Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7134 E. 2023/4006 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, tapu iptali ve tescil davasının kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin yerel mahkeme kararına itirazı.

Gerekçe ve Sonuç: Daha önce açılan mülkiyet tespiti davasının, aynı taşınmaz için aynı hukuki sebebe dayanarak açılmış olması ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmesi nedeniyle, tapu iptali ve tescil davasının kesin hüküm engeli bulunduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kesin hüküm sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

I .DAVA

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili; ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesinde dilekçe ekinde sunulan krokide (A) ve (B) harfiyle gösterilen 22.164,73 m² taşınmazın evvelinden beri davacının zilyetliğinde olduğunu, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 24/12/2013 tarihli ve 2013/327 Esas, 2013/768 Karar Sayılı kararla taşınmazların mülkiyetini kazandığını ancak, nizalı taşınmazların 2005 yılında köy yerleşim alanı içerisine alındığını ve önce ... Tüzel Kişiliği, sonrasında Büyükşehir Yasası gereği ... Belediyesi adına idari yoldan tescil edildiğini taşınmazların uygulama planına dahil edilebilmesi için öncelikle kamulaştırılması gerektiğini dolayısıyla tapu kayıtlarının yolsuz olduğunu, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin yaptığı tespit doğrultusunda A ve B ile gösterilen taşınmazın 130 ada 1 parsel, 131 ada 5 parsel, 132 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 13, 14, 15, 16, 17, 18 ve 19, 133 ada 6 parsel, 134 ada 1, 2, 3, 5, 8, 9, 10 ve 135 ada 2, 3, 4, 8, 9 ve 10 parsel şeklindeki yolsuz tescil kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili; nizalı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlik süresinin dolmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Birleştirilen davada ... Belediyesi vekili; nizalı taşınmazların 3367 sayılı Kanun uyarınca yapılan köy yerleşim alanına ait imar planı ve parselasyon planlarına davacı tarafından herhangibir itirazda bulunulmadığını, imar planları ve tapu tescil işlemlerinin kesinleştiğini, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile nizalı taşınmazlarla ilgili olarak ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/12/2013 tarihli ve 2013/327 Esas, 2013/768 Karar sayılı kararıyla davaya konu taşınmazlar yönünden davacının mülkiyet hakkının tespitine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 18/09/2014 tarihli ve 2014/6124 Esas, 2014/7812 Karar sayılı ilamıyla onandığı, bu kararın kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili; kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin gerektirdiği iddia edilen davaların konularının aynı olmadığını, köy yerleşim alanı tesisi işleminin inşai sonuç doğurucu bir işlem olduğunu, mahkeme kararıyla mülkiyet haklarının tespitinin yapıldığını belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 303. maddesinde kesin hüküm hususunun düzenlendiği ayrıca tescil davaları yönünden Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 19.01.2007 tarihli ve 2005/1 Esas, 2007/1 Karar sayılı kararında özetle; “dava tarihine kadar 20 yıllık sürenin gerçekleşmesi de zilyetlikle kazanmanın temel ve asli bir koşuludur. Kural olarak kesin hükümle sonuçlanan bir uyuşmazlığın bir daha yargı mercileri önüne getirilmesi olanaksızdır. Ancak Yargıtay tescil davasının kendine özgü ve özel kuralları olan bir dava olması nedeniyle davanın reddinden sonra tescil için öngörülen koşullarının tümünün birlikte yeniden oluşması halinde dava açılabileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Zilyet tarafından açılan tescil davasıyla sınırlı olarak kabul edilen bu uygulama genel kuralın ayrık bir durumunu oluşturmaktadır. Dava açılmasının doğal sonucu olarak tescil davasının açıldığı tarihten, davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihine kadar geçen zilyetlik süresi dava konusu olduğundan sonra açılan tescil davasına eklenemeyecektir. Bir başka anlatımla davanın kesinleşmesinden itibaren yeniden 20 yıllık sürenin dolmuş olması gerekecektir denildiği, dolayısıyla tescil davaları kararlarının süre yönünden reddedilmesi durumunda kesin hüküm oluşturmayacakları, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/12/2013 tarihli ve 2013/327 Esas, 2013/768 Karar sayılı kararının incelenmesinde, davacı tarafından davalılar Hazine ve Belediyeye karşı, dava konusu taşınmaz hakkında aynı hukuki sebebe dayalı olarak dava açıldığı, verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 2014 yılında kesinleştiği, kararda davacı adına tesciline karar verilmeyerek mülkiyetin tespitine karar verildiği bu hususun gerekçesi olarak da dava konusu yerin 15/04/2003 tarihine kadar tapuya kayıtlı olmadığı, bu tarihe kadar TMK'nın 713/1. maddesi uyarınca kazanılmaya elverişli olduğu, zilyedliğe ilişkin koşulların da 15/04/2003 tarihi öncesinde gerçekleştiği, kısaca kazandırıcı zamanaşımı yolu ile davacı taraf yararına tescili için gerekli bütün koşulların köy yerleşim alanı tespit tarihi olan 15/04/2003 tarihinden önce gerçekleştiği anlaşıldığından davanın mülkiyet hakkının tespiti şeklinde kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde açıklandığı üzere, davacının dava tarihine kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresini doldurmamış olması nedeniyle değil, dava konusu taşınmazın 15/04/2003 tarihinde köy yerleşim alanı kapsamına alınmış olunması nedeniyle davacı yararına tescil hükmü kurulamaması olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla ilgili kararın kesin hüküm niteliğinde olduğu gerekçesiyle ve ayrıca dava konusu taşınmazın davalı ... adına tapulu olması nedeniyle davalı Hazineye husumet düşmediği ancak, bu hususun davalı Hazine tarafın istinaf başvurusu bulunmadığı için kaldırma sebebi yapılmadığı da belirtilmek suretiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğunu, kesin hüküm teşkil ettiği söylenen davanın ise zilyetliğe dayalı tescil talepli dava olduğunu, dava sebeplerinin farklı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerindeki taleplerini tekrar ile kararın hükmen bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı HMK’nın 114. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Dava şartları şunlardır

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması."

115. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder."

303. maddenin 1. fıkrası şöyledir;

“Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.”

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120.60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.