"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı Keşan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 05.11.2014 tarihli ve 2011/28 Esas – 2014/440 Karar sayılı hüküm hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 23/02/2018 tarihli ve 2015/21047 Esas – 2018/1231 Karar sayılı ilamıyla Mahkeme kararının asıl dava yönünden onanmasına, karşı dava yönünden bozulmasına dair verilen karara karşı, davalı-karşı davacılar vekili tarafından süresinde karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Hemen belirtilmelidir ki yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelenmesi sonucunda Yargıtay daireleri ya da Hukuk Genel Kurulu’nca verilen kararlara karşı miktar itibariyle karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olup olmadığı belirlenirken; temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte bulunan Kanun hükmü esas alınmalıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2005 tarihli ve 2005/4-295-287 sayılı ilamı) Bu durumda, temyiz veya karar düzeltme incelemesinde kesinlik, dolayısı ile kanun yoluna başvurulabilirlik sınırı belirlenirken talep hangi karara yönelik ise o karar tarihinin esas alınması gerekir.
Talep 23/02/2018 tarihli Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin kararının düzeltilmesi istemine ilişkin olduğuna göre kesinlik sınırı Daire karar tarihine göre belirlenmelidir.
Bilindiği üzere, 1086 sayılı HUMK'nın 440/III-1 maddesi 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değiştirilmiş, ayrıca 01.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5236 sayılı Kanunun 19. maddesi ile HUMK'a ilave edilen Ek madde 4'e göre de; 01.01.2018 tarihinden itibaren değeri 15.910,00 TL'den az olan davalara ait hükümlerin onanmasına veya bozulmasına ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği öngörülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun dava çeşitlerini düzenleyen bölümün “Davaların Yığılması” başlığını taşıyan 110-(1) maddesinde “ Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.” şeklindeki düzenleme ile aynı yargı sınırları içinde davacının, aynı davalıya karşı birden fazla talebini ileri sürme olanağı tanınarak, dava şartları belirlenmiştir.
Aynı yargılama sınırları içinde birden fazla bağımsız davanın bulunması hali olarak nitelendirilen dava birleşmesini iki guruba ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi, davacı veya davalı yanda veya hem davacı hem de davalı yanda, taraf çokluğu olması sebebiyle doğan “ subjektif dava birleşmesi”; diğeri ise aynı yargılama sınırları içinde ve taraflardan birinin diğerine karşı birden fazla davasının bulunması halinden doğan “ objektif dava birleşmesidir”. (Yavuz Alangoya, Medeni Usul Hukukunda Dava Ortaklığı,S:30, Aynı yönde, ... Ansay, Hukuk Yargılama Usulleri, S:83,129.)
Bir davada objektif dava birleşmesinden bahsedebilmek için; taraflarının aynı olması, başka bir deyişle davacının, birden fazla talebini aynı davalıya karşı ileri sürmesi, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebin bulunması, taleplerin aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve aynı yargılama usulüne tabi olması gerekir.
Davaların yığılmasında (Objektif Dava Birleşmesi) görünüşte tek bir dava dilekçesi bulunmasına rağmen aslında dava dilekçesinde belirtilen talep sayısı kadar birbirinden ayrı bağımsız dava vardır ve yargılamada her bir dava (talep) bağımsız olarak ayrı ayrı işlem görür ve karara bağlanır (Kuru/Arslan/Yılmaz: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, S:284,285).
Somut olayda; davalı-karşı davacılar, aynı dava dilekçesi ile davalıya karşı elatmanın önlemesi ve ecrimisil taleplerini aynı davada birleştirmiştir. Karşı davacıların talepleri yönünden objektif dava birleşmesi söz konusu olup birlikte açılan dava sayısı kadar talep sonucu ve dava bulunduğuna göre her bir talep için ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.
Belirtilen yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca davalı-karşı davacılar vekilinin ecrimisil talebine (davasına) yönelik karar düzeltme talebine gelince; objektif dava birleşmesinde; her talep (dava) birbirinden bağımsız olduğuna ve her bir talep (dava) hakkında ayrı hüküm kurulmuş bulunduğuna göre temyiz kesinlik sınırının toplama göre değil, her dava için ayrı ayrı ele alınması gerekir. (Y 11.HD. 19.11.2012 tarih, 2012/2823E, 2012/18446 K, Y 23.HD 15.09.2014 tarih, 2014/1779E, 2014/5635K,)
Dosya içeriğine göre, ecrimisil talebine konu miktar karşı dava dilekçesinde 12.500,00-TL olarak belirtilmiş, yerel mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi üzerine 5.664,14-TL ecrimisile hükmedilmiştir. O halde, talebe konu edilen dava değeri, karar tarihi itibariyle belirlenen karar düzeltme sınırının altında kalmaktadır.
Bu nedenle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) davalı-karşı davacılar vekilinin karar düzeltme istemine ilişkin 16/07/2018 günlü dilekçesinin değerden REDDİNE, peşin yatırılan karar düzeltme harcının isteği halinde davalı-karşı davacılara iadesine, 13/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.