"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ALAŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...'ün dava konusu bir kısım taşınmazlarını çocukları olan davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, mirabırakanın mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım güçleri bulunmadığını, kendisinin görme engelli olması, %100 çalışma gücü kaybı bulunması gibi sair hususların mirasçılar arasında saf dışı tutulmasına sebebiyet verdiğini, mirasbırakanın bakmakla yükümlü olduğu kimsenin bulunmaması, temlik dönemlerinde eski dönem tabirle yüksek basamaklardan düzenli emekli maaşı alması, temliklerin peş peşe ve tek yevmiye üzerinden davalı çocuklara yapılması gibi hususların muvazaanın varlığını gösterdiğini devirlerin bedelsiz yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, mirasbırakanın mal kaçırma iradesi olmadığını, sağlığında bir kısım mallarını tüm evlatlarına devrettiğini, ancak diğer kardeşleri gibi taşınmazları devredilmek istendiğinde, kendisine ayrılan ve fiilen uzun zaman kullandığı yerleri, engelli maaşı almak için davacının devralmadığını, bu yerleri bir süre kullandıktan sonra bakımsız bıraktığını, kendilerinin ise taşınmazları aldıktan sonra imar ve ihya edip değerli araziler haline getirdiklerini, davacıya verilen fakat tapusunu üzerine bilerek ve isteyerek almadığı ancak fiilen o tarihlerde teslim aldığı ve kullandığı, halen babaları üzerinde kayıtl taşınmazların ise 72, 306 ve 288 parseller olduğunu, tapularını vermeye hazır olduklarını, bunu davacıya da daha önce söylediklerini, mirasbırakanın başkaca taşınmazları bulunduğunu, mal kaçırma iradesi ile davranmış olması durumunda tüm taşınmazlarını devretmesi gerektiğini, asıl iradesinin paylaştırma olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21/05/2019 tarihli ve 2017/301 E., 2019/298 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan tarafından davacıya taşınmaz devri yapılmadığı, mirasbırakan adına kayıtlı başka taşınmazlarının da bulunduğu, her ne kadar davacı tarafından kendisine devredilmeksizin bir kısım yerler kullanılmışsa da davacının kardeşleri tarafından kendisine devredilmeye çalışılan yerleri kabul etmediği, halen de babasından kalan hiç bir yeri ekip biçemediği, mirasbırakanın gerçek bir paylaştırma iradesinden bahsedilemeyeceği, mirasbırakana ait malları kendi istedikleri şekilde paylaştırmak isteyenlerin davalılar olduğu, davalı tanıklarının davalı iddialarını doğrulamadığı, yargılama sırasında davalıların halen mirasbırakan adına kayıtlı olup intikal etmeyen ve aslında davacıya ayrıldığını iddia ettikleri taşınmazlar için de intikal işlemi yaptırmış oldukları, mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar şekilde bir paylaştırma yapmadığı, davalılara yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin bulunmadığını, Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/402 E. sayılı dosyasında 24/10/2013 tarihli duruşmada kendi beyanının bulunduğunu, bu kapsamda davacıya yer bıraktığını ancak davacının bu yeri üzerine almadığını beyan ettiğini, tanık beyanları ile davacının kendisine bırakılan yerleri kullandığı ve üzerine almadığı hususunun belirlendiğini, mirasbırakanın sağlığında gerçekleştirdiği paylaştırmadan sonra açılan bu kötü niyetli davanın dinlenmemesi gerektiğini, mirasbırakanın paylaştırdığı taşınmazlardan başkaca adına kayıtlı taşınmazlar bulunduğunu, mirasbırakan ile davacı arasında hiçbir husumet bulunmadığını, davacı lehine kabul edilen adli yardım talebinin doğru olmadığını, davacının kesin süre içinde harcı yatırmadığını, davanın reddi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 23/02/2022 tarihli ve 2019/2335 E., 2022/454 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın mallarını paylaştırma iradesi ile hareket ettiği, paylaştırmanın eşit olarak yapılmasının zorunlu olmadığı, davacıya diğerlerine göre daha az yer verilmesinin muris muvazaası bulunduğu anlamına gelmeyeceği gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusununun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf kararının yasaya, içtihatlara ve vicdana aykırı olduğunu, davacı mirasçıya mirasbırakanı tarafından hiçbir menkul veya gayrimenkul devri sağlanmadığından paylaştırma kastının olmadığı, asıl amacın engelli olan davacı mirasçıdan mal kaçırarak ona bir şey bırakmama ya da daha az ve değersiz mal bırakma olduğunu, davalıların; davacı hakkını istediğinde onu döverek evlerinden kovduklarını ve yargılama devam ederken mirasbırakan üzerinde kalan taşınmazların intikalini yaptırarak bu savunmalarının samimiyetsiz ve kötüniyetli olduğunu gözler önüne serdiklerini, Bölge Adliye Mahkemesinin intikalden davalılar dahil tüm mirasçılara gelen bu taşınmazları sanki mirasbırakanın sağlığında davacıya vermiş gibi bir değerlendirme yaptığını, mirasbırakanın ve davalıların davacıdan mal kaçırma kastının olduğunu, asla kabul etmemekle beraber paylaştırma kastı olsa dahi makul ve hoşgörü ile karşılanabilecek bir dengenin bulunmadığını, davalıların alım gücü bulunmadığını, davacının hakkını araması sebebiyle davalıların kendisine baskı ve şiddet uyguladığını, mal kaçırma kastının olduğunu, mirasbırakanın değerli taşınmazlarını yanında kaldığı davalılara aktardığının tanık beyanları ile sabit olduğunu, muris muvazaasının dava konusu olayda sabit olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu mirasbırakan ...'ün 27/01/2017 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak davacı oğlu Veysel ile davalı çocukları..., ..., ... ve ...'nın kaldıkları, mirasbırakan Kadir'in; 10/05/2006 tarihinde 3645 yevmiye numaralı resmi akitle 52 (yeni 150 ada 1) parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...'ye, 93 (yeni 114 ada 11) parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalı kızı...'e, aynı tarihte 3646 yevmiye numaralı resmi akitle 47 (yeni 150 ada 2) parsel ile 502 (yeni 174 ada 4) parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2'şer paylarını ve 264 (yeni 174 ada 7) parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 olan payını yarı yarıya davalı çocukları ... ve...'e satış suretiyle devrettiği, yine mirasbırakanın 72 (yeni 152 ada 3) ve 306 (yeni 150 ada 4) parsel sayılı taşınmazları ile 288 (yeni 179 ada 46) ve 482 (yeni 116 ada 52) parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2 olan paylarını 72 parselin 2/8 payını, 306 parselin 1/3 payını, 288 parselin 1/4 payını ve 482 parselin ise 2/6 payını kendi üzerinde bırakmak suretiyle, 72 parseldeki 3/8 payını, 306 parseldeki 1/3 payını, 288 parseldeki 1/4 payını ve 482 parseldeki 1/6 payını davalı oğlu ...'e, 72 parseldeki 3/8 payı ile 306 parseldeki 1/3 payı ise davalı
oğlu ...'ya satış suretiyle devrettiği, yargılama sırasında 22/06/2018 tarihinde anılan dava konusu taşınmazlardaki mirasbırakan adına kayıtlı payların mirasçılarına intikal ettiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dosya içerisindeki güncel tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı payların tüm mirasçılarına intikal ettiği, davacı adına kayıtlı taşınmaz ya da mirasbırakanın amacının paylaştırma olduğuna ilişkin mirasbırakan tarafından davacıya da yapılan bir temlik bulunmadığı halde, Bölge Adliye Mahkemesince davacının malvarlığı olduğunun tespit edildiğine dair kolluk araştırma tutanağının hükme esas alınmasının doğru olmadığı, mirasbırakan ile davalıların birlikte yaşadıkları, Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/402 E. - 2014/180 K. sayılı tazminat davasında davalı tanığı olarak dinlenen mirasbırakanın beyanı davanın reddine karar verilmesine dayanak olarak gösterilmişse de, söz konusu beyanın tamamı dikkate alındığında mirasbırakanın çocukları arasında davalıları daha çok gözettiği anlamı çıkabileceği anlaşılmakla tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.
3.3.3.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.