"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/388 E., 2021/406 K.
DAVA TARİHİ : 02.07.2014
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.09.2020 tarihli, 2016/16500 Esas, 2020/5223 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sonucunda dava konusu 108 ada 122 ve 258 parsel sayılı taşınmazların davalı adına tespit ve tescil edildiğini, oysa taşınmazların dedesinden babasına, babasından da kendisine kaldığını, taşınmazlarda eklemeli olarak 60-70 yılı aşkın zilyetliğinin bulunduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların çayır vasfıyla Hazine adına kayıtlı olup zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 31.05.2016 tarihli, 2014/303 Esas, 2016/526 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların tespite esas tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı ancak tapu kayıtlarının oluşum tarihlerine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 46 ıncı maddelerinde öngörülen şartların davacı lehine gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.09.2020 tarihli, 2016/16500 Esas, 2020/5223 Karar sayılı kararıyla; “Dava konusu taşınmazların kadastro ve tapudaki niteliği çayır olup davacı tanıkları... ve... beyanlarında sazlık olduğunu bildirmişlerdir. Bu tür davaların başarıya ulaşması için davacının 1961 toprak tevzi tarihinden geriye doğru en az 20 yıl süreli malik sıfatıyla davasız aralıksız kazandırıcı zamanaşımı süresini kanıtlaması gerekir. Her ne kadar 1951 ve 1944 doğumlu davacı tanıkları aile büyüklerinden duyduğu kadarıyla davacı, babası ve dedesinin 100 yıla yakın süreden beri ot biçmek suretiyle zilyet olduklarını söylemişlerse de tanıkların duyuma dayalı beyanları tek başına mülkiyetin kazanılması için yeterli değildir. Mahkemece, toprak tevzi tarihi olan 1961 yılından 20-30 yıl evvel ayrı tarihlerde çekilmiş en az 2 stereoskopik hava fotoğrafının bulunduğu yerden getirtilerek dosya arasına konulması, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotogrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle taşınmaz başında uygulanması, 1961 yılı öncesi taşınmazların niteliğinin belirlenmeye çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi kurulu raporlarıyla denetlenmesi gerekir. 1961 yılı öncesi taşınmaz çayır niteliğinde ise otunun biçilmesi suretiyle oluşan zilyetlik ekonomik amaca uygun zilyetliktir ve Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre bu nitelikteki çayırların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkündür. Eğer 1961 senesi öncesi taşınmazlar sazlık-bataklık niteliğinde ise, bataklık ve sazlıklar birçok canlı türünün yaşamını sürdürdüğü alanlar olduğundan, istikrar kazanmış ve devamlılık gösteren Yargıtay uygulamalarına göre doğal dengenin bozulmaması bakımından bataklık ve sazlıkların imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılmaları kural olarak mümkün değildir. Ancak, 5516 sayılı Bataklıkların Kurutulması ve Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkındaki Kanun'un 1.,2.,3.,4., 5. ve 6 ıncı maddeleri gereğince sazlık ve bataklık yerlerin ancak idari yoldan Valiliğe başvurulması suretiyle ve izin alınarak kültür arazisi haline getirilmeleri mümkündür. Her ne kadar anılan Kanun 02.05.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5637 sayılı Kanunla kaldırılmış ise de, yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar 5516 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması olanağının bulunduğu konusunda şüphe yoktur. Tüm bu açıklamalara göre dava konusu taşınmazın öncesinin sazlık- bataklık olduğunun belirlenmesi halinde imar-ihya ve zilyetlikle edinilemeyeceği ancak o dönem yürürlükte bulunan 5516 sayılı Kanunda belirtilen koşulların duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi halinde kazanımın mümkün olacağı açıktır. O halde; Mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve usuller çerçevesinde öncelikle 1961 yılı öncesinde taşınmazların niteliğinin ne olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, sonucuna göre sazlık-bataklık ise kural olarak kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği ancak yukarıda belirtilen 5516 sayılı Kanun'un aradığı şartların yerine getirilmesi halinde kazanımının söz konusu olabileceği göz önünde bulundurulmalı, taşınmazların 1961 yılı öncesi çayır niteliğinde oldukları belirlendiği takdirde ise ot biçmenin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabul edilebileceği ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanımın diğer şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak sonuca gidilmelidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
Mahkemenin 06.09.2021 tarihli, 2020/388 Esas, 2021/406 Karar sayılı kararıyla; bozma kararı gereğince yapılan keşif sonrası ziraat mühendisi bilirkişiden aldırılan raporda dava konusu taşınmazların 1961 yılından önce sazlık ve bataklık vasfında olduğunun belirtildiği, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi raporunda ise 1957 yılına ilişkin hava fotoğraflarında taşınmazlarda kullanım olmadığının belirtildiği, sonucu itibariyle taşınmazların özel mülkiyete konu edilemeyecek yerlerden olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde; Mahkemece soyut düşüncelerle davanın reddine karar verildiğini, keşifte dinlenen tanıkların beyanlarının değerlendirmeye alınmadığını, taşınmazların atadan babadan beri kendisine ait olduğunu, bilirkişi raporlarında taşınmazların evvelinin bataklık olmadığının bildirildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 46 ncı maddeleri
3. Değerlendirme
1. Kadastro çalışmaları sonucunda ... ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 108 ada 122 parsel sayılı 4.400,51 metrekare ve 108 ada 258 parsel sayılı 5.646,80 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde taşınmazların Yusuf oğlu ...’nun işgalinde olduğu gösterilerek Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sonucunda oluşan tapu kayıtları nedeniyle ayrı ayrı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
2. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşacağı gibi, Mahkemeye de bozma ilamı doğrultusunda işlem yapma ve bozma ilamında işaret edilen hususları eksiksiz olarak yerine getirme yükümlülüğü doğar. Hükmüne uyulan bozma ilamında, dava konusu taşınmazların 1961 yılı öncesi niteliğinin yöntemince belirlenmeye çalışılması, sonucuna göre taşınmazların evveli sazlık-bataklık ise kural olarak kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği ancak 5516 sayılı Kanun'un aradığı şartların yerine getirilmesi halinde kazanımının söz konusu olabileceğinin göz önünde bulundurulması gereğine değinildiği halde, Mahkemece ziraat mühendisi bilirkişinin, “keşif günü itibariyle taşınmazların çayır vasfında olduğu, hava fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere, 1961 yılı öncesi sazlık-bataklık olduğunun tahmin edildiği” şeklindeki yetersiz değerlendirme içeren raporuna itibar edilmek suretiyle hüküm kurulduğu; öte yandan ziraat mühendisi bilirkişinin raporunda değinilen hava fotoğraflarını inceleyen harita mühendisi bilirkişinin taşınmazların niteliğinin ne olduğuna ilişkin olarak raporunda bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca; mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik jeolog bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, evvelinin sazlık-bataklık yerlerden olup olmadığı, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden kime ne şekilde intikal ettiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı; teknik bilirkişiden keşfi takibe elverişli, dava konusu taşınmazları komşularıyla birarada gösterir krokili rapor alınmalı; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazların toprak yapısını ve niteliğini, zirai durumunu, üzerlerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsünün ne olduğunu, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan ayrıntılı ve gerekçeli rapor düzenlemeleri istenilmeli; jeolog bilirkişi kurulundan taşınmazların niteliğini, sazlık-bataklık niteliğinde bulunan yerlerden olup olmadığını değerlendiren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, gerektiğinde taşınmazların muhtelif yerlerine yeterli derinlikte çukur da açtırılmak suretiyle söz konusu hususların araştırılması istenilmeli; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye dosya arasında bulunan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılmalı, bilirkişiden taşınmazların sınırlarını ve niteliğini, üzerilerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir rapor alınmalı; bu şekilde yapılacak araştırma ve inceleme sonunda taşınmazların niteliğinin ne olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazların evvelinin sazlık-bataklık olduğunun anlaşılması halinde kural olarak kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyeceği ancak 5516 sayılı Kanun'un aradığı şartların yerine getirilmesi halinde kazanımın söz konusu olabileceği göz önünde bulundurulmalı, taşınmazların 1961 yılı öncesinde çayır vasfında olduğunun anlaşılması halinde ise ot biçmenin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabul edilebileceği ve zamanaşımı yoluyla kazanımın diğer şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak sonuca gidilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
02.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.