Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3199 E. 2022/7378 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu vakıf adına tespit edilen taşınmazlar üzerinde davacının kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyet hakkı kazanıp kazanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının, vakıf senedinin kapsamının ve Toprak Tevzi Komisyonu çalışmalarının etkisinin tam olarak araştırılmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : DİYARBAKIR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : PALU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, .... ilçesi, ...... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 258 ada 8 parsel ve 257 ada 2 parsel sayılı taşınmazların davalı ... Bey Bini...Bey Vakfı adına tespit gördüğünü, taşınmazların yıllardır davacıya ait olduğunu, ataları ve davacı tarafından kullanıldığını, taşınmazların davalı Vakıf ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili, davada ... Bey Bini ... Bey Vakfı yanında yasal hasım olarak gösterilmeleri gerekirken davanın doğrudan kendilerine yöneltilmesinin doğru olmadığını, dava konusu taşınmazların vakfiye kapsamında kaldığını, bu nedenle gerçek kişiler ya da kamu kurum ve kuruluşları adına kayıt ve tescil edilemeyeceğini, tespitlerde esas alınan vergi kayıtlarının zemine uyduğunu, Toprak Tevzi Komisyonu kararlarına göre de taşınmazların vakıf arazisi olup, davacının işgalci konumunda olduğunun anlaşılacağını belirterek, davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.06.2020 tarihli ve 2018/123 Esas - 2020/110 Karar sayılı kararıyla; 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 24.07.1967 tarihinden önceki dönemde nizasız, fasılasız ve aralıksız en az 20 yıldan beri malik sıfatıyla zilyetlik şartlarının gerçekleşmiş olması halinde davacının kazanılmış haklarının korunacağı, bilirkişi raporları gereğince 1950 yılında taşınmazın imar ihya olunduğu, davacının ailesi taşınmazda 24.07.1967 tarihinden geriye doğru an az 20 yıl nizasız, fasılasız ve aralıksız malik sıfatıyla zilyet olup, davacının da eklemeli zilyetliğinin bulunduğu, dava konusu taşınmazların mirasbırakanın ölümü üzerine mirasçılar arasında yapılan rızai taksimle davacıya bırakıldığı, davalı vakfın mülhak, sahih ve zürri vakıf olup, 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önceki dönemde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla vakfın taşınmazının mülkiyetinin kazanılabileceği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi şartlarının 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce davacı lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu yerlerin vakfiye sınırları içerisinde kaldığını, Vakıflar Kanunu'nun 23. maddesinde de belirtildiği üzere vakfiye sınırları içerisinde kalan yerlerin zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların Mahkemece göz ardı edildiğini, 1945 yılına ait hava fotoğraflarının da incelenmesi gerektiğini, dava konusu vakıf taşınmazlarının zilyetlikle kazanımını yasaklayan 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 1967 senesinde taşınmazların imar ve ihya edilmiş olması ve ekili dikili alanların bulunmasının davacının taşınmazları zilyetlikle kazanmasının haklı olduğu sonucunu doğurmayacağını, taşınmazların vakıf arazisi olup, davacının işgalci konumunda olduğunu, vakfın mazbut ya da mülhak vakıf olduğuna bakılmaksızın vakıf malları üzerinde zilyetlik hükümlerinin uygulanmayacağını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 06.10.2021 tarihli ve 2020/987 Esas - 2021/1094 Karar sayılı kararıyla; kadastro sonucu ..... ilçesi,..... Mahallesi 258 ada 8 parsel ile 257 ada 2 parsel sayılı taşınmazların vergi kaydı nedeniyle ... adına tescil edildiği, taşınmazların ... oğlu ...'un kullanımında olduğunun beyanlar hanesine şerh edildiği, davacı ... oğlu ... tarafından, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle eldeki davanın açıldığı, dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçeye, mevcut delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, her ne kadar ... Bey oğlu...Bey Vakfının niteliğine dair Mahkeme tarafından ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmayıp, vakfiye kapsamı tayin edilmemiş ise de; gerek dosya içerisindeki Vakıflar Genel Müdürlüğünün yazı cevabı, gerekse de aynı Vakıf ile ilgili olarak Yargıtay denetiminden geçmiş pek çok emsal dosya bulunduğu, bu itibarla adı geçen Vakfın doğrudan doğruya hayrat vakıflardan olmayıp, İcare-i Vahideli akarından istifade olunan mülhak, sahih ve zürri bir vakıf olduğunun hükmen kabul edilmiş olduğu, vakfedilmiş mallarının doğrudan hayrat mal olmadığından çekişmeli taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılabilecek nitelikte olduğu, vakıf mallarının zilyetlikle kazanımını yasaklayan ilk düzenleme olan 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 14. maddesindeki şartların davacı taraf yararına oluştuğu, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene (miras yoluyla gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği) dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Mülga 2762 Vakıflar Kanunu'nun 1.maddesinde; “(Değişik: 3513 - 28.6.1938) 4 birinci teşrin 1926 tarihinden önce vücud bulmuş vakıflardan;

A - Bu kanundan önce zabtedilmiş bulunan vakıflar,

B - Bu kanundan önce idaresi zabtedilmiş olan vakıflar,

C - Mütevelliği bir makama şartedilmiş olan vakıflar,

D - Kanunen veya fiilen hayrî bir hizmeti kalmamış olan vakıflar,

E - Mütevelliliği vakfedenlerin ferilerinden başkalarına şart edilmiş vakıflar,

Vakıflar Umum Müdürlüğünce idare olunur. Bunların hepsine birden (Mazbut vakıflar) denir.

(Değişik: 5404 - 31.05.1949) Mütevelliliği vakfedenlerin fer'ilerine şart edilmiş vakıflara (Mülhak Vakıflar) denir. Bunlar mütevellileri tarafından idare olunur.

Mütevelliler Vakıflar Genel Müdürlüğünün ve Genel Müdürlük de İdare Meclisinin kontrolü altındadır.”

Mülga 2762 Vakıflar Kanunu'nun 8. maddesinde; “Vakıfların doğrudan doğruya hayrattan olan gayrimenkulleri rehnedilemezler. Bunlardan mülkiyet ve irtifak hakkı için iktisap müruru zaman işlemez ve bu kanunun gösterdiği haller dışında satılamazlar. Bu gayrimenkuller Vakıflar idaresinin istemesi üzerine vakıflar adına tapuca tescil olunurlar. Bu tescilde hiç bir resim ve harc aranmaz.”

41. maddesinde; “Kanunu Medenideki müruruzaman hükümleri vakıf mallar hakkında da tatbik olunur. Ancak vakfın rakabesine ait olup şimdiye kadar tamam olmamış bulunan eski 36 yıllık müruruzaman, bu kanun hükümleri yürümeğe başladıktan itibaren beş yıl geçmedikçe tamam olmuş sayılmaz. Bununla beraber müddetlerin mecmuu 36 yılı geçemez.”

903 sayılı Kanun ile 13.07.1967 tarihinde 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine eklenen 81/B maddesinde; “Vakıfların malları üzerine zilyetlik yolu ile iktisap hükümleri tatbik olunmaz.” hükümleri yer almıştır.

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti başlıklı 14. maddesinde, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.” amirdir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun olağanüstü zamanaşımı başlıklı 713. maddesinin birinci fıkrasında, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." hükümleri düzenlenmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 258 ada 8 parsel sayılı 2.858,51 m2 yüzölçümlü, sulu tarla niteliğindeki taşınmaz ile 257 ada 2 parsel sayılı 2.582,67 m2 yüzölçümlü bağ niteliğindeki taşınmazın kadastro tutanağında 1937 tarih ve 2 sıra numaralı arazi tahrir kaydı ve zilyetliğe dayanılarak 25.05.2009 tarihinde ... adına tespit edildiği, kadastro tutanaklarında taşınmazların ... oğlu ... tarafından 8 parsel sayılı taşınmazın tarla, 2 parsel sayılı taşınmazın bağ olarak kullanıldığı ve halen de adı geçenin kullanımında olduğunun beyanlar hanesine yazıldığı, itiraz olmadığından 15.09.2009 tarihinde kadastro tutanaklarının kesinleştiği, davacı tarafından irsen intikal, taksim, devir, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi şartlarının 903 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce davacı lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.

Şöyle ki; her iki taşınmazın tesciline dayanak 1937 tarih 2 nolu tahrir kaydının ve vakıf senedinin dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı mahallinde denetlenmediği gibi, Yargıtay denetiminden geçen dosyalardaki bilgi ve belgelerden yörede 1957 yılında Toprak Tevzii Komisyonu çalışmalarının yapıldığı anlaşıldığı halde, dosyada Toprak Tevzii Komisyonuna ilişkin belge ve bilgilerin getirtilmediği, davacı tanıklarının dinlenmediği, davacının kadastro çalışmaları sırasında belgesizden yer edinip edinmediği, edinmiş ise Yasa'da aranan sınırları aşıp aşmadığı hususunun tespit edilmediği, vakıf mallarının zilyetlikle kazanımını yasaklayan ilk düzenleme olan 903 sayılı Yasa'nın yürürlük tarihi olan 24.07.1967 tarihinden önceki dönemde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince zilyetlikle mülk edinme şartlarının oluşup oluşmadığının tam olarak tespit edilmediği anlaşılmaktadır.

Hâl böyle olunca, dava konusu taşınmazlar hakkında 68 no.lu Toprak Tevzi Komisyonunun Arıcak köyünde yaptığı çalışmaların kesinleşip kesinleşmediği, yapılan çalışmanın Valilik onayına sunulup sunulmadığı, sunulmuş ise Valilik onayının alınıp alınmadığı ve dava konusu taşınmazlar hakkında toprak tevzii çalışmaları neticesi .... Bey Bini ... Bey Vakfı adına tapu kaydı oluşup oluşmadığının İl Özel İdaresinden sorularak, "Valilik Olur"u ile toprak tevzii çalışmalarının kesinleştiğini gösterir belgelerin ve işleme dayanak tüm belgelerin (belirtmelik tutanakları, tablendikatif ve okunaklı şekilde kroki dahil) İl Özel İdaresinden, çalışmalar neticesi tapu kayıtları oluşmuş ise ..... Bey Bini .... Bey Vakfı adına oluşan tapu kayıtlarının tesis tarihinden itibaren tüm tedavülleri ve revizyon durumları ile birlikte Tapu Müdürlüğünden getirtilerek dosyaya konulması, Vakfın tahrir kayıtlarının toprak tevzii çalışmalarında uygulanıp uygulanmadığının belirlenmesi, bu konuda Vakıftan açıklama yapılmasının istenilmesi, yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazların kadastro tespitine dayanak 1937 tarih 2 nolu tahrir kaydının ve kayıt maliki davalı .... Bey Vakfına ait vakıf senedinin dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının denetlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarının komşu parseller ile denetlenmesi, ayrıca keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların geçmişte kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı hususlarının sorulması, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükmüne göre zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyeceği, buna göre davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan delillere göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Palu Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.