"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili ile birleştirilen davada davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacı, mirasbırakan babası ... tarafından asıl davada davalıların mirasbırakanı Mehmet’e 3075, 3076, 4000 ve 4869 parsel sayılı taşınmazlarını, birleştirilen Uzunköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/473 E. sayılı dava dosyasında davalı torunu Halil’e 1423 ve 4869 parsel sayılı taşınmazlarını, Uzunköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/47 E. sayılı dava dosyasında da davalı torunu İsmail’e 904, 1450, 1654, 1655, 4132 ve 4859 parsel sayılı taşınmazlarını devrettiğini, tüm bu devirlerin mirasçılarından mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, öncelikle asıl ve birleştirilen davalarda dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, aksi halde tenkise karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalılar, devirlerin davacının bilgisi dahilinde olduğunu, temlik tarihi üzerinden 30 yıla yakın bir zaman geçtiğini, muvazaanın olmadığını, tenkis talebi yönünden ise bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen Uzunköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/473 Esas sayılı dava dosyasında davalı ..., usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
Birleştirilen Uzunköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/47 Esas sayılı dava dosyasında davalı ..., mirasbırakana kendisinin baktığını, gelirinin olmadığını, tüm masrafların kendisi tarafından karşılandığını, minnet duygusuyla devrin yapıldığını, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27/05/2019 tarihli ve 2018/11 E., 2019/250 K. sayılı kararıyla; asıl dava yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle 3075, 3076 ve 4869 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 4000 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, birleşen Uzunköprü 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/47 E., 2018/319 K., sayılı dava dosyasında davalı ... yönünden 904, 1450, 1654, 1655, 4132 ve 4859 parsel sayılı taşınmazların, birleşen Uzunköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/473 E., 2019/129 K., sayılı dava dosyasında davalı ... yönünden 1423 ve 4869 parsel sayılı taşınmazların devrine ilişkin temliklerin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davaların kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı ve asıl davada davalılar ... ve ... ile birleşen davada davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri Özetle
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, mahkemece davanın reddine karar verilen 4000 parsel sayılı taşınmazın devrinin de muvazaalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Asıl davada davalılar ... ve ... vekili, kök muris ...’ın tüm ihtiyaçlarının ve bakımının kendileri tarafından karşılandığını, mirasbırakanın yaşadığı evin kendileri tarafından tadilattan geçirildiğini devrin bir bakıma minnet duygusuyla yapıldığını, mirasbırakanın ekonomik gücünün çok da iyi olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemişlerdir.
Birleşen davada davalı ... vekili, devrin muvazaalı olmadığını, kök murise bir dönem davalı tarafından bakıldığını, bu durumun dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğunu, bu nedenle devrin minnet duygusuyla yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Birleşen davada davalı ... vekili, mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmazların bulunduğunu, mirasbırakanın ekonomik anlamda durumunun iyi olmadığını, davaya konu taşınmazın dava tarihi itibariyle tarla değerinin 46.570 TL olduğunu, amacının mal kaçırmak olmadığını, isteseydi daha değerli taşınmazlarını devredebileceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17/03/2020 tarihli ve 2019/1964 E., 2020/435 K. sayılı kararıyla; asıl davada 4000 parsel sayılı taşınmaz yönünden temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, birleşen davalar yönünden ise murisin eşinin vefatından sonra uzun yıllar kızı Hatem ile yaşadığı, kızının kendisi ile ilgilendiği daha sonra da taraf tanıklarının beyanlarına göre torunları İsmail ve Mehmet'in ilgilendiği, murisin kızı Hatem ve onun çocuklarına duyduğu minnet duyguları ile taşınmaz devirlerini yaptığı, taşınmazların satış yoluyla devredildiği, semenin ise mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet veya emek olabileceği, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla taşınmaz devri gerçekleştirmediği gerekçesiyle asıl davada davalılar, birleşen davada davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, asıl ve birleşen davada (davalı ... yönünden) davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, birleşen davada davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri Özetle
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, kök mirasbırakanın hiç bir zaman bakıma muhtaç hale gelmediğini, bu durumun tanık beyanlarından da anlaşıldığını, asıl davada davalıların mirasbırakanı Mehmet’in mirasbırakan ile hiç bir zaman birlikte kalmadığını, bu nedenle mirasbırakana bakmasından söz edilemeyeceğini, devirlerin murisin ölümünden yaklaşık 10 yıl önce yapıldığını, bu nedenle gerçekleşmemiş bir bakım için devrin yapılamayacağını, 4000 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise temlikin emanetçi kullanılmak suretiyle yapıldığını, asıl amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
Birleşen Uzunköprü 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/473 E., 2019/129 K. sayılı dava dosyasında davalı ..., mirasbırakanın gerçek amacının mirasçılarından mal kaçırmak olmadığını, minnet duygusuyla temliklerin yapıldığını, ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, aksi halde tenkis istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; “görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.”,
3.2.2. TMK’nın 706. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir. ”,
3.2.3. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. maddesinde; “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır." hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, dava dilekçesinin içeriği ve (3.2.1.) paragrafında belirtilen yasal düzenleme gereğince eldeki davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı, (3.2.1.) numaralı İçtihadi Birleştirme Kararının son paragrafında yer alan açıklamalar ışığında her ne kadar işlem tapuda satış şeklinde yapılmış ise de, Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2010 tarih, 1-295/333 sayılı kararında da ifade edildiği üzere semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması gerekmeyip belirli bir hizmet veya emek de olabileceği hususu dikkate alındığında, mirasbırakanın söz konusu devirleri davalılara temlikinde mirasçılardan mal kaçırma amacı gütmediği, 4000 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili ile birleştirilen davada davalı ...’un yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30-TL bakiye onama harcının temyiz eden asıl ve birleştirilen davalarda davacıdan, 1.629,80 TL. bakiye onama harcının ise birleştirilen davada davalı ...’dan alınmasına, 11/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.