus bozma nedeni yapılır. Zira hak düşürücü sürede de tıpkı görev, kesin hüküm, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili olduğundan usuli kazanılmış haktan söz edilemez.
Sonuç olarak; tasfiyeyi öngören özel ve geçici bir kanun olan Kadastro Kanununda düzenlenmiş kamu yararı amacıyla getirilen ve kamu düzenine ilişkin olan “hak düşürücü süre” kuralı davalının kabulüne üstünlük tanınması halinde ihlal edilecek kanun maddesini dolanmak suretiyle ortaya çıkan danışıklı durum korunmuş olacaktır. Çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum. Karar onanmalıdır.