"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT - TENKİS
Taraflar arasında görülen davada,
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’nın maliki bulunduğu 365 parsel sayılı taşınmazda yer alan 34 numaralı bağımsız bölümü muvazaalı olarak diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalı babaları ...’a devrettiğini, ...’ın ise daha sonra taşınmazı ikinci eşi olan ve devirlerden haberdar olan davalı ...’e temlik ettiğini, yapılan işlemin bağış niteliğinde olduğunu, murisin tek malvarlığı olan taşınmazını satmaya ihtiyacı olmadığı gibi terekede buna ilişkin bir bedelin de bulunmadığını ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde bedelin ...’dan tahsilini; cevaba cevap dilekçesinde ise davanın taşınmazın bulunduğu sitede ortak alan olarak kullanılan 365 parsel 2, 3, 6, ve 7 numaralı bağımsız bölümleri yönünden genişletilmesini, davanın sebebi kısmen değiştirilerek kooperatif hissesinin muvazaalı devrine ilişkin işlemin iptalini, tescil ve tazminat taleplerinin kabul görmemesi halinde saklı paylarının tenkisini talep etmişlerdir.
Davalılar, muris ...’yı kooperatife üye eden ve kooperatif aidatlarını ödeyenin davalı ... olduğu, muris ...’nın çalışmadığını, evin geçiminin tamamen ... tarafından sağlandığını, muris ... ile ...’ın müşterek kararı ile kooperatif üyeliğine ...’ın devam ettiğini, davacıların ...’ın ikinci evliliğini kabullenememeleri nedeniyle kötü niyetli olarak dava açtıklarını, ...’ın kendisine bakan eşini korumak amacıyla bilezikleri karşılığında taşınmazın çıplak mülkiyetini davalı ...’e devrettiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, davacı tanığının davalılarla husumetli olduğu ve muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacıların istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince muris ...’nın kooperatif üyeliği ve taşınmaz mülkiyetine sahip olmadığı, kooperatif hissesinin menkul mal niteliğinde olduğu ve kişisel hakkın temliki hakkında 01/04/1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili, bunun da mümkün olmaması halinde tenkis talebine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesi değiştirildiğine göre 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 bendi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan, dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nın 1989 yılında ... Yapı Kooperatifi’ne üye olduğu, 1995 yılında kooperatif hissesini eşi ...’a devrettiği, Kooperatife ait taşınmazın tapuda ferdileştirilmesi sonucunda oluşan 365 parsel sayılı taşınmazdaki 34 numaralı bağımsız bölümün davalı ... adına tescil edildiği, ...’ın da 07/12/2016 tarihinde taşınmazdaki intifa hakkını saklı tutarak çıplak mülkiyetini ikinci eşi ...’e sattığı, yargılama sırasında da davalı ...’in taşınmazı yeniden davalı ...’a satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu 365 parsel sayılı taşınmazda bulunan 34 numaralı bağımsız bölümün mirasbırakan tarafından tapuda davalı ...’a devredilmediği, işlemin kooperatif hissesinin devri şeklinde gerçekleştiği ve davalı ...’ın ferdileşme ile kayıt maliki olduğu anlaşıldığına göre, mirasbırakanın kooperatif üyeliğinin bulunmadığı yönündeki gerekçe doğru değil ise de anılan işlemin 01/04/1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek davacının tapu iptali ve tescil ile taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin taleplerinin reddi doğrudur.
Ancak, somut olayda davacılar 08/03/2017 havale tarihli dava dilekçelerinde davaya konu 365 parsel sayılı taşınmazda bulunan 34 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, bunun mümkün olmaması halinde davalı ... aleyhine davaya konu taşınmazın gerçek değeri üzerinden tazminata hükmedilmesini talep etmiş; 25/08/2017 tarihli cevaba cevap dilekçelerinde terditli olarak saklı paylarının tenkisini ve davanın dava konusu taşınmazın bulunduğu sitenin ortak alan olarak kullanılan kısımları olan 2, 3, 6 ve 7 numaralı bağımsız bölümleri de kapsayacak şekilde genişletilmesini talep etmiş; 10/12/2018 havale tarihli ıslah dilekçelerinde ise bu taleplerini yinelemişlerdir. Dava dilekçesinde belirtilmeyen taşınmazların sonradan ıslah suretiyle davaya dahil edilmesi mümkün değil ise de; tenkis talebi tapu iptali ve tescil talebinden daha dar kapsamlı bir istek olduğundan, terditli olarak tapu iptali ve tescile karar verilmesinin mümkün olmaması halinde tenkis istenmesinde kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ancak, 01.04.1974 tarihli ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde, diğer bir söyleyişle bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; koşulları var ise tenkis istenebileceği Hukuk Genel Kurulu'nun 30.12.1992 tarihli 586/782; 21.9.1994 tarihli 248/538; 21.12.1994 tarihli 667/856; 11.10.1995 tarihli 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması da bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Mirasbırakanın sağlığında, gerek 3. kişiden parasını ödeyerek almak suretiyle ve gerekse bizzat yaptığı bağış niteliğindeki kazandırmaların mirasbırakanın ölümünden sonra saklı payların zedelenmiş olduğunun saptanması halinde, muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde bu kazandırmaların 4721 sayılı TMK'nin 560 ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği açıktır.
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK'nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın öncelikle TMK’nın 571. Maddesine göre hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı incelenerek, hak düşürücü süre içinde açıldığı belirlenirse davacıların tenkis talebi yukarıdaki ilkelere göre değerlendirilerek, davaya konu taşınmazın yargılama aşamasında davalı ...’den davalı ...’a devredildiği de gözetilmek suretiyle toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, kararın bir örneğinin Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere iadesine, 04/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.