"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, davalının ve katılma yolu ile davacının istinaf istemlerinin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalının, yaşlı insanların dolandırıldıklarını, bu şekilde sahibi olduğu tek taşınmazını kaybedebileceğini, dava konusu taşınmazı gerektiğinde iade edeceğini, ölümü halinde ise kardeşlerine paylarını vereceğini beyan ederek, taşınmazın temliki hususunda kendisini ikna ettiğini, bu beyanları üzerine 80.000,00 TL bedel göstermek suretiyle taşınmazı devrettiğini, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını, devirden sonra davalının kendisine karşı tutum ve davranışının değiştiğini, kardeşleri ile anlaşmazlık çıkardığını, 2018 yılı Şubat ayından itibaren aralıklarla taşınmazın devrini istediğini sonuç alamadığını, en son 21/08/2018 tarihinde aile fertlerinin huzurunda talebini yinelediğini ancak davalının devir yapmayacağını bildirdiğini, okuma yazma bilmeyen kişilerin tapudaki devir işlemlerinin iki tanık huzurunda yapılması gerektiğini, parmak izi alınması gerekirken kendisine öğretilen ön ad ve soyadının baş harflerinin, "okudum - anladım" ibaresinin yazdırıldığını, kendisinden imza alındığını, okuma yazması olmamasından yararlanıldığını, 61250 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 11 no.lu bağımsız bölümün davalının hileli davranışları ile devredildiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, 7 yıl çalıştıktan sonra yüklü miktarda tazminat aldığını, elde ettiği birikim ve babasının da isteği ve maddi desteği ile babasının adına olan kooperatif hissesini devraldığını, ancak evliliğinden kısa bir süre sonra davacının, babasından devraldığı taşınmazı temlik etmesini istediğini, bunun üzerine taşınmazı davacıya devrettiğini, anılan taşınmazın üçüncü kişiye satıldığını, elde edilen gelirle dava dışı bir taşınmazın satın alındığını, daha sonra bu taşınmazın da satışı ile dava konusu taşınmazın alındığını ve davacının dava konusu taşınmazın adına tescil edilmesini istediğini, iddiaların doğru olmadığı belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, sözleşme tarafının muvazaa iddiasında bulunmasının hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesince; harca yönelik usulü işlemlerin tamamlattırılması, sözleşmenin resmi şekil şartına uygun olup olmadığının belirlenmesi, resmi şekil şartına uygun ise taraf muvazaası ve hile nedeni bakımından iddia ve savunma doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 uyarınca kararın kaldırılmasına ve yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince, davacı ve eşinin daha önce adlarına kayıtlı dava dışı bir taşınmazı davalının o tarihte çalışmaması, engelli olması ve henüz evlenmemesi nedeniyle güvence olarak davalıya devrettikleri, davalının eşiyle birlikte, davacının saf, naif ve aldatılabilir yapısından faydalandıkları, kötüniyetli kimselerin bağımsız bölümü davacının elinden alabileceklerini söyleyerek dava konusu taşınmazın davalıya devredilmesini sağladıkları, taraflar arasında yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan soruşturma dosyası dikkate alındığında, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı ve iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
5.1. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ilişkinin inançlı temlik olarak değerlendirildiğini, ancak dava dosyasında davacı ile davalının her ikisinin imzalarını taşıyan yazılı bir sözleşme, mektup, banka dekontu, yazışma vs olmadığını, davacının inançlı işleme dair yazılı bir sözleşme sunamadığı halde, davanın kabulüne karar verildiğini, bildirdikleri delillerin toplanmadığını ve dikkate alınmadığını, usul ve yasaya aykırı karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
5.2. Davacı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesinde özetle, kararın gerekçe kısmında, eksik ve hatalı hukuki nitelendirmeye yer verildiğini, devir sözleşmesinin şekil şartı noksanlığından geçersiz olduğunu, davalının hileli işlemlerle taşınmazı devraldığını, devrin muvazaa nedeniyle de geçersiz olduğunu, aksi durumda ise inançlı temlik nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının okur yazar olmadığı, Ankara kapatılan 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/1370 Esas sayılı dosyası içeriğindeki kolluk ifade tutanağında davacının okuma yazma bilmediği ve bu nedenle parmak basmak suretiyle evrakı onayladığı, okuma yazma bilmediğinin dinlenen tüm tanıkların ifadeleri ile de sabit olduğu, davalının aksini kanıtlar delil sunmadığı, yürürlükte bulunan 22/07/2013 tarihli 2013/5150 sayılı Tapu Sicil Tüzüğünün 24. ve 25. maddesine göre, okuma yazma bilmeyenlerin iki tanık huzurunda işlem yapabileceği, açıklanan şekil şartının satış sözleşmesi bakımından geçerlilik şartı niteliği taşıdığı, temliki işlemin geçerli ve bağlayıcı olduğundan söz edilebilmesi için resmi akit düzenlenirken akdin içeriğinin doğruluğu ve davacı iradesine uygunluğunu teyit eden iki tanık huzurunda satış işleminin yapılması gerektiği, davada dayanılan resmi akdin geçerlilik koşulunun yerine getirilmediği, hile iddiası yönünden ise; davacının ikamet ettiği taşınmazı davalı kızının ve dava dışı damadının yol göstermesi üzerine davalı kızına devrettiği, iradesi sakatlanmak suretiyle bağımsız bölümün devrinin sağlandığı gerekçesi ile tarafların istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacının 58 yaşına kadar çalışmadığını, 58 yaşında ise yarı asgari ücretle çalıştığını, davalının kazancı ve birikimi ile satılan dava dışı taşınmazın satış bedeli ile dava konusu taşınmazın alındığını, davacının inançlı işlem iddiasına yönelik bir delil sunmadığını, davacının dava dilekçesinde "şekli yönden geçersizlik" sebebine dayanmadığını, davacının okuma yazma bildiğini, temlikin hileli işlemlerle yapılmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, şekle aykırılık ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarihli ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
3.2.2. Taşınmazların satışına ilişkin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 22/07/2013 tarihli 2013/5150 sayılı Tapu Sicil Tüzüğünün 24. maddesinde “Tapu işlemlerinde, istem sahiplerinden biri veya birkaçının imza atamaması, okuma ve yazma bilmemesi, kimliklerinde şüpheye düşülmesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile mevzuatın öngördüğü diğer hâllerde iki tanık bulundurulur." hükmü düzenlenmiştir.
3.2.3. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def'i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 13.158,00 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 26/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.