"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TEREKEYE İADE- TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen terekeye iade-tapu iptali ve tescil tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar ve ek karar davacılar ... v.d. vekili ile ... v.d. vekili tarafından duruşma istemli, tereke temsilcisi vekili tarafından ise duruşma istenmeksizin temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26/10/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ..., Fer'i Müdahil ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ..., davalılar ... ve arkadaşları vekili Avukat ..., davalı H.... Kuran-ı Kerim ve İslami İlimleri Okutma ve Okul Talebelerine Yardım Vakfı vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davacı ... vekili Avukat ..., davalılar ... ve arkadaşları vekili Avukat ..., davalı ... v.d. vekili Avukat ... ..., tereke idare memuru ... vekili Avukat ... gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 669. ve devamı maddelerine dayalı mirasta denkleştirme, tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı ... (2018/577 Esas; bozma öncesi 2016/298 Esas); mirasbırakan eşi ...’nin bankalardaki paralarını birlikte yaşadığı davalı ... ile ondan olma davalı çocukları ...’ya verdiği gibi şirket hisselerini de anılan davalılara devrettiğini, mirasbırakan tarafından yapılan kazandırmaların karşılıksız olduğunu ileri sürerek, mirasbırakanın terekesinin tespiti ile davalılara aktarılan nakitler, gayrimenkuller ve İpsan A.Ş.’deki hisselerin kayıtlarının iptali ile terekeye iadesini, mümkün olmazsa saklı payları gözetilerek tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., ...... asıl davaya yönelik; taraf teşkilinin sağlanması gerektiğini, davalı ...’in yasal mirasçı olmaması nedeniyle tereke yönünden üçüncü kişi konumunda bulunduğunu ve onun yönünden terekeye iade talep edilemeyeceğini, davaya konu edilen malvarlığının mirasbırakandan gelmediğini, davalı ...’in bir dönem bankada çalıştığını, ailesinden de zengin olduğunu, malvarlığının onun tarafından edinildiğini, şirket hisselerinin gerek rüçhan haklarının kullanımı sırasında ortaklarca kullanılmayan hakların satın alınması, gerekse de üçüncü kişilerin paylarının satın alınması ile kazanıldığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemenin 28/10/2020 tarihli ek kararı dışında kalan davalar ve temyizin kapsamı dikkate alındığında;
Birleştirilen 2007/371 Esas sayılı davada davacı ...; mirasbırakanın malvarlığını davalı ... ile ondan olma davalı çocukları ...’ya verdiğini ileri sürerek, mirasbırakanın terekesinin tespiti ile bankalardaki paralar ile şirket hisselerinin devri nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.500.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline, mümkün olmazsa tenkisine, dava konusu 2019 ada 7 parsel yönünden davalılar adına olan tapu kaydının muvazaa nedeniyle iptaline, bu talebi yerinde görülmez ise saklı payının tenkisine karar verilmesini istemiştir. ( 2415 ada 22 sayılı parsel yönünden talep sonucunda bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. )
Birleştirilen 2007/371 Esas sayılı davaya yönelik davalılar ..., ......, ... ve ......; asıl davadaki cevaplarını tekrar etmenin yanında, dava konusu 2019 ada 7 parsel sayılı taşınmazı bedelini ödeyerek üçüncü kişilerden satın aldıklarını, mirasbırakan tarafından bir devir yapılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen 2008/119 Esas sayılı davada davacı ...; mirasbırakanın terekesinde olması gereken malvarlığının çoğunu davalılar ... ve ondan olma çocuklarına devrettiğini, miras haklarını bertaraf etmek için hareket ettiğini, yine maliki olduğu 2415 ada 22 parsel sayılı taşınmazını da anılan ve diğer davalılara temlik ettiğini, 2005 yılında davalı ...’in 30/210 payının icradan satışı sırasında mirasbırakanın verdiği para ile anılan payın diğer davalı ... tarafından alındığını, yine mirasbırakanın kurucusu ve yöneticisi olduğu İpsan A.Ş.’ye ait 280.000,00 TL’lik hisseyi davalı oğlu ...’ya, 34.500,00 TL’lik hisseyi ise davalı torunu ...’e bedelsiz devrettiğini, diğer davalılara devredilen şirket hisseleri ile ilgili davanın 2008/135 Esas üzerinden devam ettiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmaz ile davalılar ... ve ...’e devredilen şirket hisselerinin kayıtlarının iptalini ve terekeye iadesini, mümkün olmazsa rayiç bedelin tahsilini, bunun da mümkün olmaması halinde tenkisini istemiştir.
Birleştirilen 2008/119 Esas sayılı davaya yönelik; davalılar ... ve ..., şirket hisselerini günün rayicine uygun satın aldıklarını, davalı ...’in 1970’li yıllardan beri İpekçi Petrol’e emek verip iyi gelir elde ettiğini, alım gücü bulunduğunu, yine dava konusu taşınmazdaki kardeşi ...’in payını icra ihalesinden bedelini ödeyerek aldığını, mirasbırakanın para vermesinin söz konusu olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar ..., ... ..., ... ve ... ( ... ) ortak verdikleri cevap dilekçelerinde, dava konusu 2415 ada 22 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından karşılıksız devredildiğini, herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle kendilerine yöneltilen davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
Birleştirilen 2008/129 Esas sayılı davada davacılar ... ve ... ( ... ); birleştirilen 2007/371 Esas sayılı davadaki iddiaları tekrar ederek, mirasbırakanın terekesinin tespiti ile bankalardaki paralar ile şirket hisselerinin devri nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline, mümkün olmazsa tenkisine, dava konusu 2019 ada 7 parsel yönünden davalılar adına olan tapu kaydının muvazaa nedeniyle iptaline, bu talebi yerinde görülmez ise saklı payının tenkisine karar verilmesini istemişlerdir. ( 2415 ada 22 sayılı parsel yönünden talep sonucunda bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. )
Birleştirilen 2008/143 Esas sayılı davada davacılar ..., ... ve ...; birleştirilen 2008/119 Esas sayılı davadaki iddiaları tekrar ederek, dava konusu taşınmaz ile davalılar ... ve ...’e devredilen şirket hisselerinin kayıtlarının iptalini ve terekeye iadesini, mümkün olmazsa rayiç bedelin tahsilini, bunun da mümkün olmaması halinde tenkisini istemişlerdir. (asıl dava ile birleştirme istendiğinden, doğrudan birleştirme kararı verildiği anlaşılmıştır.)
Birleştirilen 2008/148 Esas sayılı davada davacılar ..., ... ... ve ...; mirasbırakanın ölümü ile geriye yüklü bir malvarlığı bıraktığını, sağlığında bir takım karşılıksız kazandırmalarda bulunduğunu, bu kapsamda mirasbırakanın, oğulları ..., ... ve ... adına sermayesini ödeyerek 1975 yılında İpekçi Petrol Ltd. Şti.’ni kurduğunu, yine maliki olduğu 2415 ada 22 sayılı parselin bir kısım payını davalıların babası ...’ye satış göstererek devrettiğini, işlemlerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, anılan şirket hisseleri ve taşınmazın davalılar adına olan kayıtlarının iptali ile terekeye iadesini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir. (asıl dava ile birleştirme istendiğinden, doğrudan birleştirme kararı verildiği anlaşılmıştır.)
Birleştirilen 2008/148 Esas sayılı davaya yönelik, davalılar ..., ... ( ...) ve ..., taraf teşkilinin eksik olduğunu, ... mirasçısı ...’nin davalı olarak gösterilmediğini, dava konusu taşınmazın mirasbırakan babaları ...’ye bağışlandığını, daha önce açılan davada kabul beyanlarının bulunduğunu, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacaklarını, öncelikle taraf eksikliğinden davanın reddi gerektiğini, işin esasına geçilecekse fer’ilerden sorumlu tutulmamalarını istemişlerdir.
Birleştirilen 2016/293 Esas sayılı davada davacılar ..., ... ve ...; mirasbırakanın bankalardaki paralarını, şirket hisselerini ve malvarlığının büyük bölümünü davalı ... ile ondan olma davalı çocukları ...’ya karşılıksız devrettiğini ileri sürerek, taşınmazlar, banka mevduatları ve şirket hisseleri yönünden muvazaalı devirlerin iptali ile terekeye iadesini, 2019 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline ve miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa saklı paylarının tenkisini istemişlerdir.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalarda davacıların ileri sürdükleri isteklerinden tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerinin kısmen kabulüne; davalı-birleşen davalıların davalarının ise reddine ilişkin karar, Dairece; " … Somut olayda, mahkemece öncelikli istek olan mirasta iade(denkleştirme) isteği yönünden herhangi bir hukuki değerlendirme yapılmamış; terditli tenkis isteği bakımından da yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme gerçekleştirilmemiştir. Hal böyle olunca; öncelikle TMK'nın 669-675. maddelerinde düzenlenen terekeye iade(mirasta denkleştirme) hükümleri uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılması, olmadığı takdirde terditli isteklerin üzerinde durulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. " gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; koşulları oluşmadığından mirasta denkleştirme isteminin tüm davalar yönünden reddine, bir kısım davalardaki tenkis isteminin kısmen kabulüne, bir kısım davalardaki muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil isteminin 2415 ada 22 sayılı parsel yönünden kabulüne, davalı vakıf aleyhine açılan davanın reddine, birleşen 2016/293 Esas sayılı davadaki tenkis isteminin hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş, temyiz aşamasında bir kısım tarafın sulh olduklarını beyan ederek sulh sözleşmesi ibraz etmeleri ve bir kısım tarafın sulh sözleşmesine göre davadan ve temyizden feragat etmeleri nedeniyle 28/10/2020 tarihli ek karar ile; birleşen 2007/371, 2008/129, 2008/148, 2008/119 ve 2008/143 Esas sayılı davalar hariç diğer bir kısım dava yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, bir kısım davalar bakımından sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ve temyizden feragat edenler yönünden de temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, eldeki davada sağlıklı bir inceleme ve değerlendirme yapılabilmesi için tarafların ve devirlerin net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
1930 doğumlu mirasbırakan ...’nin 12/05/2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak; 1944 yılında evlendiği eşi ... ( 1928 doğumlu ) ile ondan olma çocukları ... ( 1964 doğumlu ), ... ( 1961 doğumlu ), ... ( 1958 doğumlu ), ... ( 1955 doğumlu ), ... ( 1953 doğumlu ), ... ( 1948 doğumlu ), ... ( 1947 doğumlu ), ...’i ( 1945 doğumlu ), kendisinden önce 05/04/2004 tarihinde ölen oğlu ...’nin (1950 doğumlu ) çocukları, yani torunları ..., ... ve ...’yi, yine birlikte yaşadığı ...’den ( 1948 doğumlu ) olma çocukları ... ( 1982 doğumlu ), ... ( 1980 doğumlu ) ve ...’yi bıraktığı dosya içerisinde mevcut veraset ilamından tespit edilmiştir.
Getirtilen kayıtlardan davalara konu taşınmazların devirleri incelendiğinde;
- İstanbul İli, Fatih İlçesinde bulunan 265,15 m2’lik arsa niteliğindeki 2019 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ½’şer oranda üçüncü kişiler adına kayıtlı iken, 09/01/2003 tarih ve 131 yevmiye no’lu akitle, 80/265 payın kuru mülkiyetinin ...’ya, 80/265 payın kuru mülkiyetinin ... ...’ye, 50/265 payın kuru mülkiyetinin ...’e ( anılan payların intifa haklarının da ...’e ), kalan 55/265 payın ise intifa hakkı üzerinde olacak şekilde ...’e satış suretiyle devredildiği,
- İstanbul İli, Fatih İlçesinde bulunan 124,08 m2’lik bir dükkanı olan kargir apartman niteliğindeki 2415 ada 22 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, mirasbırakanın 90/210 payı uhdesinde tutarak, 30/210 payı ...’e, 30/210 payı ...’ye, 30/210 payı ...’ya, 30/210 payı da ...’ya 28/12/1984 tarih ve 3573 yevmiye no’lu akitle satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın üzerinde bıraktığı 90/210 payı da 30/210’ar paylarla ..., ... ve ... ...’ye 12/11/1985 tarih ve 3298 yevmiye no’lu akitle satış göstererek devrettiği,
- 2415 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki ...’ye ait 30/210 payın, ...’in borcundan dolayı Fatih 2. İcra Müdürlüğü’nün 11/03/2005 tarihli ihalesi ile ...’ya satıldığı, anılan payın 28/03/2005 tarihinde ... adına tescil edildiği, kayden saptanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra, hükmü temyiz eden tarafların hukuki durumlarının ve ileri sürdükleri temyiz nedenlerinin ayrı ayrı incelenmesinin, gerekçeli karar hakkı bağlamında daha yararlı olacağı anlaşılmıştır.
A) Tereke temsilcisi ... vekilleri Av. ... ve Av. ...’ın temyiz itirazları incelendiğinde;
Bozma ilamında terekeye iade isteğinin tereke adına ileri sürülmesi gerektiği belirtildikten sonra, asıl ve birleştirilen davalarda mirasçıların büyük kısmının yer alması ve bir kısım mirasçıların da muvafakatları gözetildiğinde, davada taraf teşkilinin sağlandığı açıkça ortaya konulmuştur.
İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/28 tereke sayılı dosyasında mirasbırakan ...’nin terekesini idare etmek üzere ...’ün temsilci olarak atandığı, bozma ilamından sonra bir kısım mirasçılar vekili Av. ...’ın başvurusu üzerine mahkemece, 03/09/2020 tarihli karar ile mirasbırakanı temsil etmek üzere tereke temsilcisine husumet izni verildiği, terekenin menfaatini korumak amacıyla tereke temsilcisinin hükmü temyiz ettiği görülmüştür.
Ne var ki, bozma ilamında da belirtildiği üzere eldeki davada taraf teşkilinin sağlandığı, tereke temsilcisi atanmasına gerek bulunmadığı, tereke temsilcisinin asıl olarak tereke dosyasında yönetim amacıyla atandığı anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi atfıyla 352/1-ç fıkrası gereğince tereke temsilcisinin temyiz dilekçesinin sıfat yokluğundan reddine.
B) Davacı ... vekili Av. ...’ün temyiz itirazları incelendiğinde;
...’nin Gaziosmanpaşa 2. Noterliği’nin 22/08/2011 tarihli vekaletnamesi ile davadan ve temyizden feragate de yetkili olacak şekilde Av. ...’ı vekil tayin ettiği, anılan vekilin, ... yönünden asıl davada fer’i müdahil vekili olarak işlemler yaptığı gibi onun adına birleştirilen 2016/293 Esas sayılı davayı da açtığı, öte yandan ...’nın ikinci vekil olarak Av. ...’ü tayin ettiği, mahkemece verilen hükmü 07/09/2020 tarihinde ayrı dilekçeler ile hem Av. ...’ın hem de Av. ...’ün temyiz ettiği anlaşılmıştır.
Ne var ki, dosyaya ibraz edilen 16/10/2020 tarih ve " İlam Kesinleştirme, Sulh, Ödeme ve İbra Protokolü" başlıklı belgede, ... ile vekili Av. ...’ın imzasının bulunduğu, ilgili protokolde asıl davadaki ...’nın fer’i müdahillik sıfatı ile birleştirilen 2016/293 Esas sayılı davaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, akabinde ... vekili Av. ...’ın 19/10/2020 UYAP havale tarihli dilekçesiyle vekaletnamesindeki yetkisine dayanarak sulh protokolü gereğince temyiz isteğinden feragat ettiklerini bildirdiği ve yine 27/10/2020 tarihli dilekçesiyle de kararın kesinleştirilmesine karar verilmesini istediği görülmüştür.
Bilindiği gibi, 6100 sayılı HMK’nın 75. maddesinde; " (1) Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri, vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir. " düzenlemesine yer verilmiştir.
O halde, yukarıda açıklanan durum ve yasal düzenleme gereğince, vekillerden birinin yapmış olduğu feragatin geçerli ve bağlayıcı olduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi atfıyla 349/2. fıkrası gereğince ... vekilinin temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine.
C) Birleştirilen 2008/143 Esas ve 2008/119 Esas sayılı davalarda davalı ... vekili Av. ...’ün temyiz itirazları incelendiğinde;
2008/143 Esas ve 2008/119 Esas sayılı davalarda, ... ve diğerlerinin yanında ...’e yönelik mirasbırakanın İpsan A.Ş.’deki hisselerini karşılıksız olarak devrettiği de iddia edilerek dava açıldığı, bir başka ifadeyle ... hakkında maddi vakıalara dayanıldığı ve talep sonucuna yer verildiği belirlenmiştir.
Ne var ki, davalı ... hakkında 6100 sayılı HMK’nın 297/2. fıkrasına uygun usulünce bir hüküm tesis edilmediği gibi, dava konusu 22 sayılı parseldeki iptal-tescil ve tenkis isteminin davalı ... ile ilgili olmadığı gözetilmeksizin hükmün ( 3-a ) ve ( 3-b ) fıkralarında ...’in karar ve ilam harcı ile vekalet ücretinden sorumlu tutulması doğru değildir. ... vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
D) Mirasbırakanın torunları ..., ... ve ... vekili Av. ...’ın temyiz itirazları incelendiğinde;
1- Mahkemenin 28/10/2020 tarihli ek kararına yönelik nedenler,
Hüküm ve temyizlerden sonra dosyaya sunulan 16/10/2020 tarih ve " İlam Kesinleştirme, Sulh, Ödeme ve İbra Protokolü " neticesinde, mahkemece 28/10/2020 tarihli ek karar ile; birleştirilen 2007/371, 2008/129, 2008/148, 2008/119 ve 2008/143 Esas sayılı davalar hariç diğer bir kısım davalar yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, bir kısım davalar bakımından sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ve temyizden feragat edenler yönünden de temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, davaya son veren taraf işlemlerinden olan davadan feragat HMK’nin 307. ve devamı maddelerinde, sulh ise 313. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Eldeki davalarda, mirasçı olan torunlar ... hariç diğer mirasçıların ve vekillerinin 16/10/2020 tarihli sulh protokolünü imzaladıkları ve dosyaya ibraz ettikleri, akabinde de davadan ve temyizden feragat dilekçelerini sundukları görülmüştür.
Öncelikle, HMK’nin 310/1. ve 314/1. maddeleri gereğince davadan feragat ve sulhun, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği gözetildiğinde, feragat ve sulhun zamanı açısından bir sorun bulunmadığı açıktır.
Öte yandan, 7251 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle eklenen HMK’nin 310/2. ve 30. maddesiyle eklenen 314/2. fıkralarında, hükümden sonra feragat veya sulh halinde dosya henüz kanun yolu incelemesine gönderilmemiş ise mahkemece ek karar verileceği belirtilmiştir.
O halde, mahkemece 28/10/2020 tarihli ek karar ile yazılı şekilde karar verilmesi usule uygundur.
2- Mirasta denkleştirmeye ( terekeye iade ) karar verilmesine yönelik nedenler,
4721 sayılı TMK’nın 669. maddesinde; " Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir." düzenlemesine yer verilmiş, devam eden maddelerde de denkleştirmenin şekli düzenlenmiştir.
Yargıtay içtihatları incelendiğinde;
" ...Toplanan delillerden, mirasbırakanın, ortağı olduğu dört ayrı anonim şirketteki hisselerini sağlığında, davalı (oğlu) ...’a karşılıksız olarak devrettiği anlaşılmaktadır. Davalı, bu kazandırmaların, miras payına mahsuben verilmediğini ve mirasbırakanın, kendisini iadeden muaf tuttuğunu ispat edememiştir. Davalının Türk Medeni Kanununun 641. maddesine dayalı bir tazminat isteği de yoktur. Davalı, şirket hisselerinin devrinin borç mahsubuna yönelik olduğunu da kanıtlayamamıştır. O halde davalıya yapılan bu kazandırmaların denkleştirmeye tabi olacağında kuşku bulunmamaktadır. " ( Yargıtay 2. HD’nin 09/10/2007 tarihli ve 2006/18009 E., 2007/13692 K. )
" ...Dava konusu paranın mirasbırakan tarafından davalı oğlu adına açılan hesaba yatırıldığı mahkemenin kabulündedir. Mirasbırakanın altsoy lehine yaptığı sağlararası kazandırmalar kural olarak miras payına mahsuben yapılmış sayılır ve denkleştirmeyi sağlamak için iadeye tabidir. Mirasbırakan kazandırmanın denkleştirmeye tabi olmadığını açıkça belirtmediği gibi davalıda kazandırmanın iadeye tabi olmadığını kanıtlayamamıştır. (TMK.md.669/2) O halde dava konusu paranın mirasta denkleştirme hükümleri çerçevesinde (TMK.md.671 vd.) iadesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. " ( Yargıtay 2. HD’nin 13/07/2009 tarihli ve 2008/8122 E., 2009/13858 K. )
" ...Dava konusu taşınmaz mirasbırakan ...'nin sağlığında sağlar arası işlemle alt soyu olan davalının babasına devredilmiştir. Mirasbırakanın sağlığında, altsoyuna yaptığı karşılıksız kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça onun miras payına mahsuben yapılmış sayılır ve denkleştirmeye tabidir. " ( Yargıtay 8. HD’nin 19/06/2014 tarihli ve 2013/20910 E., 2014/12818 K. )
" ...Kazandırmanın, miras payına mahsuben verilmediğini, başka bir ifade ile denkleştirmeye tabi olmadığını veya mirasbırakan tarafından iadeden muaf tutulduğunu ispat yükümlülüğü lehine teberru yapılan altsoya düşer." ( Yargıtay HGK’nun 21/10/1992 tarihli ve 1992/2-536 E., 1992/620 K. )
Yargıtay tarafından değişik tarihlerde verilen kararlar gözetildiğinde, hukuki öngörülebilirlik ve içtihat tutarlılığının sağlandığı açıktır.
Yukarıda yer verilen ilgili hukuk ve içtihatlar ile bilimsel görüşler gözetildiğinde, denkleştirmeye karar verilebilmesi için bazı şartların bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar;
a) Karşılıksız ( ivazsız ) bir kazandırmanın varlığı,
b) Sağlararası bir kazandırma olması,
c) Mirasbırakanın malvarlığından bir kazandırma yapılması,
d) Kazandırmanın yasal mirasçıya yapılması,
e) Kazandırmanın mirasçının miras payına mahsuben yapılmış olmasıdır.
Anılan şartlar somut olaya uygulandığında,
Davalı ... yönünden; mirasbırakanın kendi malvarlığından sağlararası karşılıksız bir kazandırma yaptığı dosya kapsamı ile sabit ise de, davalı ...’in mirasbırakanın yasal mirasçısı olmadığı gözetildiğinde, davalı ... açısından denkleştirme hükümlerinin uygulanmasına yasal olanak bulunmadığı ortadadır. Ancak, şartlarının varlığı halinde davalı ... açısından terditli istek olan tenkis hükümlerinin uygulanacağı muhakkaktır.
Diğer davalılar ... yönünden;
a) Karşılıksız ( ivazsız ) bir kazandırmanın varlığı; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, mirasbırakanın davalılar ... ve ondan olma çocuklarına yaptığı kazandırmalar nedeniyle herhangi bir karşılık almadığı, şirket hisse devirleri karşılığında mirasbırakanın terekesine bir bedel girmediği, aksine mirasbırakan tarafından davalıların banka hesaplarına para yatırıldığı,
b) Sağlararası bir kazandırma olması; mirasbırakanın, şirket hisse ve taşınmaz devri ile davalılar adına bankaya para yatırma işlemlerinin "bağış" niteliğinde sağlararası kazandırmalar olduğu,
c) Mirasbırakanın malvarlığından kazandırma yapılması; mirasbırakanın, davalılar ... ve ondan olma davalı çocuklarına ait banka hesapları üzerinden idare ettiği mevduatı terekesinden çıkarmadığı, bir başka ifade ile bankalardaki mevduatın kendisine ait olduğunu dış dünyaya gösterdiği, ancak az vergi ödemek, zenginliğini gizlemek vb. saiklerle sahip olduğu parayı birlikte yaşadığı ... ve ondan olma davalı çocuklarına ait hesaplarda işlettiği, farklı tarihlerde çeşitli bankalarda çalışan tanıkların beyanlarına göre de para yatırma, çekme, faiz oranı hususunda pazarlık etme işlemlerini bizzat mirasbırakanın yaptığı, davalı ...’in bir dönem bankada çalışıp ayrıldığı, farklı bir yerden yüklü bir para kaldığını ispat edemediği ve çocuklarının da yaşı itibariyle dava konusu edilen meblağı biriktirmelerinin mümkün olmadığı, netice itibariyle davalılar adına bankalara yatırılan paraların mirasbırakanın malvarlığından kaynaklandığı, yine dava konusu 2019 ada 7 parsel sayılı taşınmazın satış bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiği, ancak intifa hakkını birlikte yaşadığı ...’e tanıdıktan sonra ondan olma çocukları adına tescil ettirdiği, bu işlem ile mirasbırakanın aslında para bağışında bulunduğu, davalı ... ve çocuklarının temlik tarihi itibariyle anılan taşınmazın satış bedelini ödeyecek güçleri bulunmadığı, kaldı ki ödediklerini de ispat edemedikleri, mirasbırakanın sahip olduğu şirket hisselerini devretmesinin de kendi malvarlığını devretmesi kapsamında kaldığı, bu durumun dosya kapsamındaki tanık beyanları ile diğer deliller ile kanıtlandığı,
d) Kazandırmanın yasal mirasçıya yapılması; yukarıda açıklandığı üzere, davalılar ...’nın mirasbırakanın yasal mirasçıları oldukları,
e) Kazandırmanın mirasçının miras payına mahsuben yapılmış olması; anılan mirasçıların mirasbırakanın altsoyu olduğu, bu nedenle TMK’nin 669/2. fıkrası dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiği, mirasbırakan tarafından yapılan kazandırmaların 669/2. fıkrasında geçen "bir malvarlığını devretmek" eylemine karşılık geldiği, anılan davalıların altsoy mirasçılar olması sebebiyle mirasbırakanın doğrudan veya dolaylı olarak devrettiği malvarlığının miras payına mahsuben alındığının karine nedeniyle kabulü gerektiği, aksini ispat yükünün altsoy mirasçı olan davalılarda olduğu, ne var ki davalıların mirasbırakanın yaptığı sağlararası karşılıksız kazandırmalar ile kendilerini denkleştirmeden "açıkça" muaf tuttuğunu dayandıkları deliller ve dosya kapsamı ile kanıtlayamadıkları anlaşılmıştır.
O halde, belirtilen şartların bir bütün halinde gerçekleştiği sabit olduğundan, davalılar ...’ya yapılan kazandırmaların denkleştirmeye tabi tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile tenkise karar verilmesi doğru değildir.
Gelinen aşama itibariyle, birleştirilen 2008/129 Esas ve 2007/371 Esas sayılı davalarda; davacıların öncelikle mirasta denkleştirme istedikleri gözetilerek, davalılar ...’ya şirket hisse devri, bedeli ödenerek 2019 ada 7 sayılı parselin satın alınması ve bankalardaki hesaplarına para yatırılması işlemlerinin iadeye tabi olduğu, davalı ... yönünden ise, iade hükümlerinin uygulanmayacağı, ancak tenkis hükümlerinin uygulanması gerektiği, tenkis değerlendirmesi yapılırken de denkleştirme sonrası hüküm altına alınacak miktar değişeceğinden, yeniden bilirkişi raporu aldırılarak davalı ...’in tenkis sorumluluğunun devam edip etmediğinin ortaya çıkarılması gerektiği saptanmıştır.
3- ..., ...’in davalı olarak bulundukları birleştirilen 2008/143 Esas, 2008/119 Esas ve 2008/148 Esas sayılı dosyalarla ilgili nedenleri değerlendirildiğinde;
Dava konusu 2415 ada 22 parsel sayılı taşınmazda 30/210 payın mirasbırakan tarafından davalıların mirasbırakanı ...’ye satış yoluyla devredildiği, ... mirasçıları olan davalılar ..., ......’nin (... ) ortak verdikleri cevap dilekçeleriyle temlikin muvazaalı olduğunu ve davayı kabul ettiklerini beyan ettikleri, bu nedenle birleştirilen 2008/143 Esas ve 2008/119 Esas sayılı dosyalarda HMK’nin 308. ve devamı maddeleri gereğince davayı kabul nedeniyle bir karar verilmesi, hükmün fer’ileri ile alakalı da bu durum gözetilerek hüküm kurulması gerektiği anlaşılmıştır.
Öte yandan, aynı taşınmaza ilişkin açılan 2008/148 Esas sayılı davada ayrıksı bir durumun söz konusu olduğu, ... mirasçılarından olan eşi ...’nin, bu dosyada davalı olarak gösterilmediği, dava konusu 2415 ada 22 sayılı parseldeki 30/210 payın halen ... adına kayıtlı olduğu, elbirliği mülkiyet üzere malik olan ...’nin tüm mirasçılarına husumet yönetilmesi gerektiği, birleştirilse dahi davaların ayrı olma özelliğini korudukları, ...’nin diğer birleştirilen davalarda davalı olarak gösterilmesinin 2008/148 Esas sayılı davadaki zorunluluğu karşılamayacağı ve istisnai durumlar hariç HMK’da dahili dava kurumuna yer verilmediği gözetildiğinde, taraf teşkilinin sağlanmadığından 2008/148 Esas sayılı davada davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bir başka husus ise, celp edilen güncel tapu kayıtları uyarınca, dava konusu 2415 ada 22 sayılı parselde davalı ... adına kayıtlı olan payın yargılama sırasında el değiştirdiği, halihazırda dava dışı ... isimli şahsın 1/7 payın sahibi olduğu, ne var ki HMK’nin 125. maddesinde hayat bulan dava konusunun devrine ilişkin usul izlenmeden neticeye gidildiği tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, yukarıda ( C ), ( D-2), ( D-3 ) bentlerinde belirtildiği üzere karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Mirasbırakanın torunları ..., ... ve ... vekili Av. ... ile birleştirilen 2008/143 Esas ve 2008/119 Esas sayılı davalarda davalı ... vekili Av. ...’ün anılan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince; temyiz eden ..., ... ve ... vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ...’dan, temyiz eden ... vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin birleştirilen 2008/143 Esas ve 2008/119 Esas sayılı davalardaki temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harçların temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.