"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın, davalı ve davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf talebinin harç ve vekalet ücreti yönünden kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise esastan reddine dair 21/09/2021 tarihli ve 2021/527 Esas, 2021/1371 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 10 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... Vakfından icareli 760/2560 payının toplamda 59 kişi adına kayıtlı iken, adı geçenlerin gaip olmaları sebebiyle İstanbul Defterdarının kayyım olarak atandığını, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesine göre aslı vakıf olan taşınmazın vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek, adı geçen 59 kişi hakkında gaiplik kararı verilmek suretiyle, dava konusu 10 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 760/2560 payın tapu kaydının iptali ile ... Vakfı adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, yasal hasım olduğundan aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın 10 yıldan fazla süre ile atanan kayyım tarafından idare edildiği, TMK’nın 508. maddesinde düzenlenen yasal koşulların oluştuğu, çekişme konusu taşınmazın tapu kütüğünde “... Vakfı” şerhinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hüküm kısmında davalı kayyım yasal hasım kabul edilmek suretiyle yargılama giderlerinin ve harcın tamamının davalıdan alınması gerekirken 36.694,26 TL bakiye harcın davacıdan tahsiline karar verilmiş olması ile birlikte vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Vakıflar İdaresince gaipliğine karar verilen taşınmaz maliklerinin mirasçılarının bulunmadığının usulünce ispat edilemediğini, 5737 sayılı Yasa’nın 17. maddesindeki şartların gerçekleşmediğini, vakfın türünün yeterince araştırılmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesine ait kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 21/09/2021 tarihli 2021/527 Esas 2021/1371 Karar sayılı kararıyla; 5737 sayılı Yasa’nın 17.maddesindeki şartların gerçekleştiği, taşınmazın vakfı adına tescili için aranan başkaca bir koşula yasal düzenlemede yer verilmediği dikkate alındığında, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulü ile davalı kayyım vekilinin Hazineyi değil, tapu maliki gerçek kişileri temsil ettiği, bu nedenle davanın kabulü halinde yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiğinden hükmün yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek, davanın yeniden kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece, vakfın muteber bir vakıf olup olmadığının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden sorularak bilhassa vakıf türüne tam olarak açıklık getirilerek hüküm kurulması gerekirken bu husus üzerinden durulmadan sonuca gidildiğini, taşınmazın tapu kaydında vakıf olduğunun belirtilmiş olmasının o taşınmazın mutlaka vakfa ait olduğunun ispatı için yeterli neden oluşturmadığını, Hazinenin davada yasal hasım olması nedeniyle aleyhe olarak vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesi “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.”
3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 588. maddesi; “Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.
Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilan süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer. Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
3.2.3. 22/09/1983 tarihli 2888 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı Yasa’nın 29. maddesinde, Medeni Kanun’un 501. maddesindeki Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu Yasa’nın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipde bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunan taşınmazlar ayrık bırakılmış tapuda intikal işlemleri yapılmamış olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihi 24/9/1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi için de; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasası’nın tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Yasa’nın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 10 ada 2 parsel sayılı 388,00 m² miktarlı “Bahçeli ahşap ev” nitelikli taşınmazın 05.12.1951 tarihli tesis kadastrosu ile 8/2560 pay olarak ... oğlu ... adına tescil edildiği, taşınmaz kaydında “... Vakfından icareli” şerhinin bulunduğu, Eyüp 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/459 Esas 2001/1098 Karar ve 20.11.2001 tarihli kararı ile; adı geçene 10 ada 110, 11, 13, 14, 19 ve 7 parsel ile 11 ada 2 parsel ve 9 ada 7 parsel sayılı taşınmazların paydaşlarından olan ve gaip kişilerden olmaları nedeniyle Eyüp 1.Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında temsil etmek üzere İstanbul Defterdarı Kadir Boy’un kayyım olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Gerçekten de; 10 ada 110, 11, 13, 14, 19 ve 7 parsel ile 11 ada 2 parsel ve 9 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar için 20/11/2001 tarihinde karara bağlanan Eyüp 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/459 E.-2001/1098 K. sayılı dosyası ile İstanbul Defterdarının, Hazinenin hak ve menfaatlerini koruma amacıyla temsil kayyımı olarak atandığı dosya kapsamı ile sabittir.
3.3.3. 3561 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin 1. fıkrası ile "Bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi ya da miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder." Ayrıca aynı Yasa'nın 2/2. maddesinde "Mallar üzerindeki yönetim görevi sona erinceye kadar, yönetim kayyımı tayin edilen en büyük mal memuru yerine vekâlet eden veya atanan kimse de bir karara gerek kalmadan o makama tayin edilmiş sayılır" şeklinde düzenleme getirilmiştir.
3.3.4. Öte yandan, temsil kayyımı belirli ve ivedi işlerde bir kimsenin kişisel ve malvarlığı ile ilgili hususlarda temsili için atanırken; yönetim kayyımı uzun süreden beri haber alınamayan, sağ olup olmadığı veya nerede olduğu bilinemeyen kimselerin malvarlıklarının yönetimi için atanır. Bu anlamda, temsil kayyımlığında kişinin temsili esas alınırken, yönetim kayyımlığında malvarlığının yönetimi esas alınmaktadır. Nitekim,Türk Medeni Kanunu'nun 588. maddesinde de, belirli malvarlığının yönetiminden bahsedildiğine göre, belirtilen kayyımın yönetim kayyımı olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.5. Somut olayda ise, İstanbul Defterdarının ortaklığın giderilmesi davasında kimliği tespit edilemeyip, adresi bulunamayan paydaşları temsil etmek üzere kayyım olarak atandığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 477/1. maddesinde temsil kayyımlığının, kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin bitmesiyle sona ereceği düzenlenmiştir. Bu durumda öncelikle dava konusu 10 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 760/2560 pay sahibi olan kişilere yönetim kayyımı atanıp atanmadığının araştırılması, yönetim kayyımı olması ve halen sağ olması halinde kendisine usulünce tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması, mümkün olmaz ise, davalının usulünce temsili açısından temsil kayyımı atanmasının sağlanması suretiyle atanan kayyımın huzuruyla yargılamaya devam edilmesi gerekirken, bu işlemler yapılmadan ortaklığın giderilmesi davası için temsil kayyımı olarak atanan İstanbul Defterdarlığı davalı gösterilerek yargılamanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının değinilen yönlerden kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.