Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3012 E. 2023/637 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletle satışı yapılan taşınmazın, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davacı mirasçılarının tespitinde eksiklik bulunduğu gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tescil kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kabul (kısmen)

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı ... yönünden feragat nedeni ile davanın reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ..., kayden maliki olduğu dava konusu taşınmazının dava dışı vekil ... tarafından davalı ...’e 02.08.1989 tarihinde satış suretiyle temlik edildiğini, davalı ... tarafından da 08.11.1989 tarihinde diğer davalı ...’e devredildiğini, satış bedelinin kendisine ödenmediğini, okuma yazma bilmediğini, yaşlı ve cahil olduğunu, vekaletname verdiğini hatırlayamadığı için veklaetnamenin sahte düzenlenmiş olabileceğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiş, yargılama sırasında 24.05.2001 tarihinde davacı ...’nin ölümü ile mirasçılarından ..., davaya devam etmiş, bozma kararı üzerine diğer mirasçılar da davaya dahil edilmişler, bilahare 25.04.2018 tarihinde ... davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, vekaletnamenin ve yapılan satış işlemlerinin geçerli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlar, davalı ... ...'in yargılama sırasında ölümü ile davaya katılan mirasçıları da davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.07.1997 tarihli ve 1992/76 E., 1997/82 K. sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 02.12.1997 tarihli ve 1997/14005 E., 1997/15777 K. sayılı kararıyla; ''...Dava dilekçesinin içeriğinden ve davacı vekilinin yargılama aşamasındaki anlatımlarından davanın ehliyetsizlik yanında temlikte kullanılan 28.07.1989 tarih 4404 sayılı vekaletnamenin sahte düzenlenmiş olduğu iddiasına dayandığı açıktır. Ayrıca vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddialarını da içermektedir. Hal böyle olunca; anılan hukuki sebepler de incelenerek açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak bir sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yalnızca hukuki ehliyetsizlik inceleme konusu yapılarak yazılı biçimde davanın reddedilmesi doğru değildir." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece İlk Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 08/10/2014 tarihli ve 1998/26 E., 2014/461 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğu gerekçesiyle dava kabul edilerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında davacı ... adına tesciline karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalılar vekili ve asli müdahale talebinde bulunan vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 16/11/2017 tarihli ve 2015/2394 E., 2017/6521 K. sayılı kararıyla; ''...Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacı ...'in yargılama sırasında 24.05.2001 tarihinde öldüğü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 28. maddesi uyarınca ölümle hukuki şahsiyet sona erdiğinden, davada taraf sıfatının kalmadığı açıktır.

Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, yargılama sırasında ölen davacı Pembe'nin tüm mirasçılarının usulüne uygun olarak davada yer almalarının sağlanmasıdır.

Ne var ki, mahkemece anılan usuli eksiklik giderilmeden işin esası hakkında karar verilmiş olması doğru değildir.'' gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 17/06/2021 tarihli ve 2018/46 E., 2021/147 K. sayılı kararıyla; vekaletnamenin sahte düzenlenip düzenlenmediği hususunda ... Tıp Kurumundan rapor alındığı, inceleme konusu vekaletnamede parmak izlerinin tam net basılı ve seçilebilir olmadıklarından bahisle ...'e ait olup olmadıkları hususunun tespit edilemediğinin bildirildiği, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı'ndan alınan raporda ise, vekaletnamede mevcut parmak izlerinin silik olmakla, teşhise elverişsiz olduğu, dolayısıyla vekaletnamedeki parmak izlerinin ...'e ait olup olmadığının belirlenemediği yönünde görüş bildirildiği, vekaletin kötüye kullanıldığı kanaatine varıldığı, davacı ...'in ölümü neticesinde güncel veraset ilamının dosya arasına alındığı, Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/720 Esas, 2018/892 Karar sayılı veraset ilamı ile davalı ... ... mirasçılarının da davacı ...'in mirasçısı olduğunun anlaşıldığı, yargılamanın her iki tarafının da ölü davacı ... mirasçısı olduğundan davanın tereke temsilcisi huzuru ile görülemeyeceği, ancak yargılama sırasında davacının ölümü ile mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı oluştuğu, davaya dahil edilen mirasçıların mirası reddettiklerine dair dosya içerisinde bilgi bulunmadığından, her birisinin kendi miras payına karşılık gelen kısmı isteyebileceği gerekçesiyle yargılama sırasında ölen ...'in mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/720 Esas, 2018/892 Karar sayılı veraset ilamında belirtilen payları oranında davacılar adına tesciline, davacı ... tarafından feragat dilekçesi sunulduğu gerekçesiyle davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar (..., ..., ... ve ...) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar (..., ..., ... ve ...) vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacılar Kadriye ve ...'in mirasçı olmadığını, taraf sıfatlarının bulunmadığını, bu davacılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sahtelik iddiasında bulunan tarafların bu iddialarını ispat etmeleri gerektiğini, olayın suç teşkil ettiği gerekçesiyle ceza mahkemesine konu edildiğini ve davalılar yönünden beraat kararı verildiğini, alınan bilirkişi raporunda “parmak izlerinin elverişli olmadığı” nedeniyle rapor tanzim edilemediğinin belirtildiğini, davacıların iddialarını ispat edemediklerini, ... aynı zamanda davalıların da mirasbırakanı olduğunu, sahteliği gerektirecek bir durum olmadığını, satış bedelinin azlığının tek başına bir anlam ifade etmediğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; ehliyetsizlik, sahtecilik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim TMK'nın “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesini, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

2. TMK'nın;

702. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.",

705. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.",

1022/1. maddesi şöyledir:

"Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”,

1023. maddesi şöyledir:

"Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.",

1024/2. maddesi şöyledir:

"Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.",

1025. maddesi şöyledir:

"Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî ... zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.

İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır."

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK);

502/1. maddesi şöyledir; ''Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.'',

508. maddesi ise şöyledir:

''Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.

Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.''

4. TBK'nın temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gözetilmek suretiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalılar vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş olup işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. Ne var ki; 1925 doğumlu davacı ...'in yargılama sırasında 24.05.2001 tarihinde ölümü üzerine dosyaya ibraz edilen veraset ilamları arasında çelişkiler olduğu görülmektedir. Şöyle ki; Trabzon 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/440 Esas, 2001/504 Karar sayılı veraset ilamına göre, davacının 1983 yılında ölen (üvey) kardeşi ...'in çocukları ..., ..., ... ve ... ile ölen (üvey) kardeşi Usluhanım'ın 1993 yılında ölen oğlu ...'in çocukları ..., ..., ... ve ...'in davacının mirasçıları oldukları, ... ve ... tarafından anılan veraset ilamının iptali için dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/297 Esas, 2010/122 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2010/4545 Esas, 2011/2046 Karar sayılı kararı ile onandığı, yine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2011/7660 Esas, 2012/2073 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme isteğinin de reddedildiği, Çaykara Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/292 Esas, 2010/278 Karar sayılı veraset ilamına göre ise; , ... ve ...'in davacının mirasçıları olarak gösterildikleri, hükme esas alınan Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/720 Esas, 2018/892 Karar sayılı veraset

ilamında da, ..., ve ..., 'in davacının mirasçıları oldukları anlaşılmaktadır.

3. Hal böyle olunca; öncelikle davacı tarafa hasımlı veraset ilamı alınması için süre verilmesi, ölen davacı ...'nin mirasçıları belirlendikten sonra buna göre karar verilmesi gerekirken, Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesinin 31.10.2018 tarihli ve 2018/720 Esas, 2018/892 Karar sayılı veraset ilamı esas alınmak suretiyle hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmektedir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı tarafın değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

08.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.