"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 29.12.2021 tarihli, 2020/596 Esas ve 2021/1880 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 13.09.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, çekişme konusu 221 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 02.10.1950 tarihli kadastro tespiti ile Ovanis kızı Paris adına kayıtlı olduğunu, tapu kaydında müstesna Yedikule Haricinde Ermeni Kilisesi Vakfından icareli olduğunun belirtildiğini, taşınmazın 01.1.1978 tarihinde ... adına tescil edildiğini ileri sürerek Vakıflar Kanunu’nun 17 nci maddesi uyarınca taşınmazın tapu kaydının iptali ile metruken davacı Vakıf adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazın maliki olan Paris'in ülkeyi izinsiz terk ettiğini ve tasfiye yasalarına göre hakkında işlem yapılmış olduğunu, Lozan Antlaşması'nın yürürlüğe girdiği 06.08.1340(1924) tarihine kadar malının başında bulunmayan yani bulunduğu yeri terk etmiş olanların mallarına el konulmasının yasal zorunluluk olduğunu, vakıf kökeninden gelen taşınmazların Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikalinin esas olduğunu, 5737 sayılı Kanun’un geçici 11 inci maddesi uyarınca Vakfın müracaatı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın tamamının mutasarrıfı Ovahim kızı Paris'in firari eşhastan olması nedeniyle 13 Eylül 331 ve 15 Nisan 339 tarihli kanunlar ve 17 Temmuz 1927 tarihli talimatname hükmüne göre 26.10.1978 tarih ve 171 sayılı vaziyet kararı ile "metruken" davalı idare adına tapuya tesciline karar verildiği, metruken tescillerde "mahlulen tescilin" aksine ... adına tescil işlemi aynı yasa gereği ise de 5737 sayılı yasa ile bu ayrımın kaldırıldığı, Vakıflar Kanunu'nun 17 nci maddesinin şartları açısından dava konusu taşınmazın davacı vakfın mülk arazisi olduğu ve vakıf türünün sahih vakıf olduğu, taşınmazın tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bakımından ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri şartı açısından ise dosya kapsamına göre bir sonuca ulaşılamadığı, bu hususta somut bir delil de ileri sürülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın çok eski yıllarda Osmanlı zamanında kurulmuş ve mazbut vakıf haline gelmiş ve taşınmazlarını kira usulüyle tasarruf etmiş Müstesna Yedikule Haricinde Ermeni Kilisesi Vakfının mülkü iken davacı Vakıf 1936 tarihinde beyanname vererek vücut bulmuş olan ... olduğunu, her iki vakfın kuruluşları ve statüleri bakımından farklı vakıflar olduğunu, davacı Vakfın isim benzerliğinden yararlanmaya çalıştığını, usule ve yasaya aykırı olarak eksik inceleme yapıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davada yasal hasım olmaları sebebiyle harç, yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmemesi gerektiğini, yüklenecek ise de vekalet ücretinin nispi değil maktu vekalet ücreti olması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 29.12.2021 tarihli, 2020/596 Esas ve 2021/1880 Karar sayılı kararı ile; geçerli bulunan vaziyet kararının dava konusu taşınmaza ait olduğu için davalı ... adına tescilin yolsuz olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, eksik inceleme sonucunda hatalı karar verildiğini, davalının süresinde cevap dilekçesini sunmadığından beyanların dikkate alınamayacağını, taşınmazın kadastro beyannamesinin ve geldi kayıtlarının dikkate alınmadığını, tapu kaydında müstesna Yedikule Haricinde Ermeni Kilisesi Vakfından icareli olduğunun belirtildiği ve vakfın sahih vakıf olduğunun göz ardı edildiğini, mazbut vakıf olmadığı sürece aslı vakıf olan taşınmaza sahibi yokmuş gibi davalı İdare tarafından el konulmasının mümkün olmadığını, Osmanlı döneminde vakfın müstesna vakıf olarak kurulduğunu, 2762 sayılı Kanun ile mülhak vakıflar arasına alındığını ve sonrasında aynı Yasa uyarınca cemaat vakfı statüsü kazandığını, vakfın icareli başkaca taşınmazları da bulunduğunu, vaziyet kararı oluşturularak davalı adına yolsuz tescil yapıldığını, tek yanlı ve yasal dayanağı olmayan, davalı tarafından oluşturulan vaziyet kararına itibar edilerek hüküm kurulduğunu, mülkiyet hakkının sınırlandırılamayacağını, kayıt malikinin kaçak ya da yitik kişi olduğuna dair somut bir belge olmadığını, 1952 yılında temessük işlemi yapan mutasarrıfın 1331 ve 1339 tarihlerinde 105 yaşında ülkeyi terk etmiş olmasının kabulünün mümkün olmadığını, mutasarrıfın 1280 yılında öldüğünün dikkate alınmadığını, bilirkişi raporlarının ve içtihatların da iddialarını desteklediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Vakıflar Kanunu′nun 17 nci maddesine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu′nun 17 nci maddesi; “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmünü düzenlemiştir.
3.2.2. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 inci maddesi; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” hükmünü, 1022/1 maddesi ise; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmünü düzenlenmiştir.
Belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, dava konusu 221 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 02.10.1950 tarihinde kadastro ile ... kızı Paris adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın tamamının mutasarrıfı .... kızı ....'in firari eşhastan olması nedeniyle 13 Eylül 331 ve 15 Nisan 339 tarihli Kanunlar ve 17 Temmuz 1927 tarihli talimatname hükmüne istinaden Vakıflar Başmüdürlüğünce düzenlenen 26.10.1978 tarihli ve 171 numaralı vaziyet kararı uyarınca taşınmazın metruken davalı ... adına tescil edildiği, taşınmazda Müstesna Yedikule Haricinde Ermeni Kilisesi Vakfından İcareli şerhi bulunduğu görülmüştür.
3.3.2. Bilindiği üzere, hem 13 Eylül 1331 tarihli geçici Kanun, hem de 15 Nisan 1339 tarihli ve 333 sayılı Kanun hükümlerinde firari ve mütegayyip bulunan veya başka yerlere naklolunan şahısların bu hallerinin vuku bulduğu anda, taşınmaz mallarının, ilgisine göre Maliye veya Evkaf Hazinelerinin mülkiyetine kendiliğinden geçişi hüküm altına alınmıştır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 22.04.1963 tarihli ve 1963/41Esas, 1963/94 Karar sayılı kararında da “…6 Ağustos 1340 tarihinden önce fiili bir surette yukarıda yazılı durumlara girmiş bulunan şahıslar hakkında yapılan ve bundan sonra, da yapılacak olan muamele; bunların mallarının, bu durumlara düştükleri tarihte Hazine veya Vakıflar İdaresi uhdesine geçmiş olup olmadığının tesbiti için o tarihlerde firari veya mütegayyip veya afcar mahalle naklolunan kimselerden olup olmadıklarının tâyini maksadıyle girişilen araştırmalarla, tesis olunan idarî işlemlerden ibarettir. Bu işlemlerin bir safhası olarak sık sık adı geçen (Vaziyet muamelesi) veya (Vaziyet kan) bu gibi gayrimenkullerin mülkiyetinin Maliyeye veya Vakıflar idaresine intikalini sağlayan hukukî ve kanunî bir unsur olmayıp, idarece bahis konusu şahsın firari, mütegayyip veya ahar mahalle nakledilen kimse olup olmadığının tesbiti için yapılan araştırmalar sonunda varılan neticeyi ve bu şahsa ait olup da kanun gereğince Hazine veya Vakıflar idaresine intikal etmiş bulunan gayrimenkullerin cins ve yerlerini topluca ifade ve vukuatı hülâsa için, tutulan bir usul gereğince, yazılan bir yazıdan ibarettir. Yukarıda da belirtildiği üzere böyle bir usul tutulması idarece ihtiyar edilmemiş olsa veya bu usule rağmen dosyasında böyle bir yazı bulunmasa dahi kanunda belirtilen duruma düşen şahısların mallarının bu duruma düştükleri tarihte, Hazine veya Vakıflar İdaresine kanun gereğince geçmiş olduklarının kabul edilmesi zaruridir.”ifadeleri ile vaziyet kararının Emval-i Metruke Kanunlarının uygulanması için kurucu bir unsur olmadığı, mülkiyetin Kanunlarda aranan şartların yerine gelmiş olması ile ilgilisine geçeceği belirtilmiştir.
Diğer bir deyişle malın mülkiyeti, vaziyet kararı ile değil kişinin kaçak ya da yitik kişi duruma düştüğü andan itibaren ilgilisine geçeceği için kaçak ya da yitik olmayan bir kişi hakkında düzenlenen vaziyet kararı uyarınca tapuda Maliye Hazinesine ya da Vakıflar İdaresine yapılan tescil usulsüz ve yolsuz bir tescil durumundadır.
Yolsuz tescil sebebiyle oluşan tescilin iptali için açılan davada tescilin yolsuz olup olmadığına bakmakla görevli mahkemeler genel mahkemeler olduğundan ayrıca İdare Mahkemelerinden vaziyet kararının iptali için bir karar alınmasına da gerek bulunmamaktır.
3.3.3. Somut olayda, davalı ... İdaresinin, kendilerince düzenlenen 26.10.1978 tarihli vaziyet kararına istinaden mülkiyet hakkını kazanmadığı, malik ..... kızı Paris kaçak ya da yitik kişi ise o duruma düştüğü andan itibaren davalı ... İdaresinin taşınmazın mülkiyetini kazanmış olduğu, 26.10.1978 tarihli vaziyet kararının dava konusu taşınmazın maliki hakkında İdarece yapılan bir tespitten ibaret olduğu, bu tespit kararının da yeterli araştırmalar yapılmadan başlı başına bir kişinin kaçak ve yitik kişi olduğuna yeterli sayılamayacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan, kayıt malikinin Emvali Metruke Kanunları uyarınca kaçak ve yitik kişilerden olduğunun saptanması ve tescilin yolsuz olmadığının tespiti halinde de, aslı Vakıf olan taşınmaz için 5737 sayılı Vakıflar Kanunu′nun 17 nci maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
3.3.4. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince işin esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.