"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
..........
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 29.06.2021 tarihli, 2021/192 Esas ve 2021/1100 Karar sayılı ilam yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat .......... davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... v.d. Avukat ..., davalı ... Gayrimenkul vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacılar, davalı ...’nin mirasbırakan babalarının tek erkek çocuğu olduğunu, babalarının kendisine ve onun oğluna çok düşkün olduğunu, murisin dava konusu 729 ada 138 parsel sayılı taşınmazını satacağını duydukları için vesayet davası açtıklarını, dava devam ederken murisin taşınmazdaki 416/640 payını davalı ...’nin kurduğu diğer davalı şirkete temlik ettiğini, daha önce de 160/640 payını davalı ...’ye temlik ettiğini, her iki işlemin de kız çocuklarından mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, vesayet davası sonucunda murise yasal danışman atanmasına karar verildiğini, devir tarihinde davalı ...’nin 22 yaşında olduğunu, mirasbırakanın da taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığını, muvazaa olmadığı kabul edilse dahi mirasbırakan ehliyetsiz olduğu için işlemin iptali gerektiğini, temlik bedelinin çok düşük olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescile, mümkün olmazsa bedelin tahsiline, mümkün olmazsa tenkise, ayrıca murisin hesabından çekilen paralar yönünden de tenkise karar verilmesini istemişler, birleştirilen davada davacı, asıl dava ile aynı gerekçelerle tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tescile, mümkün olmazsa bedelin tahsiline, ayrıca murisin hesabından çekilen paralar yönünden de tenkise karar verilmesini istemiş, aşamada mahkemece davacıların tenkis taleplerinin tefrikine karar verilmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... ve..., murisin tüm çocuklarına düşkün olduğunu, kızlarının isteklerini yerine getirip onlara maddi yardımlarda bulunduğunu, kızlarının çocuklarını özel okullara gönderdiğini, araba dahi hediye ettiğini, kızlarına ve damatlarına taşınmazlar aldığını, eşinin ölümünden sonra kızlarının yanında yaşadığını ancak bakılmadığını ve mal nedeniyle murise vesayet davası açıldığını, ...’nin genç yaşta ticarete atıldığını ve çok başarı olduğunu, ...’in uzun süredir babasının yanında olduğunu ve onun adın ... dahi kurduklarını, murisin davacılara yaptığı kazandırmaların miras payına mahsuben yapıldığını, denkleştirme ve tenkis istekleri olduğunu, taşınmazın 160 payının bedeli ödenerek bir kısmının mirasbırakanın kardeşinden bir kısmının da mirasbırakandan alındığını, 640 payı olan davalı şirketin sahiplerinin de ekonomik durumlarının çok iyi olduğunu, şirketi ...’nin kurdurtmadığını, temlik anına kadar şirketi ve yetkililerini tanımadığını, diğer hissedarların da taşınmazdaki paylarını devrettiğini, murisin mal kaçırma kastı olsaydı terekesindeki diğer taşınmazları da devredeceğini, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
2. Davalı ..., ... ortaklarının başkaca ortaklarla pek çok şirketi bulunduğunu, dava konusu taşınmazı diğer ortaklarla da görüşerek bedelini ödemek suretiyle edindiklerini, taşınmazın yatırım amaçlı edinildiğini ve riskli yapı olduğu için sonrasında yıktırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince, muris, davalı oğlu ve davalı ... yetkilerinin birlikte hareket ettikleri, amaçlarının mirasçılarından mal kaçırmak olduğu ve davalı şirketin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar ve katılma yoluyla birleştirilen davada davacı istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Asıl ve birleştirilen davada davalı ... ve... istinaf dilekçelerinde özetle, mahkemedeki beyanlarını tekrarla, asıl ve birleştirilen dava dosya yönünden verilen kararın dosyadaki somut delillere, usule ve yasaya aykırı olduğunu, davalı ... yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, taleplerinin dikkate alınmadığını, eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm kurulduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemişlerdir.
2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı ... istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın hatalı olduğunu, eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, ret kararı yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
2.3. Birleştirilen davada davacı katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece murisin ehliyetsizliği nedeniyle tapu iptalinin reddine verilen kararın hatalı olduğunu, kararın gerekçesinin murisin 160/640 oranındaki payının oğlu ...’ye satışının muris muvazaası nedeniyle iptaline, murisin 416/640 oranındaki payının ... Gayrimenkul Şirketi'ne satışının hem muris ehliyetsizliği hem muris muvazaası nedeniyle iptaline şeklinde olması gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli, 2021/192 Esas ve 2021/1100 Karar sayılı kararıyla; ehliyetsizlik iddiası yönünden; vesayet dosyasında murisin 2014 yılı itibariyle ehliyetli olduğu tespit edildiğinden 2013 yılında yaptığı dava konusu tasarruf işlemi yönünden ehliyetsizlik iddiasının yerinde olmadığı, ayrıca ehliyetsizlik iddiasıyla miras payı oranında tapu iptal ve tescil talepli davanın tereke adına açılmamış olması nedeniyle dinlenilmesine yasal olanak bulunmadığı, muris muvazaası iddiası yönünden ise; murisin davalı oğlu ...’ye 2002 yılında 145/640 devrettiği, 15/640 payın diğer hissedarlardan edindiği, devir tarihinde murisin aktif ticaret hayatı içinde yer aldığı, dava konusu taşınmazın pasaj olduğu, murisin ev tekstili mağazası işlettiği, diğer bölümleri kiralamak suretiyle tasarruf ettiği, davalının murisin tek oğlu olduğu ve muris ile birlikte ticaretle uğraştığı, davalıya devir tarihinde murisin toplam 561 payından 416 payı üzerinde tutarak 145 payı birlikte çalıştığı oğluna devretmesinde sahip olduğu payın tamamını devretme olanağı varken büyük kısmını üzerinde tuttuğu, dava konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazları tasarruf etmediği, devir tarihi ve öncesinde davacı kızları ile arasında onlardan mal kaçırmasını gerektirecek bir anlaşmazlık ya da husumet olmadığı, satış bedelinin resmi akitte düşük gösterilmesinin mirasçılardan mal kaçırma iradesi ile muvazaa yapıldığının kabulü için tek başına yeterli bir ölçüt olmadığı, ispat yükü üzerinde olan asıl dosya davacıları ve birleşen dosya davacısı tarafından murisin mirasçılardan mal kaçırma iradesi ile muvazaalı olarak çekişme konusu tasarruf işlemini yaptığı iddiasının ispatlanamadığı için 160 paya ilişkin tapu iptal ve tescil ile bedelin tazmini istemlerinin reddi gerektiği, 24.05.2013 tarihinde yapılan satış işlemi ile taşınmazda hisse sahibi olan murisin, davalı ... ve dava dışı ...’nin tüm hisselerini davalı Şirkete devrettikleri, davalı Şirketin iyiniyetli 3. kişi olup olmadığından önce murisin 416 payı devretmesinde mirasçılardan mal kaçırma iradesi ile hareket edip etmediği üzerinde durulması gerektiği, bir kısım davacı tanıklarınca murisin davalı oğlu ... ve torunu...'e düşkün olduğu ifade olunmakla birlikte murisin kızları ile ilişkisinin iyi olduğundan murisin kızı...'ın yanında kaldığından, kızların murisin iş yerine gidip geldiğinden, bir kızına ev aldığından ve kızlara sigorta yaptığından söz ettikleri, bu nedenle davacı tanıkları tarafından murisin davacı kızları ile beşeri münasebeti hakkında bir olumsuzluktan söz edilmediği, davalı tanıklarının ise murisin kızları ile arasının iyi olduğu onlara maddi destekte bulunduğu, kızlarının sigorta primlerini ödeyerek emekli olmalarını sağladığı anlatımları birlikte değerlendirildiğinde murisin mirasçıları ile ilişkisinin onlardan mal kaçırmasını gerektirecek bir nitelikte olmadığı, ayrıca taşınmaza 2013 yılında riskli yapı şerhi eklendiği, tanık anlatımları ile murisin satış tarihinde uzun süre öncesinde taşınmazı satma düşüncesi içinde olduğu, çeşitli alıcılarla pazarlık yapıldığı, muris ve davalı oğlu dışındaki dava dışı hissedarların da satış işlemi yaptığı, dolayısıyla taşınmazın satışı kararının sadece muris tarafından alınmış bir karar olmadığı, ayrıca davacıların murisin kısıtlanması istemi ile 2012 yılında vesayet makamından talepte bulunduklarında murisin söz konusu taşınmazı oğlunun baskısı ile satma hazırlığı içinde olduğundan söz ettikleri, aynı ifadenin dava dilekçesinde de bulunduğu, taşınmazın satışı tarihinden çok önce satışa çıkarıldığı ve bu durumun davacılar tarafından bilinmekte olduğu, murisin bu durumu çevreden ve mirasçılarından gizlemediği, satışın aleni bir şekilde gerçekleştiği, satış kararının davacıların murisin kısıtlanmasını talep etmeleri sonucu alınmış bir karar olmadığı, bu yöndeki tanık beyanlarının da gerçeği yansıttığı, murisin dava konusu taşınmaz dışında Bakırköy, Düzce ve Karahallı’da çok sayıda taşınmazı tekesinde bıraktığı, bu durumda murisin tüm mal varlığını devretme olanağı varken terekesinde bırakması karşısında murisin mirasçılarına mal bırakmama iradesi içinde hareket ettiğini söyleyebilme olanağı bulunmadığını, davalı ... tarafından bankadan kredi çekildiği, bu sebeple tapu kaydına ipotek şerhi verildiği, banka tarafından alıcı adına satış yapan tüm hissedarlara satış bedeli olarak hesaplarına ödeme yapıldığının dosyada mevcut banka kayıtları ile sabit olduğu, ispat yükü üzerinde olan asıl dosya davacıları ve birleşen davacısı tarafından murisin mirasçılardan mal kaçırma iradesi ile muvazaalı olarak çekişme konusu tasarruf işlemini yaptığı iddiasının ispatlanamadığı, taşınmazı edinen ve satış bedelini banka kanalı ile ödediği ispatlanmış olan 3. kişi konumundaki davalı ... şirketi yönünden artık satış işleminden kısa süre önce kurulması, sermayesi, vergi kayıtları çekilen kredin taksitlerinin büyük oranda ... ortakları ve başkaca gerçek kişiler tarafından ödenmiş olmasının, ... tarafından dava dışı 297 parselin ayrıca diğer davalıdan satın alınmış olması gibi delillerin eldeki uyuşmazlık yönünden delil niteliğinin bulunmadığı, davalı Şirketin iyi niyetli 3.kişi olup olmadığı üzerinde durulmasına yer olmadığı gerekçeleriyle birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl ve birleştirilen davada davalıların istinaf başvurularının kabulü ile hükmün kaldırılmasına, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Asıl davada davacılar temyiz dilekçelerinde özetle, Bölge Adliye Mahkemesinin varsayıma dayalı olarak karar verdiğini, sadece bazı tanıkların beyanlarını dikkate aldığını, gerekçede murisin kızları ile sorunu olmadığı belirtilmiş ise de, tanıkların murisin vesayet davası açılması nedeniyle kızlarına kızgın olduğunun tanık beyanlarından belli olduğunu, murisin sürekli kızları ile kalmadığını, ayrıca kalma olayının vesayet davası açılmasından önce olduğunu, murisin başka malları olması yönünden bir savunma yapılmamasına rağmen bunun karara gerekçe yapıldığını, terekedeki taşınmazların tamamının paylı olduğunu ve değerlerinin çok düşük olduğunu, murise ödendiği belirtilen paranın nerede olduğunu, bu kadar yüksek bir meblağı murisin iki senede harcamasının imkanı olmadığını, 2002 yılındaki temlik geçerli olsa idi, davalı ...'nin taşınmazın 1/4 payının kiralarını alması gerektiğini, kiraları almamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, temlik tarihinde davalı ...'nin 21 yaşında olduğunu ve çalışmadığını, murisin ...'yi hep ayrı tuttuğunu, para banka kanalıyla ödendiği için diğer hususların araştırılmasına gerek olmadığı yönündeki gerekçenin kabulünün mümkün olmadığını, ... yetkilisinin 1.400.000,00 doların elden ödendiği ve sonra peyder pey ödendiği yönündeki beyanlarının doğru olmadığını, kimsenin yeni tanıştığı bir insana servet değerinde bir meblağı sonrasında ödemesini kabul etmeyeceğini, davalı şirketin davalı ...'e iki adet taşınmaz sattığını, ... yetkilisinin 20 yaşında olan...'in bedeli elden ödediğini söylediğini, ayrıca şirketten...'e de 500.000,00 dolar gönderildiğini, 84 yaşındaki murisin 10.000.000,00 dolarlık bir taşınmazını satmasına ihtiyacı olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
2.2. Birleştirilen davada davacı temyiz dilekçesinde özetle, murisin temlik tarihinde ehliyetsiz olduğunu, davalı ...'nin murisin vesayet davası devam ederken bankadaki paralarını aldığını ve dava konusu taşınmazını davalı şirkete satılmasını sağladığını, vesayet davası açıldıktan sonra temlikin yapıldığını ve dava sonucunda murise yasal danışman atanmasına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, murisin tek oğluna dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak devrettiğini, sürekli işlerini batıran davalı ...'nin dava konusu taşınmazı alacak ekonomik gücü olmadığını, tanık beyanlarının da bu durumu desteklediğini, mal kaçırmak için murisin kızları ile husumeti olmasının şart olmadığını, tanıkların murisin oğlunu daha çok sevdiği ve gözettiği yönünden beyanları bulunduğunu, murisin satışı gizlememesinin temlikin muvazaalı olmadığını göstermediğini, davalı ...'nin mal kaçırabilmek için kısa süre önce davalı şirketi kurduğunu, bu yöndeki mahkeme gerekçelerinin yerinde olduğunu, murisin başka taşınmazları da olsa en değerlisinin dava konusu taşınmaz olduğunu, 15 gün önce 100.000,00 TL sermaye ile kurulan şirketin dava konusu taşınmazı alabilmesinin mümkün olmadığını, çekilen kredilerin ortaklar ve üçüncü kişiler tarafından ödendiğini, şirketin sürekli zarar ettiğini, satış bedellerinin davalı ... ve...'e gönderildiğini, şirketin de temlikten sonra...'e 500.000,00 dolar gönderdiğini, ...'nin taşınmazın yanındaki taşınmazı da aldığını ve onu da şirkete sattığını, aslında kredinin bitişik taşınmazın alımı için kullanıldığını, terditli talepleri yönünden değerlendirme yapılmadığını, 160 payın muris muvazaası nedeniyle, 416 payın ise ehliyetsizlik ve muris muvazaası nedeniyle devrinin geçersiz olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl ve birleştirilen dava ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve dava dışı başkaca mirasçılarının bulunduğu kayden sabittir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vs gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan bir tanesinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlerinin sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği ( TMK. 640. Md. ) tartışmasızdır.
3.2.2. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6 ncı maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.
3.3. Değerlendirme
3.2.1. Dosya içeriğinden; dava konusu 729 ada 138 parsel sayılı taşınmazın 561/640 payı mirasbırakan ...’e ait iken, mirasbırakanın 18.10.2002 tarihinde 145/640 payını davalı oğlu ...’ye temlik ettiği, ...’nin de 24.05.2013 tarihinde 160/640 payını, mirasbırakanın kalan 416/ 640 payını, dava dışı paydaşlar ...’nin de paylarını davalı ...’e temlik ettikleri, mirasbırakanın 11.10.2016 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak çocukları ..........’nin kaldığı anlaşılmıştır.
3.3.3. Hemen belirtilemelidir ki, ehliyetsizlik hukuki sebebine dayalı olarak terekeye nazaran üçüncü kişiye karşı pay oranında açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı için Bölge Adliye Mahkemesince ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı taleplerin reddine karar verilmesi doğrudur. Asıl ve birleştirilen davada davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine.
3.3.4. Asıl ve birleştirilen davada davacıların muris muvazaasına ilişkin davalı ... yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; (IV/3) paragrafta belirtildiği üzere davalı ... tarafından taşınmazın alındığının ve bedelinin ödendiğinin dosya kapsamında sabit olduğu anlaşılmakla davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
3.3.5. Asıl ve birleştirilen davada davacıların muris muvazaasına ilişkin davalı ... yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacıların davalı ...’e yönelik taleplerinin tenkise konu olacağı ve miras payının iade isteğinin ise HMK’nin 190 ıncı TMK’nin 6 ncı maddeleri uyarınca usulünce ispat edilemediği gözetilerek davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi de doğrudur.
3.3.6. Asıl ve birleştirilen davada davacıların muris muvazaasına ilişkin davalı ... yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; dinlenen tanık beyanları, davalı ...’nin sosyal ve ekonomik durumu, mirasbırakanın 2002 tarihi itibariyle mal satmaya ihtiyacının olmaması, davalının tek erkek çocuk olması ve murisle birlikte çalışması durumları dosya kapsamında değerlendirildiğinde davalı ...’ye temlik edilen 145/640 payın devrinin muvazaalı olduğu anlaşılmakla davalı ... her ne kadar payını davalı ...’e temlik etmiş ise de davacıların tapu iptali ve tescili olmadığı takdirde bedel istekleri olduğu gözetilerek temlike konu 145/640 payın temlik tarihindeki mevcut halinin dava tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacıların her birinin miras payına düşen bedele hükmederek davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
1. Asıl ve birleştirilen davada davacıların davalı ... ve davalı ... yönünden temyiz itirazlarının reddine,
2. Asıl ve birleştirilen davada davacıların davalı ... yönünden değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalı ...’den alınmasına, gelen temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalı ... ve davalı ... vekilleri için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 26.04.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.